Sağlık Kamusal Bir Haktır
Ahmet Arif, Adiloş bebenin ninnisi şiirinde çoğalmayı okuyacağımız şu dörtlükle betimler.
“...Bir can daha çoğalacağız bu kış..
Bebeğim, neremde saklayayım seni?
Hoş gelir,
Sefa gelir…”
diyemediklerimizin üzerinden rant elde eden “muktedirlerin” aymazlıkları karşısında utanç yüklü suskunlukla devam edelim..
“...Doğdun,
Üç gün aç tuttuk
Üç gün meme vermedik sana
Adiloş bebem,
Hasta düşmeyesin diye,
Töremiz böyle diye,
Saldır şimdi memeye,
Saldır da büyü…
Bunlar,
Engerekler ve çıyanlardır,
Bunlar,
Aşımıza, ekmeğimize
Göz koyanlardır,
Tanı bunları,
Tanı da büyü”… diyemediklerimize..
Gün geçmiyor ki Türkiye’nin “büyük” aile albümünden bir fotoğraf karesi bu toplumun üstüne büyük bir karabasan gibi çökmesin. Akıl almaz olayların perde arkasındaki portrenin tek “muktedirini” artık kimse merak etmiyor. İnsanlık tarihi akıl almaz suçlarla dolu. Ancak söz konusu son günlerdeki canavarlık olunca insanın nefessiz kalmaması mümkün değil. Şeytanın bile utanç duyacağı suç profillerinin iktidar olduğu bir Türkiye’de yaşıyoruz. Tüm canavarlıkların bu iktidar zamanında yaşanmasını bir tesadüf olarak görmediğimizi belirtmeliyiz. AKP ve ortaklarının 23 yılda inşa ettikleri sistemin karakterini yaşadığımız aktüel olaylar ortaya çıkarmış oluyor.
Bu iktidarla birlikte kent merkezlerindeki tüm sağlık kurumlarının kapatılarak kent dışında çok daha büyüklerinin inşa edilmesinin elbette bir mantığı vardı. Topluma mevcut kamu kurumlarının daha “büyük projeler” olarak dayatılıp kabul ettirilmesinin perde arkasındaki şeytanlığın adı hiç kuşkusuz özelleştirmelerin göz boyayan mega yapıları olmuştur.
Herkese ait olanın toplumdan alınarak bir avuç asalağın hizmetine fütursuzca sunulmasını “meşrulaştıran” iktidar sahipleri bu kepazeliği kamuda “dönüşüm” olarak halka yutturmayı başarmış oldular.
Esas olarak neoliberal çağın bir buluşu olan büyük mega yapılar özelleştirmenin yeni döneme ait bir türü olarak hayatımıza dahil edilen “gösterişli” kavramlarından biri olarak dahil edilmiş oldu. Kapitalizmin yapısallaşmış kriz bicimlerinin kontrol edilemiyor olmasının bir sonucu olarak yeterli miktarda üretilmeyen “yeni değer” “fazla değer” var. Bunlardan ötürü sağlanamayan verimlilik biçimlerini elde tutmak için kamuya ait olanın, herkesin olanın, halkın olanın yağmalanması bir çözüm olarak görülüyor. Küresel kapitalizmin emrine verilen yap-işlet-devret, yap-kirala-devret, yap-kirala gibi kavramlarla sermayeye kaynak aktarmanın önünü açarak tüm hukuksuzluklar kanunsuzlukların kendine yaşam alanı bulmasının önü devletçe teşvik edilerek açılmış oluyor.
AKP’nin sağlıkta dönüşümü, neoliberal kurallara göre özelleştirilen sağlığın bir kamu hizmeti olmaktan çıkarılmasıyla başlamıştır. Tüm hastaneler birer kapitalist işletmeye dönüştürülerek “karhane” olarak kullanılmıştır. “Paran kadar sağlık, paran kadar hizmet” politikası hayata geçirilmiştir. Temel insan hakkı olan sağlık hakkı ortadan kaldırmıştır.
Sağlık hizmetinin nasıl sağlanacağını ve nasıl örgütleneceğini, kurmuş oldukları “yenidoğan çetesiyle” kokuşmuş sistemlerinin insanları getirdiği hali gözümüze sokarak göstermiş oldular.
