Ortadoğu'nun Felaketi, İsrail
Okyanus ötesinde sıkılan kurşunla dünyanın başına bela olacak bir suç makinesinin kullanılabilir bir figür olarak yeniden hayatımıza dahil edilme olasılıklarını güçlendirdi. ABD siyaseti Trump’la kabuk değiştirmeye yönelmiş durumda. Faşizmin kurumsallaşması ve emperyalist paylaşımın küresel boyuttaki savaş alanı olarak kullanmaya en uygun alan olarak tercih ettigi Ortadoğu’da durumun yeniden "dizayn" edilmesi için İsrail’le birlikte savaşın bölgeselleşme planlarının hayata geçirildiğini görüyoruz. Koç başı olarak Ortadoğu'da aktif olarak kullanılan İsrail’in ihtiyaç duyduğu desteği Netanyahu’nun ABD ziyareti sırasında özel bir kongre oturumunda ayakta alkışlanarak karşılanmasıyla gösterilmiş oldu.Trump’ın kulağını sıyırmış olan kurşunun İran’da İsmail Haniye’ye yapılan suikastle savaşın Filistin toprakları dışına taşınması için gerilimin artık daha gerçekçi sebepleri ortaya çıkmış oluyor.
Emperyalizmin dünya genelinde gerilimi yükseltme siyaseti yerini sıcak bölgesel çatışmalardan çok aktörlü savaş biçimlerine evrilterek gerilimin artarak sürdürülmesi için devreye sokulmuş olan özel çalışma biçimlerinin uygulamaya dahil edilmiş olduğunun ipuçları oldukça fazla. NATO’nun Washington’daki 75. yıl zirvesi bundan sonraki zamanlarda ABD ve müttefiklerinin askeri vurucu gücünün aktif olarak kullanılabileceği konusunda anlaştıklarını anlıyoruz.
Çok bilinmeyenli siyaset denkleminin yürütüldüğü Ortadoğu coğrafyası emperyalizmin her daim rahat at koşturabildiği bir coğrafya olmuştur. İsrail’in İslamcı bir coğrafyada kuruluşundan bugüne etkisini artırma, nüfuz alanlarını genişletme eylem biçimlerinin büyük emperyalist devletlerin desteğiyle tüm vahşetiyle sürmesinin arka planını daha büyük toprak bütünlüğüne sahip bir devlet olma arzusu oluşturmakta. Bölgedeki olası bütün kirli işlerinin ve suikastlerin arkasındaki jandarma devleti olarak kullanılan İsrail’in Filistin halkına yönelik soykırımını ayakta alkışlayanlar yeni soykırımların aktörü olmaya hevesli olanlardır.
Filistin ve dünya halklarının katilleri yeni soykırım planlarını hangi aktörlerle hayata geçireceklerini hesaplarını yapmış görünüyorlar. Netanyahu bir figür olarak bunlar içindeki en hevesli olanı. Amerika ziyaretiyle bir kez daha icazet almış olması, elini güçlendirmiş olarak vitesi yükseltmekten geri kalmayacaktır.
ABD’nin Ortadoğu'da oluşturduğu savaş ekseni büyük bir coğrafyayı kapsıyor. İran’dan Irak’a, Suriye’den Lübnan’a, Yemen ve Ürdün’e kadar tüm bir coğrafyada söz sahibi olmak için oluşturduğu stratejik politik hat 21. yüzyılın felaketi olmaya aday. Günümüzün gelişmiş teknolojilerinin kullanılacağı böylesi bir savaşta felaketin sonuçlarını kestirmek zor olmayacaktır.
ABD’nin İngilizlerle sarsılmaz ileri karakol olarak inşa ettikleri İsrail'in bölgenin işbirlikçileri ile desteklenerek yarattıkları politik gerilimde yine de işlerinin kolay olmadığının farkındalar. Çünkü hesaba katmaları gereken İran, Rusya ve Çin’in olduğu bir bloğun göz ardı edilmesi yapacakları her hamlenin yenilgilerini çoğaltılmasına vesile olabilir.
Tüm bu gelişmeler ekseninde düşündüğümüzde olası bölgesel bir savaşın yaratacağı yıkımın etkilerinden herkes etkilenecektir. Teknolojik üstünlüğe sahip olanların durumdan muaf tutulmaları elbette düşünülemez. Bölge emekçilerinin olası bir savaş halinde sınıfsal tavırları enternasyonel mücadelenin sac ayaklarını oluşturabilir.Yeter ki günümüz tekelci kapitalist birliklerin 21. yüzyıla dair planlayarak hayata geçirmeye çalıştıkları savaş ve sonrasındaki paylaşım planlarına karşı radikal ideolojik duruşlar örgütleyerek itirazların bölgesel karakter kazanması için hem içerdeki işbirlikçi gerici rejimlere hemde dışardan gelen işgalci güçlere karşı sınıfsal tavrın gereklerini enternasyonal direnişler perspektifiyle büyütmeyi hedefleyelim.
Bölgede bütün bu sıcak gelişmeler olurken Türkiye’nin iç çekerek durumu izlemesinin nedenlerinden biri Erdoğan’ın Netanyahu kadar hevesli görünüp onun kadar "cesur" davranmayacak olmasının yarattığı psikolojik nedenlerden ötürü vitesi yükselttiği tek alan sosyal medyaya erişiminin engellenmesi ile taşeronluk görevini yerine getirmiş olması, konu başlıklarından birini oluşturmakta.
Ancak yaşadığımız ülkenin bugün için gerçekliği tekelciliğin yaratmış olduğu yoksulluğun artık kontrol edilemeyecek boyutlara varmış olması oluşturuyor.Tüm bunlara rağmen yakın coğrafyamızda sürmekte olan savaşın yarattığı soykırım ve katliamlara karşı barışın esas alınacağı bir mücadele perspektifinin emperyalizme ve faşizme karşı yürütülecek birleşik devrimci eylemin birliğiyle sağlanabilir.
Yarın, geniş bir yazar kadrosu ile günceli değerlendirme, siyasi gelişmeleri takip etme, öngörme, anlama ve fikri bir yön çizme hedefindedir. Ancak yayınlanan yazılardaki görüşler, Yarın Yayın Kurulu’nun politik değerlendirmeleriyle tümüyle aynı çizgide olmayabilir. Farklı değerlendirmelere sahip olsalar da mücadeleye katkı sunacağını düşündüğümüz tüm yazılara yayın ilkelerimiz çerçevesinde yer vereceğiz.