Kapitalizmin Yolu Savaşlara Çıkıyor
Yaşamakta olduğumuz fiziksel dünyada geleceğin belirsizlik hallerine karşı, eşitsizlik sebebiyle yükselmekte olan sokak hareketlerinin bir isyana dönüşüp yükseldiğini görebiliyoruz. Kapitalizmin krizleri kendi sürekliliğini aynı içkinlikle sürdürmekte. Dünya ekonomisinin yapısal sorunlarını artık tek başına bir kriz olarak tanımlamak yeterli olmayacak gibi görünüyor. Sistemin çürümeyi içten içe uzun bir süredir yaşadığı gerçeğiyle bir süredir yüz yüzeyiz.Tüm bu biçimlere karşı keskinleşen sınıfsal uçurumun radikal bir müdahaleyle değiştirilebileceğini bilmek tek başına yeterli bir bilgi olmayacaktır. Sorunun başka bir boyuta taşınması için gerekli politik pratiklerin hayat bulmasını sağlamak bir zorunluluk olarak önümüzde durmakta.
21. yüzyılın nasıl bir zaman olduğunu, nasıl bir politik iklime sahip olduğunu bilmek günümüzün politik ve pratik kuramsal tartışmalarına katkılar sunacaktır. Kapitalist üretim ilişkilerinin otoriterliği ile sağlanmış tahakküm biçimlerinin sınıflar mücadelesi ekseninde nasıl davrandığı ve bununla mücadele etmek için ne tür mücadele araçları kazandığı oldukça önemli. Kullandığımız kavramların işe yarar birer analiz silahına dönüşmesi adaletsizliklere karşı aldığımız tavra bağlı olarak gelişip çoğalacaktır.
Emperyalist sistemin dünyayı cehenneme çevirmek için kurduğu düzenin kendi içinde değişebilir ve yönetilebilir olma becerisine sahip olmasından ötürü, oldukça dinamik bir hareket tarzı var. Bu durum sistemin kendini var edebilmek için ihtiyaç duyduğu tüm içsel kriz biçimleriyle yapısal değişimleri içeren politik adımları atarak yol aldığını gösteriyor. Zira uzun zamandır bu durum hızlı bir şekilde çöküşe doğru gitmekte..
Dünyadaki çok kutupluluk hallerinin artık kolay kontrol edilebilir olmanın dışına taştığı ve daha büyük sorunların yaşanmaya devam edeceğinin ipuçları görülüyor. Kapitalizmin yangına körükle gittiği ve hiç kimsenin güvende olmadığı bir yüzyıldayız. Doğası gereği yarattığı sistem daha acımasız, vahşi ve daha ölümcül özellikler edinerek gelişiyor. Yakın gelecekte yapay zekanın hayatımızdaki etkilerini daha fazla yaşayacağımız zamanlara doğru hızlı ilerliyoruz. Farkında bile olamayacağımız büyük teknolojik devrimlerin toplumsal değişimlere etkilerini pratikte yaşayarak öğrenmiş olacağız.
Yeryüzünde yaşadığımız tüm siyasi, iktisadi, toplumsal ve ekolojik kötülüklerin anası babası olan kapitalist emperyalist sistem insan hayatı üzerine oyun oynamayı kendine hak görüyor. Bunun yarattığı toplumsal felaketlerin sonuçlarını yaşayan büyük çoğunluğun duruma dair tavır belirlemesi bir zorunluluk.
Büyük bir gücün daha küçük olana tahakküm etmesinden daha fazlasını ifade eden bir sistemden bahsetmekte olduğumuzu bilmeliyiz. Ölçüsüzlüğün karakteristik tüm biçimlerini Yunan mitolojisindeki kral Erysichthon gibi yaşayan kapitalizm, doymak bilmez haliyle her şeyi yutarak açlığını gideremiyor, kendini yemeye yöneliyor. Bu sınır tanımaz halin yarattığı toplumsal etkinin sonuçlarını kestirmek oldukça zor görünüyor.
Küresel sermayenin baronları yapısal tıkanıklıklarını aşmak adına şiddeti günümüzde daha güçsüz olanlar üzerinden araçsallaştırıp savaşlar yaratıyor. Her şeyin metalaştırılarak halledileceği varsayımı ne yazık ki insanlık için endişe verici boyutlarıyla yaşanmaya devam ediyor. Gazze’de sürdürülen soykırımı dünya umursamazca izlemeyi tercih ediyor. Gazze’de devam etmekte olan soykırım ve savaşın küresel sermaye baronlarına ne tür "avantajlar" sağladığını zaman gösterecektir.
