Post

Ortadoğu’da Emperyalist Kaosun Anatomisi

Ortadoğu’da Emperyalist Kaosun Anatomisi ve Devrimci Çıkışın Zorunluluğu

Kapitalizmin Krizi, Ortadoğu’nun Çöküşü ve Emperyalist Yeniden Paylaşım

Ortadoğu’da yaşanan her gelişme, yalnızca yerel dinamiklerle açıklanamayacak kadar çok katmanlı ve küresel bir nitelik kazanmıştır. Bugün emperyalist kapitalizm, yapısal ve süreğen bir kriz içindedir. Bu kriz, sadece ekonomik göstergelerle değil; siyasal istikrarsızlık, meşruiyet kaybı, toplumsal huzursuzluk ve artan devlet şiddetiyle her düzeyde kendisini göstermektedir.

Emperyalist merkezlerin bu çok yönlü krize karşı temel stratejisi, dünyanın farklı bölgelerinde kontrollü kaos, istikrarsızlaştırma ve militarizasyon yoluyla yeni bir düzen kurmaktır. Ortadoğu ise bu yeniden dizaynın en sert ve açık yaşandığı coğrafya haline gelmiştir. ABD emperyalizmi, 1990’lardan itibaren "Büyük Ortadoğu Projesi" adıyla tanımladığı, bölgeyi askerî ve finansal olarak kontrol altına alma planını sistematik biçimde uygulamaya koymuştur.

Irak’ın işgali, Suriye’nin iç savaşla parçalanması, Lübnan’a yönelik aralıksız baskı politikaları, İran’ın kuşatılması, Türkiye’nin askerî üs ve tampon devlet olarak konumlandırılması, İsrail’in bölgesel polis gücü haline getirilmesi bu planın parçalarıdır. Emperyalist kuşatma yalnızca askeri aracılarla değil; IMF, Dünya Bankası gibi kurumlar eliyle dayatılan neoliberal politikalar, dijital gözetim sistemleri, medya tekelleri ve ideolojik teslim alma aygıtları yoluyla da sürdürülmektedir.

Artık emperyalizm sadece bombalarla değil; gıda zincirlerinden finansal sistemlere, borçlandırma mekanizmalarından dijital gözetim ve yapay zekâ destekli dezenformasyon kampanyalarına kadar çok yönlü bir egemenlik kurmaya çalışmaktadır. Bölge halkları açlık, işsizlik, barınma ve yaşam hakkı için mücadele ederken, emperyalist merkezler Ortadoğu’yu askerî üslerle, enerji koridorlarıyla ve sınır tanımayan istihbarat ağlarıyla abluka altına almıştır. Bu çelişki, Ortadoğu’nun yalnızca bir çatışma alanı değil, aynı zamanda devrimci bir kopuşun mayalanabileceği bir odak haline gelmesine neden olmaktadır.
 

ABD Hegemonyası, Siyonist Terör ve Bölgesel Yeniden Dizayn

7 Ekim 2023 sonrası başlayan İsrail saldırıları, emperyalist-siyonist ittifakın gerçek niteliğini bir kez daha açığa çıkarmıştır. Gazze’de yaşananlar sadece bir askeri operasyon değil, uluslararası hukukun, insan haklarının ve asgari insani değerlerin açık çiğnenmesidir. 35 bini aşkın insanın öldürüldüğü, yüz binlerce çocuğun sakat kaldığı, okulların, hastanelerin ve mülteci kamplarının hedef alındığı bu süreç, soykırım boyutunda bir imha politikasıdır.

Bu saldırıların arkasında yalnızca İsrail yoktur. ABD, AB ülkeleri ve bazı küresel güçler, doğrudan silah ve lojistik destek sağlayarak ya da diplomatik koruma şemsiyesiyle bu suça ortaktır. Medya tekelleri de bu suçun parçasıdır; “karşılıklı çatışma”, “Hamas terörü” gibi manipülatif kavramlarla soykırım görünmez kılınmakta, mazlum suçlu, suçlu mağdur gibi sunulmaktadır.

Ancak Filistin direnişi, bu kuşatma karşısında tarihsel bir öncülük rolü üstlenmektedir. Bu direniş yalnızca bir ulusal kurtuluş savaşı değil; aynı zamanda işgale, yoksulluğa ve geleceksizliğe karşı halkların devrimci öfkesini taşıyan bir kalkışmadır. Gazze’deki direnişin sürekliliği, emperyalist-siyonist ittifakın tahakkümüne karşı halkların kararlılığının simgesi haline gelmiştir.

