Post

Bu Düzen Çöküyor, Devrimciler Ne Yapmalı? Nasıl Yapmalı?

Egemenlik Sarsılıyor

Türkiye’de egemen sınıf düzeni yalnızca siyasal değil; ekonomik, toplumsal ve ideolojik alanlarda da derin bir çözülme yaşamaktadır. Devlet kurumları işlevsizleşmiş, yasalar ise halk için değil; zenginler ve iktidar sahipleri için işler hale gelmiştir. Burjuva hukuku, formel eşitlik ilkelerini yitirerek adalet mekanizmalarını keyfiliğin hizmetine sunmaktadır.

Rejim artık sadece otoriter değil, krizle yeniden üreyen; istikrarsızlığı olağanlaştıran ve kurumsallaştıran kalıcı bir faşist düzene dönüşmüştür. Faşizm yalnızca baskı aygıtlarının yoğunlaşması değil; toplumu siyasal özne olmaktan çıkaran, hayatın her alanına sirayet eden sistematik bir tahakküm biçimidir. Çalışma yaşamından eğitime, kent mekanlarından dijital dünyaya kadar her yerde örgütlenmektedir.

Marx’ın dediği gibi, devlet “burjuvazinin ortak işlerini yöneten bir komite” olmaktan çıkmış, çöküşü bastırmakla görevli bir baskı makinesine dönüşmüştür. Bu kriz geçici değil, yapısaldır. Türkiye kapitalizmi, küresel kapitalizmin dönüşümüne uyum sağlayamamış, sürdürülebilir bir sermaye birikim modeli kuramamıştır.

Bu yetersizlik, çöküşü baskı ve rıza mekanizmalarıyla yönetme çabasına dönüşmektedir. Lenin’in sözleriyle, “üsttekiler eskisi gibi yönetemiyor, alttakiler eskisi gibi yaşamak istemiyor.” Türkiye tam da bu eşiği yaşıyor.

Siyaset artık sermaye krizinin bir aracı olarak işlemekte; kriz siyaset eliyle bastırılmakta, daha da derinleşmekte ve yönetilemez hale gelmektedir. Yoksulluk, güvencesizlik ve geleceksizlik kalıcılaşmıştır.

Halk yalnızca geçim derdiyle değil, siyasal özne olma yeteneğinin sistematik tahribiyle de yüzleşmektedir. Siyasal temsil işlevsizleşmiş, halkın söz hakkı bürokrasiye ve vitrin demokrasisine hapsedilmiştir. Gelecek, halk için iptal edilmiştir.

Bugün geniş kitleler yalnızca yoksullaşmıyor; umutlarını da yitiriyor, geleceğe olan inancını da. Toplum açlığa olduğu kadar kimliksizliğe, geleceksizliğe ve siyasetsizliğe mahkûm edilmiştir. Mao’nun dediği gibi, “durum karmaşık, düşman güçlü ama halk büyük enerjiye sahip.”

TÜİK’in çarpıtılmış verilerine rağmen yoksulluk derinleşmekte; genç işsizlik ve gelir adaletsizliği tarihsel zirvelerde seyretmektedir. Milyonlar açlık sınırında yaşarken, zenginlerin serveti büyümektedir. Asgari ücretin 58 bin 500 TL olması talebi, yalnızca ekonomik bir hesap değil; sömürünün ve servet gaspının cesurca ifşasıdır.

Emek artık yalnızca yaşamı değil, hayatta kalmayı bile garanti edememektedir.

Krizi Faşizmle Yönetiyorlar

Rejimin ayakta kalma stratejisi, halkı siyasetsizleştirmeye dayanıyor. Krizi olağanlaştırarak yönetme yetisini sürdürmeye çalışmaktadır. Egemen ideoloji çöküşü normalleştiriyor; yönetemediğinde bastırıyor, bastıramadığında ise halkın öfkesini bireyselleştirip yönsüzleştiriyor. Herkes kendi başının çaresine bakmaya zorlanıyor.

Bu ideolojik zorunluluk, sistemin en görünmez ama en etkili silahına dönüşmüştür. “Normalleşme” adıyla atılan her adım, faşist restorasyonun yeni bir evresidir. Bu süreç yurttaşın sistemle bağını daha da zayıflatmakta, toplumsal yabancılaşmayı derinleştirmektedir.

