
Direnişi Susturamazsınız Gazze, Halkların Ortak İsyanıdır
Bir halk yok ediliyor ve dünya seyrediyor. İsrail’in Gazze’de sürdürdüğü soykırım, artık sadece bir askeri operasyon değil, gezegenin geleceğine yön veren siyasal bir eşiktir. Bu eşik, emperyalist merkezlerde tahkim edilen yeni faşist düzenin turnusolü; halkların direnişini boğmak üzere kurulan küresel tahakküm sisteminin açık ilanıdır. 2025 yazında, Gazze ablukasını kırmak üzere Akdeniz’e açılan dayanışma filosuna dönük saldırı, yalnızca uluslararası hukukun değil, insanlığın ortak vicdanının da çiğnenmesidir. Fakat bu saldırının hedefinde yalnızca bir gemi değil, direnişin enternasyonal ruhu vardır.
Filo katılımcıları arasında yer alan iklim adaleti savunucusu Greta Thunberg’in hedef alınması, emperyalist-siyonist blokun artık çocukları dahi “meşru düşman” sayacak kadar çürüdüğünü göstermektedir. ABD'li Senatör Lindsey Graham’ın “Umarım yüzme biliyordur” sözüyle ifade bulan bu çürüme; yalnızca ahlaki bir yıkım değil, aynı zamanda küresel kapitalizmin varlığını sürdürebilmek için her türlü insanlık değerini ayaklar altına almaya hazır olduğunu ilan eden bir politik cinayet çağrısıdır.
İnsani yardım girişimleri ise sistematik biçimde engellenmektedir. İsrail ve ABD destekli paralı askerlerin kontrolündeki yardım noktalarına giden Filistinlilere açılan ateş sonucu yüzlerce kişi katledilmekte, yaralanmaktadır; bu, direnişi susturmaya dönük acımasız bir saldırıdır.
Sessizlik, Faşizmin Onayıdır
Gazze’de yaşanan, emperyalist dünyanın bütün diplomatik maskelerini düşüren bir soykırımdır. İsrail, “ateşkes” başlığı altında katliamlarına meşruiyet kazandırmaya çalışırken; ABD, Almanya ve İngiltere gibi emperyalist merkezler, bu yıkımı askeri, mali ve ideolojik olarak desteklemektedir. Bu destek yalnızca Ortadoğu’yu değil, Paris sokaklarından New York kampüslerine, Berlin üniversitelerinden Zürich’in caddelerine, İstanbul meydanlarına kadar tüm halkları hedef almaktadır. Dayanışma eylemlerine katılan öğrencilerin gözaltına alınması, yürüyüşlerin yasaklanması ve Filistin bayrağının suç sayılması; emperyalist rejimlerin iç konsolidasyonlarını açık bir faşist baskı rejimi üzerinden kurduklarını göstermektedir.
Bu noktada bir gerçek daha açığa çıkmaktadır: Emperyalizm, artık yalnızca savaşın değil, hakikatin de düşmanıdır. Siyonist rejimin yalanlarını tekrar eden medya, sessiz kalan uluslararası kurumlar ve sözde “demokrat” hükümetler, halkların belleğinde çoktan mahkûm edilmiştir.
Dayanışma Bir Tepki Değil, Kurucu Bir İrade
Tüm bu baskı dalgasına rağmen dünya halkları susmamaktadır. Londra’dan Santiago’ya, Tokyo’dan Johannesburg’a, İstanbul’dan Seul’e kadar milyonlar Filistin halkının yanında saf tutmakta, dayanışmanın yeni bir siyasal biçimini örmektedir. Türkiye’de üniversite öğrencilerinin gerçekleştirdiği forumlar, gençliğin yalnızca tepkisel değil, kurucu bir direniş dili geliştirdiğini göstermektedir. Greta Thunberg’in hedef alınmasının nedeni de budur: O yalnızca iklim adaletinin değil, emperyalizme karşı yükselen yeni kuşak devrimci öznenin sembollerinden biridir.