İran’da Zorbalık Rejimi ve Direnişin Sınıfsal Mayası

İran, mollalar rejimiyle temsil edilen teokratik otoriter yapıya rağmen Ortadoğu’nun en dinamik halk hareketlerine ev sahipliği yapmaktadır. 2022’de Mahsa Amini’nin katledilmesiyle başlayan “Jin, Jiyan, Azadî” isyanı; kadınların, gençlerin, işçilerin ve ezilenlerin iktidara meydan okuduğu tarihsel bir momenttir.

Bu başkaldırı, yıllardır bastırılan sınıfsal ve toplumsal enerjinin patlama noktasıdır. Halk yalnızca mollaların zorbalığına değil, aynı zamanda emperyalizmin “rejim değişikliği” senaryolarına da direnmektedir. Batı yanlısı liberal çağrılar ile mollaların baskı aygıtı arasında sıkışan halk, devrimci bir üçüncü yolun zorunluluğunu hisseder hale gelmiştir.

İran halk hareketi, laiklik, kadın özgürlüğü, ekonomik adalet ve ulusal eşitlik taleplerini devrimci bir hatta birleştirme potansiyeline sahiptir. Doğru siyasal önderlik ve enternasyonalist dayanışmayla buluştuğu takdirde, bu potansiyel sadece İran’ı değil, tüm bölgeyi sarsacak bir devrimci dönüşüme öncülük edebilir.


Dağınık Direnişten Ortak Cepheye Ortadoğu’nun Devrimci Bütünlüğü

Ortadoğu’daki halk hareketleri tarihsel olarak çoğu zaman birbirinden kopuk, ulusal sınırlar içine hapsedilmiş ya da mezhepsel ayrışmalarla bölünmüş şekilde gelişmiştir. Filistin’de direniş sürerken İran’da baskı yoğunlaşmakta, Lübnan’da Hizbullah ile laik halk muhalefeti çatışmakta, Suriye’de ise rejim ile emperyalist destekli muhalefet arasında halk ikiye bölünmektedir.

Bu parçalı direniş yapısı, emperyalist müdahaleleri kolaylaştırmakta ve işbirlikçi rejimleri tahkim etmektedir. Bugünün temel ihtiyacı, bu dağınık mücadeleleri enternasyonalist, halkçı ve sınıf merkezli bir hatta birleştirecek stratejik bir irade yaratmaktır.

Gerçek bir birleşik cephe; sadece dışsal düşmana karşı değil, içsel ideolojik çürümelere karşı da mücadele etmelidir. Mezhepçilik, milliyetçilik, ataerki, liberal pasifizm ve cemaatçilik gibi bölücü ideolojiler, devrimci potansiyelin önündeki başlıca engellerdir. Ortadoğu halklarının devrimci kurtuluşu, ancak bu ideolojik kuşatmayı aşacak siyasal netlikle mümkün olabilir.

Emperyalizme Karşı Gelecek Devrimci Program, Halk Cephesi ve Sınıf Stratejisi

Ortadoğu’nun geleceği, emperyalist projelerde ya da işbirlikçi rejimlerin restorasyon hayallerinde değil; halkların kendi kaderini tayin hakkı, sınıfsal kurtuluş ve devrimci dayanışma temelinde kurulacak bir halk cephesinde yatmaktadır.

Bu cephe, sadece dayanışma ağı değil; ortak siyasal hedefler, devrimci stratejiler ve sınıf mücadelesine dayalı bir programın taşıyıcısı olmalıdır. Ortadoğu devrimi, işçi sınıfının birliğiyle, kadın özgürlüğü mücadelesiyle, gençliğin isyanıyla ve halkların enternasyonalist dayanışmasıyla mümkün olabilir.

Bu bağlamda Kürt halk hareketinin Ortadoğu’daki devrimci mücadele deneyimi, militan direniş geleneği ve toplumsal dönüşüm iradesi, birleşik halk cephesinin en önemli bileşenlerinden biridir. Emperyalizme ve bölgesel gericiliğe karşı yürütülen mücadelede Kürt hareketinin biriktirdiği deneyim, bölge halklarının ortak devrimci geleceği açısından tarihsel bir olanak sunmaktadır.