Ukrayna’daki savaş, Gazze’deki vahşet küresel kapitalistlerin merhametsizliklerini yeterince gözler önüne seriyor. Ancak Gazze burada özel bir yere sahip. Eşitler arası savaş hukukunun bile olmadığı bir utanç durumunun söz konusu. Filistinli sivil ölümlerinin dünyanın gözü önünde işleniyor olduğu, bir katliamın sadece izlenerek "kimsenin" ses çıkarmayacak halde olması gelecek için büyük endişelere işaret etmekte. İnsanlık hangi ara vicdanını bu kadar yitirdi?
Küresel kapitalizmin aşırı birikiminin ve kronik durgunluğunun yarattığı yapısal krizin uzun süredir devam etmesinden kaynaklı toplumsal çözülmelerden siyasi krizlere, jeopolitik çatışmalara varan uluslararası krizle ve ekolojik krizin yarattığı ölümle karşı karşıyayız. Emperyalizmin koç başları ve siyasetin "dizayn" edicileri sürmekte olan krizin yapısal halini kabul etmek zorunda kaldılar. Dünya Ekonomik Forumu’nda 2023 yılının risk raporu için, önümüzdeki on yılların dünya sorunlarına "çözüm" bulmak için bir araya gelenler bir çözümden ziyade, toplumsallaşmış "çoklu krizle" yüz yüze olduklarının uyarısında bulundu ve bir çözüm bulamamış olduklarını ilan ettiler. Davos’un Seçkinleri’nin kapitalizmin kangrenli haline bir çözüm bulamamış oldukları belli. Zira koç başı görevini yürütenlerin meseleye çok farklı baktıkları aşikar. Yapısal kriz siyasetinin farklı siyasi kaos halleriyle daha ölümcül bir boyuta taşınacağı pratikleriyle bilinmekte.
Bugün yeryüzünde planlanmakta olan her savaşın yarattığı yıkımın sonrasındaki toplumsal mühendislik planlamasının kapitalizmin kârını körüklediğini biliyoruz. Yeniden inşa ettikleri savaş mağduru ülkelerin farklı bir şekilde organize edilmesi meselenin kar yönünü oluşturmakta. Diğer yönü ise açlık, yoksulluk ve yoksunluk oluşturmakta.
Kapitalistler dünya ekonomisinde oluşan durgunluk ve küresel piyasaların doygunluğu nedeniyle daha fazla kar elde etmenin ve yeni birikim biçimlerinin oluşmasının bir aracı olarak toplumsal baskı sistemlerinin geliştiriyorlar. Uygulanmasına bağımlı hale geldikçe de şiddettin araçsallaşmasını tüm alanlarda hayata geçirmekten geri kalmıyorlar. Savaşlar ciddi kriz yaratma, var olanı atlatma ve kar sağlamanın en sert biçimi. Ölüm ve yıkım teknolojilerinin barbarlığı kapitalizmin suretini ortaya çıkarmakta.
Bu durum bize şunu anlatmakta: Yaşamın devam ettiği her alanda kapitalizm ve emperyalizm varlığını sürdürdükçe ihtiyaç duyduğu savaşlar ve kaosun devam edecek. Şayet yaşamın sürdüğü bu gezegendeki tüm fenalıklardan kurtulmak ve mutlu, huzurlu ve özgür yaşamak arzusuna sahip isek öncelikli olarak radikal bir değişimi temel bir gerçek haline getirmeliyiz. Artık bir şeylerden kurtulmanın zamanı gelmiş görünüyor. Kapitalist sistemin insanlığın yeryüzünde ihtiyaç duyacağı şey olmadığı deneyimlerle sabit olmuştur. Elbette 21. yüzyılda insanlığa ve uygarlığa tehdit unsurlarının emperyalist kapitalist sistemin yarattıkları savaşlarla sınırlı değil. Bu sistemin yarattığı felaketlerin başında gelen iklim krizleri ve ekolojik yıkımların önümüzdeki zamanlarda hayatımızı meşgul edecek temel sorunlardan. Şayet bu durum karşısında da radikal bir değişikliği temel almazsak yarın kurtarabileceğimiz bir geleceğimiz olmayacak.
Yarın, geniş bir yazar kadrosu ile günceli değerlendirme, siyasi gelişmeleri takip etme, öngörme, anlama ve fikri bir yön çizme hedefindedir. Ancak yayınlanan yazılardaki görüşler, Yarın Yayın Kurulu’nun politik değerlendirmeleriyle tümüyle aynı çizgide olmayabilir. Farklı değerlendirmelere sahip olsalar da mücadeleye katkı sunacağını düşündüğümüz tüm yazılara yayın ilkelerimiz çerçevesinde yer vereceğiz.