İnsanlığın Seçimi
Toplumların ezici çoğunluğunu oluşturan sınıfın, özel mülkiyet fikrinin can alıcı sınıfsal çelişki noktasını oluşturan sömürü sisteminden kurtulması için yaşadığı yüzyılın esaslarına göre konumlanmanın, fikrini yeniden ne pahasına olursa olsun radikalleştirmenin ve kendi diliyle Fransızca konuşmanın yaşamsal öneminin farkına varması gerekiyor.
Kapitalizmin gezegen ölçeğinde kapsayıcılığı neoliberal politikaların uygulanmasıyla hayat bulmuştur. Gezegenin her parçasında siyahı, beyazı, yerlisi, göçmeniyle, zorbalık esaslarına dayalı şekilde uygulamaya koyarak oluşturulan sistem, yeryüzünün her bir kara parçasındaki işçi ve emekçilerin kanını emmek üzerine küresel bir sistemle varlığını sürdürmeye devam etmekte. Sistemin karmaşık ve acı gerçekleriyle, tarihin her kertesinde yenilenen teknolojik gelişmelerle birlikte, toplumsal sefaletin büyüyerek devam etmesiyle yüzleşerek yaşamaya devam ediyoruz. Özel mülkiyetin ekonomik zorbalık esaslarına göre dizayn etmiş olduğu sistemin, küresel üretim araçlarının denetiminin ve yönetiminin bir azınlığın elinde bulundurulmasının yarattığı adaletsizlik, kapitalizmin neoliberal politik sistemiyle sürmekte. Bu asalak sınıf için kara dayalı edinim yaratma sürecinde ortaya çıkmış olan sınıfların işleyiş ve konumunun hangi temel dinamik uzerine oturtulduğunu anlamak, ezen ezilen ilişkisinin hangi sınıfsal temel üzerine yapılandırıldığını bilmekten geçecektir.
19. yüzyıldan günümüze din olgusunun toplumsal yapıların dizayn edilmesinde oynadığı rolün, gericilik ve muhafazakârlığın temel dinamik gücü haline dönüştürülmesi sürecini başarıyla hayata geçirmiş olan kapitalist sistem, yeryüzündeki etkin tüm inanç sistemlerini yedeğinde tutarak ve tarihin her döneminde onları başarıyla kullanarak varlığını sürdürmüştür. Oluşturduğu büyük sömürü sisteminde yer küredeki inanç sistemlerini de büyük sermaye gruplarına dönüştürüp kendine yedekleyerek karmaşık ve kaotik sistemini sürdürmektedir. Bundan dolayı sistem karşıtı her muhalif hareketine ve hak arama mücadelelerine karşı finansal manipülasyonlarla, fanatik komünizm karşıtlığı ve sınıfsal düşmanlıkla kolaylıkla örgütlediği parazitleri kullanmayı devam etmektedir. Ünlü “din halkların afyonudur“ sözünün günümüzde öylesine gerçekçi bir yerde durduğunu etrafımıza baktığımızda çağdışılığın tarikatların yaşam biçimlerine müdahalesindeki pervasızlık halinde görürüz.
Yakın tarihte dünyanın farklı coğrafyalarında en yoksulundan en zengin olan ülkelere birçok ayaklanma ve işçi direnişinin meydana geldiğini, bunların sistematik bir şekilde dalga dalga yayılarak farklı direniş biçimleriyle kendini gösterdiğini gördük. Ortaya çıkmış olan bu direnişlerin sol tarafından çok anlaşıldığını düşünmüyorum. Aslında teknolojinin kalbinin attığı yerlerdeki direnişler bize tarihin başka dinamikler üzerinden yükselmeye devam ettiğini gösteriyor. Yapay zekanın yaratıldığı merkezlerde ortaya çıkan baskının her geçen gün artmasından ötürü açığa çıkan kıvılcımların yeni deneyimleri günü yüzüne çıkarmakta olduğunu bilmeliyiz.
Bugün yerkürede yaşanmakta olan her şeyin sınıfsal bir nedene bağlı olarak gelişmekte olduğunu görmek artık zor değil. Zenginler ve yoksullar arasındaki bu çelişkinin kapitalist sistemden bağımsız değerlendirilemez olduğu gerçeğinin farkına varmak, kapitalist sistemin parazitlerinin işçi sınıfı, kır yoksulları, kent yoksullarının sırtından beslenerek var olan yoksulluğun daha da derinleşmesine katkı sunduklarını bilmemiz gerekiyor. Teknolojik gelişmelere baktığımızda kapitalist sistemin suyunun ısınmayı da geçip kaynama aşamasına geldiği gerçeği tüm çıplaklığıyla kapitalizmin içsel krizlerinin bize gösterdiği bir veri olarak görülmektedir.