Devlet, krizi kalıcılaştırarak varlığını sürdürebilir kılmaya çalışmaktadır. Baskı aygıtları güçleniyor, medya denetimi artıyor, eleştirel düşünce sistematik biçimde bastırılıyor. Bu rejim, halkı siyasetin dışına iterek; geleceksizliğe itiraz edemeyecek bir yalnızlık haline mahkûm ediyor.

Bugün artık “Ne oluyor?” değil, “Bu duruma nasıl müdahale edeceğiz?” sorusu öne çıkmıştır. Devrimci sorumluluk tam da burada başlar.

“Ne yapmalı?” sorusu yalnızca yöntem değil; tarihsel bir pozisyon alma, sınıfsal bir saf tutuş anlamına gelir. Lenin’in Ne Yapmalı? kitabında vurguladığı gibi, devrimcilik; örgütlü ve bilinçli müdahale hattı gerektirir. Halkın tarihsel çıkarlarını temsil eden kurucu bir güç odağı oluşturulmalıdır.

Gramsci’nin “organik entelektüeller” kavramı bu noktada önemlidir. Devrimci önderlik dışarıdan ithal edilemez; sınıfın kendi deneyimi içinden doğmalıdır. Bugünün entelektüelleri, halkın kolektif aklını ve pratiğini örgütleyecek araçları yaratmakla yükümlüdür.

Mahir Çayan’ın “öncü savaş” perspektifi, örgütlü öznenin tarihsel rolünü yeniden hatırlatmaktadır.

Erdoğan Rejiminin Çöküş Anatomisi

Türkiye’de yaşanan yalnızca bir devlet krizi değil; devletin tarihsel işlevi, sınıfsal karakteri ve meşruiyet dayanaklarının topyekûn çöküşüdür. Erdoğan rejimiyle şekillenen tek adam yönetimi artık yönetemezlik sınırına dayanmıştır.

Yargıdan meclise, yerel yönetimlerden üniversitelere kadar tüm kurumsal yapılar işlemez hâle gelmiş; burjuva demokrasisinin vitrin kurumları simülasyona dönüşmüştür. Demokrasi yalnızca görüntüye indirgenmiş, gerçek iktidar şeffaf olmayan çıkar ağlarının ve sermaye odaklarının eline geçmiştir.

Devlet, dijital gözetim, medya manipülasyonu, polis şiddeti ve kültürel bireyciliğin yaygınlaştırılmasıyla kendini ayakta tutmaya çalışmaktadır. Ancak bu tahkimat rejimin krizini aşamamaktadır; aksine çürümeyi daha görünür kılmaktadır.

Erdoğan rejimi artık bir inşa değil, bir çözülme evresi yaşamaktadır. Mao’nun dediği gibi, “düşman bizim içimizde değil, üstümüzde duruyor.”

Sol Sınav Veriyor

Bu ağır kriz ortamında sosyalist sol, tarihsel bir sınavla karşı karşıyadır. Yoksullaşan geniş halk kesimleri ve sisteme yabancılaşan genç kuşaklar arasında sol, hâlâ etkili bir siyasal özne olamamıştır.

Bu tabloyu yalnızca baskıyla açıklamak yetersizdir; esas sorun, stratejik odak noktasının eksikliğidir. Sol, seçim beklentileri ile eylemci tepkisellik arasında savrulmakta, kimlik siyasetinin sınırlarında kalmaktadır.

Oysa bugün ihtiyaç duyulan yalnızca muhalefet etmek değil; kurucu bir program etrafında birleşmiş devrimci stratejidir. Seçim merkezli siyaset, halkın doğrudan eylem kapasitesini örgütleyemediği sürece düzenin sınırlarını aşamaz.

2013 Gezi Direnişi ve 2025 19 Mart eylemleri, devrimci programın toplumsal zeminini ve potansiyelini açıkça göstermiştir. 19 Mart, genç işçilerin neoliberal rejime karşı ilk büyük kalkışması olarak Gezi’den sonraki en güçlü tepki dalgasıdır.

Artık asıl soru, bu potansiyelin nasıl örgütleneceği ve süreklilik kazanacağıdır. Halk isyan etmektedir. Görev, bu isyanı devrimci bir hatta dönüştürmektir.

Emek Cephesi Şarttır

Bugün devrimcilik, geçmişin kalıplarını tekrarlamakla sınırlı kalamaz. Mevcut krize somut ve örgütlü yanıtlar verecek mücadele hattı kurmak zorunludur.

Bu hat; işçilerin, kadınların, gençlerin, Kürt halkının, göçmenlerin ve doğa savunucularının mücadelelerini birleştiren, yalnızca tepkisel değil; aynı zamanda kurucu bir perspektife sahip olmalıdır.