Bu durum tahayyül edilmesi zor bir gerçeği gözler önüne sermiş oldu. Kokuşmuş sistem, cehennemin kapılarını öyle bir açtı ki, yeni doğmuş bebeklerin Sosyal Güvenlik Kurumu’ndan daha çok para almak için ölüme yolculuk hikayesini utanarak, nefesimiz kesilerek izlemek zorunda bırakıldık.
Öyle ya yaşama sırası sende diyebileceklerimizin “...bir can daha çoğalacağız” dediklerimizin ölümleri üzerinden oluşturdukları sapkınlık sistemi en çok toplumun korunmasız olanlarını yutuyor. Katledilen bebekler, öldürülen çocuklar, tecavüz edilen çocuklar, kaybolan çocukların hiç haber değeri olmuyor. Her türlü mafyanın kurumsallaştığı ülkede organ mafyasının devletin aile albümündeki fotoğrafında kimlerin olduğu merak konusu olmaya devam ediyor.
İşin içinde olan özel hastane sahiplerinin iktidarla yakınlıkları istihbarat ve kolluk kuvvetleriyle kurulan ilişki biçimleri ortaya dökülüyor. Öldürme, yok etme, ortadan kaldırmak üzerine kurdukları görkemli cinayet merkezleriyle işleyen şebekelerinin her yerde mantar gibi aralıksız üremeleri bir tesadüf değil. Narin’le başlayan hastanedeki bebeklerle devam eden, açığa çıkmayan kayıp çocuk hikayeleriyle sürmekte olan ve sokak hayvanlarının üzerine çöken ve güzele dair her şeyi yutan karanlığın toplumun tüm hücrelerini sararak oluşturduğu bu kokuşmuş sistemle baş etmek elbette mümkün.
Yaşadığımız toplumsal çürümenin tohumları kapitalizmle kurulan ilişkilerle başlamış olsa da, AKP iktidarıyla tamamına erdirilmiş oldu. Bugün toplumu sarmakta olan bataklıklar AKP ve ortaklarının tek amentüsüydü.
Sorunun ana kaynağını kapitalizmin neoliberal politikalarının sadık uygulayıcısı olan iktidar sahipleri oluşturmakta.Her şeyin parayla eşitlendiği sistemde karın nerden elde edildiğinin bir önemi yok. Bu insan hayatları üzerine kurulmuş olsa bile. Suçu var eden ortamın sistem kurucularına kapitalizm ve neoliberal politikalarından hiç kimse bahsetmiyor. Sorunu bir kaç vicdansız gözü dönmüş kişiyle konuşup açıklamak, meselenin esasını görmezden gelerek daha ahlaki tartışmalı bir noktaya hapsetmeye dönük hiçbir tartışma yaşadıklarımıza doğru cevaplar vermez.
Bugün yaşadığımız ülke gerçekliği bize, çok ciddi siyasi iktisadi krizler ve toplumsal çürümelerin bir çöküşe evrilmekte olduğuna dair oldukça fazla veri sunmakta. Bu çöküşün asıl sorumluları meselenin esasını olmayacak bir savaş hikayesine yükleyerek olası çöküşten sıyrılmak için kurguladıkları oyunu “barış” sözcüğüyle sahnelemeye koyuldular. Meselenin kilit noktasını halen “Amok koşucusu”nun Anayasa değişikliği oluşturmakta. Bu nedenle “Arılar, sineklere balın boktan daha iyi olduğunu açıklama çabasıyla zamanlarını öldürmüyorlar…”
Yarın, geniş bir yazar kadrosu ile günceli değerlendirme, siyasi gelişmeleri takip etme, öngörme, anlama ve fikri bir yön çizme hedefindedir. Ancak yayınlanan yazılardaki görüşler, Yarın Yayın Kurulu’nun politik değerlendirmeleriyle tümüyle aynı çizgide olmayabilir. Farklı değerlendirmelere sahip olsalar da mücadeleye katkı sunacağını düşündüğümüz tüm yazılara yayın ilkelerimiz çerçevesinde yer vereceğiz.