
Yaşamak İçin Direnmek Zorundayız
Yaşamak İçin Direnmek Zorundayız
Hakkını arayanı öldüren rejim Erol Eğrek cinayeti
Mahkeme kararına rağmen 10 yıldır tazminatını alamayan işçi Erol Eğrek, hakkını aradığı için dövülerek öldürüldü. Katillerin Çalık Holding’in özel güvenlikleri olduğu açıkça belirtiliyor. Bu, yalnızca bir kişinin katledilmesi değil; emeğin, hukukun, insanlığın sistemli biçimde hedef alınmasıdır. Bu bir münferit şiddet değil; sermaye-devlet blokunun işçi sınıfına dönük bilinçli saldırısıdır. Bu bir iş cinayeti değil, politik bir infazdır. Bir işçinin, hakkını aradığı için linç edilmesi, ezenle ezilen arasındaki uzlaşmaz çelişkinin en çıplak, en korkunç halidir.
Devletin Mahkemesi, Patronun Kalkanı
Erol Eğrek yalnızca alın terinin karşılığını istiyordu. Yani adaletin en asgari biçimini. Ama Türkiye’de artık adalet yalnızca ayrıcalıklılar için işliyor. Mahkemeler patronların sabrına göre karar veriyor; polis patronun huzurunu koruyor; medya ise hakikati değil, efendisinin talimatlarını yayıyor. Bu cinayetin sadece failleri değil, azmettiricileri de ortadadır: Erdoğan ve Bahçeli. Devletin tüm kurumlarını emir eri haline getiren bu ikili, kendi mafya düzenlerini kurmuş, halkı sömüren sermaye gruplarını koruma altına almıştır.
Bu rejim artık yalnızca anti-demokratik değil; etik ve insani değerlerini yitirmiş, çürümüş bir yapıya dönüşmüştür. Siyasal olan hukukun önüne geçmiş, yargı bir oyalama mekanizmasına çevrilmiştir. Patronlar için mahkeme kararları yalnızca birer "tavsiye notu", işçiler içinse yalanla dolu bir umut kırıntısıdır. Erol Eğrek’in 10 yıl boyunca hakkını alamaması ve sonunda dövülerek öldürülmesi, bu düzenin “normalidir”. Asıl anormallik, toplumun buna alışmış olmasıdır.
Çalık Holding Bir Şirket Değil, Bir Rejimin Özeti
Çalık Holding yalnızca bir şirket değildir; bu rejimin sermaye-devlet iç içeliğinin en görünür biçimidir. Devlet ihaleleriyle büyümüş, medya tekeliyle kamuoyunu manipüle etmiş, İliç’teki gibi maden katliamlarının ortağı olmuştur. Erzincan İliç’te siyanürle doğayı ve halkı zehirleyen Anagold-Çalık ortaklığıyla, Erol Eğrek’i döverek öldüren zihniyet aynıdır. Bu şirketler sadece zenginleşmiyor; öldürüyor. Ve hukuk, bu cinayetlere göz yummuyor; bizzat yol veriyor.
Bu dokunulmazlığı sağlayanlar da bellidir: Recep Tayyip Erdoğan ve Devlet Bahçeli. Yargıyı, polisi, medyayı ve tüm idari yapıyı kendi iktidarlarının bekçisine dönüştürmüşlerdir. İnşa ettikleri rejim, şirketlerin yasa tanımadan işçiyi öldürdüğü, doğayı katlettiği, hak arayan herkesi susturduğu bir mafya devletidir. Siyasal İslamcılık ve faşizmin iç içe geçtiği bu yapı, artık yönetemeyen ama bastıran bir zor aygıtıdır.
Hakkını Arayan Herkesin Katilini Tanıyoruz
Erol Eğrek’in katledilmesi, yalnızca bireysel bir trajedi değildir. Bu cinayet, Soma’dan Ermenek’e, İliç’ten Torunlar’a kadar işçi katliamlarının devamıdır. Aynı düzenin, aynı patronların, aynı cezasızlığın sonucudur. Bugün hakkını arayan her işçi, karşısında yalnızca bir patronu değil, bütün bir devleti bulmaktadır. Katiller yalnızca öldüren eller değildir; o elleri serbest bırakan, onları koruyan, onları ödüllendiren sistemin kendisidir.
Her iş cinayeti, artık rejimin kanlı imzasıdır. Hukukun üstünlüğü yalanı tamamen çökmüştür. Devlet, zenginleri koruyan, emekçileri bastıran bir zor mekanizmasına dönüşmüştür. Ve bu mekanizma, işlediği her suçla daha da büyümekte, her sessizlikle daha da pervasızlaşmaktadır.
Direniş, Hayatta Kalmanın Tek Yoludur
Bu cinayetle birlikte bir kez daha görüyoruz ki bu rejim, emeğe ve yaşama karşı topyekûn bir savaş açmıştır. Bu sadece Erol Eğrek’in değil, her işçinin, her emekçinin, hakkını arayan her insanın yüzüne atılmış bir tokattır. Bu yüzden bu rejime karşı ayağa kalkmak, artık bir ahlaki sorumluluk değil, yaşamsal bir zorunluluktur.
Artık mesele yalnızca adalet değil; yaşam hakkımızdır. Bu cinayetin üstü örtülemez. Bu düzenin tehditlerine boyun eğilemez. Her yerde, her alanda bu rejime karşı mücadeleyi büyütmek zorundayız. Bu öfke, örgütlü bir direnişe; bu yas, birleşik bir mücadeleye dönüşmelidir.
19 Mart’ta gençliğin yaktığı isyan ateşi, şimdi sınıfla ve emekçi halklarla buluşarak büyümelidir. Bu rejim, bir işçiyi linç ederek sindirmek istiyorsa, biz bu cinayeti bir çığlığa dönüştürmeliyiz. Eğer bir insan alın teri için öldürülüyorsa, saraylar ve saltanatlar yıkılmalıdır. Bugün sessiz kalmak, yarının kurbanı olmaktır.
Erol Eğrek için, Soma için, İliç için, geleceğimiz için: susmayacağız, unutmayacağız, affetmeyeceğiz. Birleşmeden çıkış yok. Direniş, hayatta kalmanın tek yoludur.
Yarın, geniş bir yazar kadrosu ile günceli değerlendirme, siyasi gelişmeleri takip etme, öngörme, anlama ve fikri bir yön çizme hedefindedir. Ancak yayınlanan yazılardaki görüşler, Yarın Yayın Kurulu’nun politik değerlendirmeleriyle tümüyle aynı çizgide olmayabilir. Farklı değerlendirmelere sahip olsalar da mücadeleye katkı sunacağını düşündüğümüz tüm yazılara yayın ilkelerimiz çerçevesinde yer vereceğiz.