Post

Gemisini Kurtaran Kaptan Olamayız

Türkiye’de siyasal hayatın ritmi zamana karşı söylenen yalanlarla hız kesmeden devam ediyor. AKP iktidarının yarattığı sınır tanımaz yalan siyasetinin vadettiği sömürü biçimleri devlet eliyle halkı yoksullaştırıyor. İşçi emekçi ücretlerinin satın alma gücünün mevcut ekonomi uygulamaları karşısında eriyerek sıfırlandığı zor zamanlarda açlık yoksulluk hallerini yaşayan bir toplum olarak hayatta kalma mücadelesine devam ediyoruz. 

Toplum olarak yaşadığımız sorunlar karşısında yalnızlaşmış olmanın yarattığı çaresizlik duygusuyla hayatta kalmaya çalışırken, sınıfsal değerlerimizi de unutarak daha bireysel yaşam biçimlerini kendine düstur edinen bir topluma dönüşüyoruz. Gemisini kurtaran kaptan olmaktan daha fazlası olan toplumsallığa ihtiyacımız olduğu kesin.

Yaşadığımız tüm toplumsal felaketler karşısında kendi imkanlarıyla sorunlarla boğuşan insan toplulukları olarak mücadele ediyor olmanın yetmediğini birçok örnekte görüyoruz. AKP iktidarının yarattığı toplumsal yabancılaşmanın aczini depremlerde, maden cinayetlerinde, orman yangınlarında yaşayarak öğrenmeye devam ediyoruz. İğdiş edilmiş devlet aygıtının işletildiği tek alan halka karşı uygulamaktan geri kalmadığı sistematik baskılar olmaya devam ediyor. İçinde yaşadığımız fiziksel dünyanın umursamazlığının geçer akçe haline dönüştürülmesine karşı mücadele etmek zorundayız. Mevcut sorunlara karşı bireysel çözüm arayışları sorunların kanıksanmasını sağlamanın ötesine geçmeyecektir.          

Yoksulluğun bunalttığı emekçi halkın alternatif arayışlarına çözüm olmaktan hayli uzak olan bir sola sahibiz. Soruna kafa tutanların kent meydanlarına kurdukları Ekonomi Çadırlarıyla yoksulluğun nedenlerini kalem kalem açıklayan Emekçi Hareket Partili devrimcilerin aktif siyaset biçiminin görmezden gelinmesi de sola bir şey kazandırmayacaktır. Solu sol yapan şey birbirini umursayarak sorunlara doğru çözümler üretmekten geçecektir.   

İktidar blokunun yarattığı sömürü düzeninin söylemekte ustalaştığı yalanlarla kolayca manipüle ederek yoluna devam etmesi, emekçilerin sırtındaki ağır yükü ne yazık ki azaltmıyor. Sömürü biçimlerini uygulamaya soktuğu yeni vergi politikalarıyla insafsızca artırıp mevcut kriz durumunu palyatif çözümlerle atlatabileceğini düşünüyor. Tüm bunlar yetmezmiş gibi kazanılmış hak olan emeklilik ve onun var ettiği tüm sosyal hakların budanması ve ortadan kaldırılması için de yeni yasal düzenlemelerin arayışı içine girmiş bulunuyor. Tüm bu büyük tehlikeler yakında yoksulluğun girdabında debelenen emekçilerin kapısını çalmak üzere.

Tüm dünyada çalışanların kazanımı olan emeklilik hakkının siyasal islamcı AKP eliyle ortadan kaldırılmasına yönelik çalışmaların hızı kesmeden devam etmesine karşı tüm muhalefet partilerinin üç maymunu oynaması ve sendikaların aynı derecede duruma sessiz kalması anlaşılır olmaktan hayli uzak. 

Şimdiye kadar Türkiye’de emekçilerin tüm kazanımlarının peyderpey ortadan kaldırılmasına bir yenisi emeklilik sisteminde yapılması planlanan düzenlemeyle hayata geçirilmek isteniyor. Buna gerekçe olarak "aktüel denge"nin bozulmuş olması gösteriliyor. Oysa bu kavramların kapitalist sömürü sisteminde toplumun ikna edilmesi için kullanıldığını biliyoruz. 

AKP’nin tüm demagojik söylemlerinin toplumu uyutmakta oldukça başarılı olduğu gerçeğini iktidarda kaldığı zamanla kıyaslayabiliriz. Uyguladığı bütün politikalarla toplumun genel çıkarları arasındaki uzlaşmaz çelişkilerin keskinleşmeye başladığı zamanlarda gündemi değiştirmek için toplumda kabul görmeyecek başka sorunlu bir meselenin ateşli savunucusu olarak gündemin manipüle edilmesini sağlıyorlar. İşlerini yürütmeyi başarabiliyor olması yarattığı bu toplumsal dezenformasyonun boyutlarını göstermekte. 

Türkiye ekonomisinde gelir dağılımı eşitsizliğinin tarihin hiçbir döneminde bu kadar yerlerde olduğu başka bir dönem olmamıştır. Neoliberal ekonomi politikalarının daha fazla kar amaçlı uygulamalarının yarattığı toplumsal uçurum birkaç insanın açlık ve işsizliği şeklinde konuşulamaz. Toplumsal gerçeklik ülkenin tüm emeklilerinin açlık ve yoksullukla baş etmekten yorulup bitap düştüklerini gösteriyor. 