Kürt Hareketinin Bölgesel Dinamikler İçindeki Konumu ve Devrimci Sorumluluk

İsrail’in İran’a yönelik son saldırıları, bölgedeki güç dengelerinin ne denli kırılgan ve tehlikeli bir noktaya ulaştığını bir kez daha göstermiştir. Bu saldırılar yalnızca İsrail’in tek başına giriştiği operasyonlar değil, aynı zamanda ABD, İngiltere ve diğer emperyalist aktörlerin stratejik ortaklığıdır.

Böylesi saldırgan ve kuralsız bir politika, Ortadoğu’yu daha büyük yıkımların eşiğine getirmektedir. Bu koşullarda Kürt hareketinin tutumu, sadece bölgesel değil, uluslararası ölçekte devrimci bir sorumluluğun ifadesi olmalıdır.

Kürt halkı, tarih boyunca maruz kaldığı baskı ve sömürüyü, başka bir zalim güç ya da emperyalist aktörlerin çıkarlarına hizmet etmek için araç haline getirmemelidir. Savaş ve yıkımın körüklediği saflaşmaların temelinde mezhep ya da ulusal kimliklerden çok, sınıfsal çıkarlar ve emperyalist hesaplar bulunmaktadır.

Kürt hareketinin gerçek gücü, bu karmaşık ve çalkantılı ortamda kendi bağımsız devrimci duruşunu koruyabilmesindedir. Her türlü emperyalist oyun ve işbirlikçilik tuzağından uzak durmak; insanlık, özgürlük ve eşitlik temelinde Filistin halkı başta olmak üzere bölgedeki ezilen halklarla bağlarını güçlendirmek zorundadır.

Dayanışma ve enternasyonalist mücadele, Kürt hareketinin bölge devriminin ayrılmaz parçası olmasının temel koşuludur. Tarih, ezilenlerin kendi güçlerine dayanarak gerçek özgürlük ve adaleti sağlayabileceğini defalarca göstermiştir. Bu bağlamda Kürt halkının bölgesel devrimci sürece yapacağı katkı, işbirlikçilikten ve dış odaklara bağımlılıktan uzak, sınıf temelli ve halkların kardeşliği perspektifiyle mümkün olacaktır. Böyle bir duruş, Kürt hareketinin sadece kendi halkının değil, tüm Ortadoğu’nun kurtuluşunda tarihsel bir rol oynamasını sağlayacaktır.

Ortadoğu’daki Genişleyen Savaş ve ABD’nin Stratejik Rolü

Ortadoğu’da süregelen emperyalist kaosun yeni ve kritik boyutu, 7 Ekim 2023’te İsrail’in Gazze’ye yönelik saldırılarıyla başlayan bölgesel savaşın giderek genişlemesidir. İran’ın aktif müdahalesiyle birlikte kriz derinleşirken, emperyalist merkezlerden özellikle ABD’nin konumu hayati önem kazanmıştır.

ABD, şu an için doğrudan askeri çatışmaya girmemekle birlikte, savaşın içine giderek daha fazla çekilme riskiyle karşı karşıyadır. Beyaz Saray’daki iç tartışmalar, İran’a karşı doğrudan savaş kararı almanın yaratacağı iç politik gerilimler ve bölgesel risklerin büyüklüğünü göstermektedir. Bu durum, emperyalist hegemonun Ortadoğu’daki kriz yönetiminde kırılgan ve savruk bir pozisyona sürüklendiğini ortaya koymaktadır.

İran’ın Fordo Nükleer Tesisi gibi stratejik altyapılar, ABD’nin doğrudan askeri müdahale kararını ciddi biçimde sınırlandırmakta, direnişin uzun soluklu olacağını göstermektedir. İran rejimi, sadece teokratik zorbalığın ürünü değil; Şii kültürü, Fars uygarlığı ve İrani milliyetçiliğinin birleştiği güçlü bir direniş zemini barındırmaktadır.

İran’ın İsrail ve ABD destekli güçlere karşı balistik füze atışları ve vekil güçlerin saldırıları, emperyalist müdahalelere karşı direnişin hem sembolik hem pratik gücünü kanıtlamaktadır. Bu direniş, Ortadoğu’daki halkların mücadele dinamiklerini güçlendiren önemli bir momenttir.