Bu direniş hattı, Filistin’e destek olmanın ötesinde, gezegenin dört bir yanında yükselen halk mücadelelerinin ortak koordinatlarını kurmaktadır. Emperyalist tahakküme, ekolojik yıkıma, sömürgeciliğe, patriarkal şiddete ve sınıfsal adaletsizliğe karşı kurulan bu dayanışma hattı; yeni bir dünya düzeni için savaşan emekçi halkların kolektif iradesidir.
Savaş Değil, Soykırım
İsrail’in yürüttüğü askeri saldırıların, “savaş” olarak adlandırılması bir aldatmacadır. Bu, planlı, sistematik ve hedefli bir soykırımdır. Sivil yerleşim alanlarının bombalanması, hastanelerin ve okulların yıkılması, Gazze’de yaşamı mümkün kılan her unsurun bilinçli biçimde yok edilmesi, yalnızca bir ülkenin değil; tüm insanlığın susturulmak istendiği bir stratejidir. Aynı anda hem Gazze’ye bomba taşıyan uçakları kalkışa hazırlayan hem de Berlin’de “barış adına” öğrencileri gözaltına alan bir düzenle karşı karşıyayız. Bu, yalnızca çelişki değil, bilinçli bir sistematik saldırıdır.
Kürt Hareketi ve Sessizliğin Politik Sonuçları
Tam da bu noktada, ezilen halklar arasındaki dayanışma ilişkisinin kritik önemi ortaya çıkmaktadır. Filistin halkı, bölge halklarının ortak hafızasında tarihsel bir direnişi temsil ederken; bu direnişe mesafeli yaklaşan her politik özne, emperyalist stratejilerin halklar arası kopuş yaratma taktiklerine hizmet etmektedir. Kürt halkı da emperyalizmle benzer araçlarla bastırılmakta, kimliksizleştirilmekte ve yok sayılmaktadır. Bu nedenle Gazze’deki soykırıma karşı yükselen ses, aynı zamanda Kürt halkının geleceğine yönelmiş bir tehdidin de ifşasıdır. Bu tarihsel bağın inkârı, yalnızca taktik bir hata değil; stratejik bir kopuştur.
Yeni Bir Dil, Yeni Bir Dünya
Bugün Gazze, yalnızca bir coğrafya değil; sınıfsal, siyasal ve etik bir konumdur. Burada sergilenen direniş, emperyalizmin tüm yüzlerini –askeri, ekonomik, kültürel ve ideolojik– karşısına alan bir halk cephesinin nüvesidir. Bu nüve, çadır kamplarında, işçi grevlerinde, gençlik forumlarında, üniversite işgallerinde hayat bulmaktadır. Rima Hassan gibi kadın aktivistlerin sesleri, yalnızca Filistin için değil; bütün ezilen halklar adına yükselmektedir.
Emperyalizmin bu ortak sesi bastırmak için başvurduğu her araç, aslında kendi korkusunun itirafıdır. Ve bu korku boşa değildir.
Umut Direnişte
Bugün yıkıma karşı hâlâ umut varsa, bu umut Gazze’nin sokaklarında, üniversitelerin çadırlarında, işçilerin grevlerinde, gençlerin haykırışlarındadır. Greta’yı, Rima’yı, Filistinli çocukları hedef alan her tehdit, halkların kolektif bilincinde daha büyük bir öfkeye dönüşmektedir.
Ve biz biliyoruz: Bu öfke, karanlık zamanların içinden geçerek tarih yazan halkların ellerinde, özgür bir dünyanın tohumu olacaktır.
Gazze susturulamaz çünkü direniş yaşar. Direniş var oldukça umut da var demektir. Ve umutlu olanlar, sonunda mutlaka zafere ulaşır.
Yarın, geniş bir yazar kadrosu ile günceli değerlendirme, siyasi gelişmeleri takip etme, öngörme, anlama ve fikri bir yön çizme hedefindedir. Ancak yayınlanan yazılardaki görüşler, Yarın Yayın Kurulu’nun politik değerlendirmeleriyle tümüyle aynı çizgide olmayabilir. Farklı değerlendirmelere sahip olsalar da mücadeleye katkı sunacağını düşündüğümüz tüm yazılara yayın ilkelerimiz çerçevesinde yer vereceğiz.