Türkiye’de hayatın temposu Zamana Karşı filmindeki gerçeklik gibi işliyor. Emeği, hakları her şeyden önemli zamanı çalınmış halkın, kapitalizmin acımasız neoliberal politikalarıyla hayati cehenneme çevrilmiş olmanın yıkıcılığıyla uğraşan insanların hikayesini hep birlikte izliyoruz.

İktidar blokunun pervasızlığı sınırları öylesine zorluyor ki, kendisi için kullandığı zamanı halkın hayatından çalarken küstahça davranmaya devam ediyor. Muhalefetin önüne “yeni Anayasa”, “sokak hayvanları katliamı”, AYM’nin Can Atalay kararını hukuksuz bularak uygulamayan ağzı salyalı güruhun Meclis’teki TİP ve DEM vekillerine saldırılarındaki aczi herkes görmüş oldu.

Sarayın çiftliğine dönüştürülmüş ve talimatlarla işleyen bir mecliste olma ihtiyacı güncelliğini ortadan kaldırmıştır. Yaşamın tüm alanlarındaki toplumsal muhalefeti mafyatik yöntemler kullanarak susturmaya çalışan faşist rejime karşı daha radikal muhalefet biçimlerine yönelmek bugünün önemli görevlerinden biri olarak görülmeli.

Sözün söylenmediği bir mecliste olmak muhalefetin seçmenine karşı sorumluluğunu yerine getirmemesi anlamına geliyor. Siyasal islamcıların, faşistlerin birbirlerini ağırladıkları, orman kanunlarının uygulandığı bir mecliste olmak Kürt halkına, işçi ve emekçilere bir şey kazandırmaktan oldukça uzak. Bugün hiçbir hukukun işlemediği bir mecliste kalma arzusu halka karşı işlenecek tüm yeni suçlara ortak olma anlamına gelecektir.     

 

Yarın, geniş bir yazar kadrosu ile günceli değerlendirme, siyasi gelişmeleri takip etme, öngörme, anlama ve fikri bir yön çizme hedefindedir. Ancak yayınlanan yazılardaki görüşler, Yarın Yayın Kurulu’nun politik değerlendirmeleriyle tümüyle aynı çizgide olmayabilir. Farklı değerlendirmelere sahip olsalar da mücadeleye katkı sunacağını düşündüğümüz tüm yazılara yayın ilkelerimiz çerçevesinde yer vereceğiz.

İlgili Yazılar

Post

Yönetememe Krizi Derinleşiyor

Post

Karanlıktan Çıkışın Yolu

Post

Bölgesel Savaşlar Denklemi

Post

Yönetememe Krizinin Sonucu: Anayasa Tartışması

Post

Devrimin Güncelliği

Post

Gemisini Kurtaran Kaptan Olamayız

Post

Kapitalizmin Yolu Savaşlara Çıkıyor

Post

Basın Özgürlüğünü Savunalım

Post

Savaşların Karşısındaki Gençlik

Post

Gezi’nin Gücü, İktidarın Korkusu

Post

Avrupa’da Faşizm Hayaleti mi Dolaşıyor?

Post

İktidarın Krizi, Milliyetçilerin Saldırıları

Post

Yoksulluğun Karşısında Somut Politik Program

Post

İddiasını Yitirmiş Sosyalist Hareket

Post

Ortadoğu'nun Felaketi, İsrail

Post

Faşist Hareketi Besleyen Politikalar

Post

Bir AKP Politikası: Sorunu Çözme, Ortadan Kaldır

Post

Kapitalizmin Gıda Krizi

Post

Yıkıma Karşı Birlikte Mücadele

Post

Krizi Ancak Mücadele Aşabilir

Post

Kapitalizmin Krizleri

Post

Kapitalizmin İçinden Bir Olgu: Faşizm

Post

İnsanlığın Seçimi

Post

Yeni Bir Yüzyıl

Post

Emperyalizmin Savaştan Başka Planı Yok

Post

Tespit ve Çözüm

Post

Emperyalizmin Göçmen Planı

Post

Koşullar Mükemmel, Ya Biz?

Post

İnsanlığın Ortak Mirası

Post

Eğitimde Uçurumun Kıyısında

Post

Karanlığı Biz Durdurabiliriz

Post

Ülkenin Sorunlarıyla Uğraşmak Zorundayız

Post

Tek Yumruk Olalım

Post

Fransa'da Maske Düştü

Post

Bay Başkan

Post

Gereğini Yapacağız

Post

Siyasi İktidarın Enkazı

Post

Kavşaktayız

Post

Amok Koşucusu Nereye Koşuyor?

Post

Fişi Çekmeye Hazır mıyız?

Post

Masalın Sonunu Getireceğiz

Post

İtalya’da Sandıktan Ne Çıktı?

Post

‘Kral Çıplak’ Diyelim Kralı Gönderelim

Post

Bu Kış Avrupa’da Bir Hayalet Dolaşır mı?

Post

Kapitalizm İçin İşler Yolunda Gitmiyor