Fransa'da Maske Düştü
Dünyanın değişik coğrafyalarında büyük finansal ve ekonomik krizlerin patlak vermesiyle birlikte yapısal krizlerini öteleyen emperyalist devletler, çokuluslu şirketleri kurtarmada ve finansal sistemin çöküşünü engellemede hakim bir rol oynayarak günümüze kadar gelmeyi başarmış oldular.
Avrupa ve ABD’nin günümüzdeki küresel üstünlüğünün nedenlerinden biri de ülkelerindeki yasadışı yollarla elde ettikleri milyarlarca dolarla fon transferleri yapan yabancı şirketlere sağladığı güvenlikli garantörlüktür.
Emperyalist ülkelerin, 21. yüzyılın bu çeyreğinde kapitalizmin yapısal krizlerinin atlatılması için Avrupa’da devreye soktukları politik yönelimlerinin ilki, ekonomide yeni kısıtlamaları içeriyor. Çalışma Yasası ya da El Khomri Yasası olarak bilinen yapısal ve sosyal reform adı altında, Fransa’da tüm iş kollarında ve kamu hizmetlerinde bütçe kısıtlamalarına gidilerek ücretlerin düşürülmesi ve emeklilik yaşının uzatılmasını amaçlayan Avrupa Birliği’nin kapitalist devletlerinin “demokratik” maskelerinin bir kez daha yırtılıp atıldığı zamanlardayız.
“Büyük tarihi gelişmeler söz konusu olunca” diye yazıyor Marx, Engels’e “yirmi yıl bir tek gün bile sayılmaz ama sonradan yirmi koca yılı içinde toplayan günler de gelebilir.”
Fransız toplumunun sınıflar mücadelesi 18 Mart 1871’de bir ayaklanmayla ve “Çok yaşa komün” şiarıyla bir sanata dönüştürülerek yeryüzünün ilk toplumcu iktidarının kurulmasıyla sonuçlanmıştı.
Türkiyeli usta Mahir Çayan da devrim aşamalarına dair yürüttüğü tartışmalardan birinde Marx ve Engels’e referans yaparak durumu söyle özetlemiştir: “Devrim aşaması kısa bir dönemdir. Bu aşama, verili sosyal düzenin alt üst olması aşamasıdır. Bu kısa aşamada proletaryanın ve onun öncüsünün taktiği hücumdur. Gündemde tek bir madde yazılıdır. AYAKLANMA! Bu dönemde proletaryanın taktiği, verili devlet mekanizmasını parçalayarak proletaryanın devrimci iktidarını kurmaktır. Marx ve Engels bu taktiğe, Fransızların ihtilalci atılım ve geleneklerinden esinlenerek Fransızca konuşma adını koymuşlardır. Marx ve Engels’e göre ayaklanma bir sanattır.”
Fransız toplumu günümüzde yeniden yüzünü Fransızca konuşmaya yani ayaklanmaya dönmüştür. Kapitalist sistemin neoliberal politikalarının bir sonucu olarak devam eden saldırı dalgalarına karşı milyonların sokakları zaptetmesiyle oluşturdukları barikatlar, önümüzdeki zamanlarda Avrupa ve dünya proletaryasına moral olmaya devam edecektir.
Macron hükümetinin emeklilik haklarına yönelik saldırısına karşı grev ve protestolarla sokak hareketinin militan karakterinin daha fazla görüldüğü zamanlara tanıklık ediyoruz.
Yaşadığımız yüzyılın bu çeyreğinde demokrasi, özgürlük, toplumsal eşitlik, toplumsal dayanışma kavramları karşısında dahi insanlığın durumunun manzarasının hala gri olması oldukça düşündürücü.
Fransa’da ayaklanmış olan milyonların mücadelesi, kendi bürokratik sendikal örgütlerince sönümlendirileceğe benziyor.
Fransız toplumunun geçmiş deneyimlerinden dersler çıkararak daha sert mücadele biçimleri edinilebilir ve diğer ezilen halkların da Fransızca konuşma zamanı gelebilir. İşte o zaman tüm insanlık için gökyüzü maviye dönecektir.
Yarın, geniş bir yazar kadrosu ile günceli değerlendirme, siyasi gelişmeleri takip etme, öngörme, anlama ve fikri bir yön çizme hedefindedir. Ancak yayınlanan yazılardaki görüşler, Yarın Yayın Kurulu’nun politik değerlendirmeleriyle tümüyle aynı çizgide olmayabilir. Farklı değerlendirmelere sahip olsalar da mücadeleye katkı sunacağını düşündüğümüz tüm yazılara yayın ilkelerimiz çerçevesinde yer vereceğiz.