Bölgesel aktörler arasında, Doğu Kürdistan’da faaliyet gösteren PJAK’ın çatışmasızlık ve demokratik siyaset tercihi, bölgenin karmaşık dengeleri içinde farklı bir stratejik seçenek olarak öne çıkmaktadır. Türkiye ise halen doğrudan savaşın hedefi olmamakla birlikte, bölgesel hegemonya kurma çabalarındaki başarısızlığı ve diplomatik esnekliği nedeniyle çatışmanın dışına çıkamamaktadır. Ancak savaşın yayılması halinde Türkiye’nin de doğrudan hedef haline gelme ihtimali büyümektedir; bu da bölgenin kırılganlığını ve çatışmaların kontrol dışına çıkma riskini artırmaktadır.

Bütün bu gelişmeler, Ortadoğu’daki savaşın sadece askeri bir mücadeleden ibaret olmadığını; binlerce yıllık medeniyetler, kültürel kimlikler ve tarihsel hesaplaşmalarla yoğrulan çok katmanlı bir kriz olduğunu göstermektedir. Emperyalist merkezlerin bölge üzerindeki kontrol arayışları gelişen teknolojik üstünlüklerle beslenirken, bölge halklarının tarihsel direnci ve devrimci potansiyeli bu hesapların gerçekleşmesini engelleyen en temel parametredir. Gazze’de yaşanan soykırım ve direniş, bu tarihsel ve siyasal direncin en canlı ve somut örneklerinden biridir.

Devrimci Çıkışın Zorunluluğu

Ortadoğu’da yaşanan çok boyutlu savaş, emperyalist güçler ile yerel direniş hareketleri arasında derinleşen ve genişleyen bir çatışmaya dönüşmüştür. ABD’nin olası aktif katılımı, bölgeyi daha karmaşık ve yıkıcı bir sürece sürükleme potansiyeli taşırken; bölge halklarının kendi tarihsel güçlerine dayanarak sürdürdükleri direniş, emperyalist hegemonya karşısında umut ışığını canlı tutmaktadır.

Devrimci çıkış, ancak bu tarihsel direnci, sınıfsal dayanışmayı ve enternasyonalist mücadeleyi temel alan halk cephesi ve devrimci stratejilerle mümkündür. Ortadoğu’nun kurtuluşu, bölge halklarının kendi özgürlük mücadelelerinin birleşik gücünde, işçi sınıfının birliğinde, kadın özgürlüğü mücadelesinde, gençliğin isyanında ve halkların enternasyonalist dayanışmasında yatmaktadır.

Bu yönelim olmadan, emperyalist kaosun zincirleri kıramaz; bölgenin kalıcı barış ve adalete kavuşması mümkün olmaz.

Yarın, geniş bir yazar kadrosu ile günceli değerlendirme, siyasi gelişmeleri takip etme, öngörme, anlama ve fikri bir yön çizme hedefindedir. Ancak yayınlanan yazılardaki görüşler, Yarın Yayın Kurulu’nun politik değerlendirmeleriyle tümüyle aynı çizgide olmayabilir. Farklı değerlendirmelere sahip olsalar da mücadeleye katkı sunacağını düşündüğümüz tüm yazılara yayın ilkelerimiz çerçevesinde yer vereceğiz.