Bu tarihsel momentte temel görev, birleşik devrimci bir cephenin inşasıdır. Bu cephe, seçim merkezli geçici ittifakların ötesinde; emekçilerin, yoksulların ve dışlananların dinamiklerini birleştiren, sınıf mücadelesinde uzun erimli bir yürüyüşü başlatan siyasal irade olmalıdır.

Sınıf siyasetinin toplumsallaşması ancak bu türden bir cephe hattıyla mümkündür.

Kürt halkının özgürlük mücadelesi yalnızca etnik bir talep olmaktan öte; faşist tahakkümün kırılabileceği en güçlü toplumsal çatlaklardan biridir.

Bu mücadeleyle kurulacak stratejik bağ, sınıf mücadelesini güçlendiren belirleyici bir faktör olacaktır. Lenin’in ulusal sorunu sınıf mücadelesinin ayrılmaz parçası olarak görmesi gibi, Kürt halkıyla devrimci ittifak; rejimin hegemonik damarını sarsacak önemdedir.

Devrimci Strateji ve Kurucu İrade

Bu çağrı, sıradan bir birlik değil; sınıf mücadelesinin devrimci hattında birleşme çağrısıdır. Amaç geçici uzlaşmalar değil; emeğin tarihsel iktidar perspektifini temel alan stratejik bütünlüktür.

Mahir Çayan’ın dediği gibi, “devrimci strateji, soyut şemalardan değil; somut sınıf ilişkilerinden beslenmelidir.” Bugünün görevi budur.

Program; emeğin denetiminde üretim, parasız ve eşit kamusal hizmetler, halk meclisleriyle doğrudan demokrasi gibi başlıkları içermelidir.

Her direniş yalnızca bir protesto değil, devrimci bir imkân olarak değerlendirilmelidir. Bu mücadele, halkın kendi iktidarını kurma süreciyle anlam kazanacaktır.

Bugünün en yakıcı görevi, halkın öfkesini örgütlemek, direnişleri kalıcılaştırmak ve zafere taşıyacak devrimci programı hayata geçirmektir.

Eşitlik ve özgürlük temelinde kurulacak toplumsal düzenin temelini atacak emekçi cephesi bugün inşa edilmelidir.

Bu cephe, yalnızca karşı çıkmayı değil; kurmayı bilen, yalnızca protesto eden değil; yön tayin eden kurucu iradenin örgütsel ifadesi olmalıdır.

Devrimci siyaset; halkın kendi kaderini tayin ettiği, üretenlerin yönettiği ve eşitçe paylaştığı, yeni bir toplumsal inşanın adıdır.

 

Yarın, geniş bir yazar kadrosu ile günceli değerlendirme, siyasi gelişmeleri takip etme, öngörme, anlama ve fikri bir yön çizme hedefindedir. Ancak yayınlanan yazılardaki görüşler, Yarın Yayın Kurulu’nun politik değerlendirmeleriyle tümüyle aynı çizgide olmayabilir. Farklı değerlendirmelere sahip olsalar da mücadeleye katkı sunacağını düşündüğümüz tüm yazılara yayın ilkelerimiz çerçevesinde yer vereceğiz.

İlgili Yazılar

Post

Bu Düzen Çöküyor, Devrimciler Ne Yapmalı? Nasıl Yapmalı?