Zira günümüzdeki tüm teknolojik gelişmeleri kimin desteklediği ve denetlediği oldukça önemli. İnsanların yerini alacak makinelerin gelecekte nasıl bir denetim mekanizması kuracağı ya da o makineleri yaratanların bunu ne kadar denetleyeceği ciddi bir tartışma konusu olarak önümüzde durmakta. Gelişmiş iletişim araçlarının yapay zekanın denetimindeki bir keyfiyete göre mi devam edeceği büyük bir önem arz ediyor. Bütün teknolojik gelişmeler temelde insanlık yararına kullanılmak üzere üretilmekte. Ancak bir süre sonra bu durum sermaye sahipleri tarafından farklı toplumsal denetim mekanizmalarının kullanılması amacıyla tehlikeli yönlere evrilerek insanlık için tehlikeli gelişmelere dönüşebilmektedir.
Bu olgunun yapay zekayla insan becerisinin gölgelendiği bir hızda devam etmesi sonucu toplumsal hayattaki tüm kültürel siyasal olguların biçimlendirildiği gerçekten ayrılarak kapitalizm tarafından denetlenen ve gözetlenen bir savaş aygıtına dönüştürüldüğünü unutmamalıyız.
Bu durumun günümüzde yapay zekayla oldukça farklı bir yere doğru evrildiğini ve yeni bazı tartışmalara yol açtığını söyleyebiliriz. Bu yüzyılın gelişkin teknolojik olayları ekseninde hayatımıza girmiş olan yapay zekanın gerektiği düzeyde tartışılmadığını söyleyebiliriz.
Ancak yapay zekanın henüz güçlü yanlarının toplumun çok büyük bir kesimi tarafından farkedilmemiş olduğu bir gerçek. Bu tartışmanın batıda büyük histerik korkulara yol açtığını görmek mümkün. Bu durum bize 21. yüzyılda Batı toplumlarının yapay zekayla başlayacak olan gelecek kaygısı, toplumsal işsizlik ve düşük ücret fikrinin yarattığı korkunun feodal muhafazakar yapılara dönüşmesini ve dine sarılmalarını sağlatacaktır.
Sınıflar arası çelişkilerin keskinleştiği 21. yüzyılda da bu durumun yalnızca sayılardan ibaret bir konu olmayacağını söylemeliyiz. Meselenin ideolojik politik yönünün hangi sömürü denklemi üzerine oturmuş olduğu da önemli konu başlıklarından biri olmakta. İşçi sınıfının yeniden ideolojik politik gücü eline geçirmesinin önemi tartışılmayacak derecede önemli. Kapitalizm, teknolojideki her gelişmeyi insan hayatı üzerinde bir sömürüye dönüştürmesi ve sonrasında daha fazla yoksulluk ve sefaletin ortaya çıkmasının alt yapısını günümüze kadar hep sağlamış oldu.
Peki bu teknolojik gelişmelerin ve tekniğin sosyalist bir toplumda olması neyi farklı kılar? Kuvvetle muhtemel insanlığın yalnızca refahını değil onların sosyal kültürel yönden daha iyi koşullara sahip olmasını, daha fazla zamana sahip olarak kişisel gelişimlerine katkılar sunarak özgür bireyler haline dönüşmesine olanaklar sağlamış olacaktır.
Bu nedenle üretim araçlarının toplumsallaşması ve denetiminin üretenlerin elinde olarak gelişip değişmesinin oldukça önemli bir yere sahip olduğu fikrini radikalleştirerek geleceğe taşımalıyız.
Bugün insanlığın önünde iki yol durmakta. İlki yaşadığımız zorbalık sisteminin bizi sürüklediği geleceksizlik hali, diğeri ise mevcut dehşetten kurtulmuş, tüm baskı ve zorbalıkların son bulmuş olduğu, üretenlerin yönettiği, sözün kararın iktidarın özgürlükçü meclislerle denetlendiği bir gelecek. Ancak kördüğüm haline dönmüş olan dünyamızın düğümlerinin sosyalizmle çözülebileceğini bilmeliyiz. İnsanlığın hangi yolu izleyeceği sınıflar mücadelesinin keskinliği ile belirlenecektir, sosyalistlerin ve işçi sınıfı militanlarının birlikte örgütleyecekleri gelecekle mümkün olacaktır. Bu keskinlik bir devrime kurtuluşa kadar savaşla vararak mümkün olacaktır.
Yarın, geniş bir yazar kadrosu ile günceli değerlendirme, siyasi gelişmeleri takip etme, öngörme, anlama ve fikri bir yön çizme hedefindedir. Ancak yayınlanan yazılardaki görüşler, Yarın Yayın Kurulu’nun politik değerlendirmeleriyle tümüyle aynı çizgide olmayabilir. Farklı değerlendirmelere sahip olsalar da mücadeleye katkı sunacağını düşündüğümüz tüm yazılara yayın ilkelerimiz çerçevesinde yer vereceğiz.