İlgili Yazılar

Post

Devrimci Örgütlenme ve Kurucu Strateji

Post

Ortadoğu’da Emperyalist Kaosun Anatomisi

Post

Kürt Sorunu Silahlı Mücadeleden Siyasal Yeniden Kuruluşa

Post

Direnişi Susturamazsınız Gazze, Halkların Ortak İsyanıdır

Post

CHP’ye Operasyonlar, Rejimin Krizi ve Emek Cephesi İhtiyacı

Post

Kriz Rejimi ve Direnişin Toplumsal Zemini

Post

Avrupa’da Militarist Restorasyon ve Sınıf Savaşı

Post

Zihinleri Teslim Alamazsınız

Post

Ortadoğu’da Dönüşüm ve Yeni Paradigmalar

Post

Ortadoğu’da Yeni Oyun, Eski Hesaplar

Post

Yaşamak İçin Direnmek Zorundayız

Post

Yeni Egemenlik Rejimi

Post

Yıkılmayan Kentler İçin Rant Düzenini Yıkmalıyız

Post

Kilitlenme

Post

Gelişen Direnişlerin Dönüştürücü Potansiyeli

Post

Trump’ın Avrupa’sı: Faşizm, Savaş ve Yeni Düzen

Post

Krizin Derinliğinde Yaşayanlar, Direnişin Ucunda Yürüyenler

Post

Filistin Direniyor, Dünya Suça Ortak Oluyor

Post

Kapitalizmin Çöküşüne Karşı Radikal Bir Yol Arayışı

Post

Ortadoğu’daki Çatışmaların Jeopolitik Sonuçları

Post

Kapitalizmin Dijital Ağlarında Bir Heyula Dolaşıyor

Post

Türkiye: Kriz, Direniş ve Gelecek

Post

Trump’ın Küresel Göçmen Politikalarıyla Faşizme Giden Yolu

Post

1968’den Bugüne Mücadelenin Sürekliliği

Post

Kapitalizmin Yolu Savaşlara Çıkıyor

Post

Basın Özgürlüğünü Savunalım

Post

Savaşların Karşısındaki Gençlik

Post

Gezi’nin Gücü, İktidarın Korkusu

Post

Avrupa’da Faşizm Hayaleti mi Dolaşıyor?

Post

İktidarın Krizi, Milliyetçilerin Saldırıları

Post

Yoksulluğun Karşısında Somut Politik Program

Post

İddiasını Yitirmiş Sosyalist Hareket

Post

Ortadoğu'nun Felaketi, İsrail

Post

Faşist Hareketi Besleyen Politikalar

Post

Bir AKP Politikası: Sorunu Çözme, Ortadan Kaldır

Post

Gemisini Kurtaran Kaptan Olamayız

Post

Devrimin Güncelliği

Post

Karanlıktan Çıkışın Yolu

Post

Yönetememe Krizinin Sonucu: Anayasa Tartışması

Post

Bölgesel Savaşlar Denklemi

Post

Yönetememe Krizi Derinleşiyor

Post

Sağlık Kamusal Bir Haktır

Post

Halkların Mücadelesi

Post

Bir Çöküş Hikayesi

Post

Tarihsel Çelişki

Post

Zor Zamanlar Devrimci Eylemi Gerektirir

Post

Suriye’deki Senaryolar

Post

İdeolojik Manipülasyonlarla Mücadelenin Yolu

Post

Gezi Güncelliğini Koruyor

Post

Yargı Bağımsızlığı Ayaklar Altında

Post

Gözde Sermayedarlar Devri

Post

“Güler Yüzlü Kapitalizm” Maskesi

Post

Farklı Mücadeleleri Kesiştirmek İçin

Post

Otoriterleşen Rejimlere Bakış

Post

Sosyalist Bir Alternatif İçin

Post

Gençlik Bu Düzene Direniyor

Post

Kapitalizmin Gıda Krizi

Post

Yıkıma Karşı Birlikte Mücadele

Post

Krizi Ancak Mücadele Aşabilir

Post

Kapitalizmin Krizleri

Post

Kapitalizmin İçinden Bir Olgu: Faşizm

Post

İnsanlığın Seçimi

Post

Yeni Bir Yüzyıl

Post

Emperyalizmin Savaştan Başka Planı Yok

Post

Tespit ve Çözüm

Post

Emperyalizmin Göçmen Planı

Post

Koşullar Mükemmel, Ya Biz?

Post

İnsanlığın Ortak Mirası

Post

Eğitimde Uçurumun Kıyısında

Post

Karanlığı Biz Durdurabiliriz

Post

Ülkenin Sorunlarıyla Uğraşmak Zorundayız

Post

Tek Yumruk Olalım

Post

Fransa'da Maske Düştü

Post

Bay Başkan

Post

Gereğini Yapacağız

Post

Siyasi İktidarın Enkazı

Post

Kavşaktayız

Post

Amok Koşucusu Nereye Koşuyor?

Post

Fişi Çekmeye Hazır mıyız?

Post

Masalın Sonunu Getireceğiz

Post

İtalya’da Sandıktan Ne Çıktı?

Post

‘Kral Çıplak’ Diyelim Kralı Gönderelim

Post

Bu Kış Avrupa’da Bir Hayalet Dolaşır mı?

Post

Kapitalizm İçin İşler Yolunda Gitmiyor