Post

Tarihsel Kırılma ve Devrimci Yeniden İnşa

Post

Doğa Yanıyor, Rejim Susuyor

Post

Yeni Müesses Nizamın Krizi, Direnişin Praksisi

Post

Geçmişten Geleceğe Kürt Mücadelesi Tarihi

Post

Devrimci Örgütlenme ve Kurucu Strateji

Post

Ortadoğu’da Emperyalist Kaosun Anatomisi

Post

Kürt Sorunu Silahlı Mücadeleden Siyasal Yeniden Kuruluşa

Post

Direnişi Susturamazsınız Gazze, Halkların Ortak İsyanıdır

Post

CHP’ye Operasyonlar, Rejimin Krizi ve Emek Cephesi İhtiyacı

Post

Kriz Rejimi ve Direnişin Toplumsal Zemini

Post

Avrupa’da Militarist Restorasyon ve Sınıf Savaşı

Post

Zihinleri Teslim Alamazsınız

Post

Ortadoğu’da Dönüşüm ve Yeni Paradigmalar

Post

Ortadoğu’da Yeni Oyun, Eski Hesaplar

Post

Yaşamak İçin Direnmek Zorundayız

Post

Yeni Egemenlik Rejimi

Post

Yıkılmayan Kentler İçin Rant Düzenini Yıkmalıyız

Post

Kilitlenme

Post

Gelişen Direnişlerin Dönüştürücü Potansiyeli

Post

Trump’ın Avrupa’sı: Faşizm, Savaş ve Yeni Düzen

Post

Krizin Derinliğinde Yaşayanlar, Direnişin Ucunda Yürüyenler

Post

Kapitalizmin Yolu Savaşlara Çıkıyor

Post

Basın Özgürlüğünü Savunalım

Post

Savaşların Karşısındaki Gençlik

Post

Gezi’nin Gücü, İktidarın Korkusu

Post

Avrupa’da Faşizm Hayaleti mi Dolaşıyor?

Post

İktidarın Krizi, Milliyetçilerin Saldırıları

Post

Yoksulluğun Karşısında Somut Politik Program

Post

İddiasını Yitirmiş Sosyalist Hareket

Post

Ortadoğu'nun Felaketi, İsrail

Post

Faşist Hareketi Besleyen Politikalar

Post

Bir AKP Politikası: Sorunu Çözme, Ortadan Kaldır

Post

Gemisini Kurtaran Kaptan Olamayız

Post

Devrimin Güncelliği

Post

Karanlıktan Çıkışın Yolu

Post

Yönetememe Krizinin Sonucu: Anayasa Tartışması

Post

Bölgesel Savaşlar Denklemi

Post

Yönetememe Krizi Derinleşiyor

Post

Sağlık Kamusal Bir Haktır

Post

Halkların Mücadelesi

Post

Bir Çöküş Hikayesi

Post

Tarihsel Çelişki

Post

Zor Zamanlar Devrimci Eylemi Gerektirir

Post

Suriye’deki Senaryolar

Post

İdeolojik Manipülasyonlarla Mücadelenin Yolu

Post

Gezi Güncelliğini Koruyor

Post

Yargı Bağımsızlığı Ayaklar Altında

Post

Gözde Sermayedarlar Devri

Post

“Güler Yüzlü Kapitalizm” Maskesi

Post

Farklı Mücadeleleri Kesiştirmek İçin

Post

Otoriterleşen Rejimlere Bakış

Post

Sosyalist Bir Alternatif İçin

Post

Gençlik Bu Düzene Direniyor

Post

Trump’ın Küresel Göçmen Politikalarıyla Faşizme Giden Yolu

Post

1968’den Bugüne Mücadelenin Sürekliliği

Post

Türkiye: Kriz, Direniş ve Gelecek

Post

Kapitalizmin Dijital Ağlarında Bir Heyula Dolaşıyor

Post

Ortadoğu’daki Çatışmaların Jeopolitik Sonuçları

Post

Kapitalizmin Çöküşüne Karşı Radikal Bir Yol Arayışı

Post

Filistin Direniyor, Dünya Suça Ortak Oluyor

Post

Kapitalizmin Gıda Krizi

Post

Yıkıma Karşı Birlikte Mücadele

Post

Krizi Ancak Mücadele Aşabilir

Post

Kapitalizmin Krizleri

Post

Kapitalizmin İçinden Bir Olgu: Faşizm

Post

İnsanlığın Seçimi

Post

Yeni Bir Yüzyıl

Post

Emperyalizmin Savaştan Başka Planı Yok

Post

Tespit ve Çözüm

Post

Emperyalizmin Göçmen Planı

Post

Koşullar Mükemmel, Ya Biz?

Post

İnsanlığın Ortak Mirası

Post

Eğitimde Uçurumun Kıyısında

Post

Karanlığı Biz Durdurabiliriz

Post

Ülkenin Sorunlarıyla Uğraşmak Zorundayız

Post

Tek Yumruk Olalım

Post

Fransa'da Maske Düştü

Post

Bay Başkan

Post

Gereğini Yapacağız

Post

Siyasi İktidarın Enkazı

Post

Kavşaktayız

Post

Amok Koşucusu Nereye Koşuyor?

Post

Fişi Çekmeye Hazır mıyız?

Post

Masalın Sonunu Getireceğiz

Post

İtalya’da Sandıktan Ne Çıktı?

Post

‘Kral Çıplak’ Diyelim Kralı Gönderelim

Post

Bu Kış Avrupa’da Bir Hayalet Dolaşır mı?

Post

Kapitalizm İçin İşler Yolunda Gitmiyor