Koşullar Mükemmel, Ya Biz?
Emperyalist kapitalist sistemin neoliberal küresel yüzü çözülüyor.
SSCB ve Doğu Bloku ülkelerindeki geriye dönüşler sonrasında, iki kutuplu dünya sisteminden çok kutuplu dünyaya geçişin ardından, emperyalist sistemin yapısal kriz sancılarının günümüze kadar artarak devam ettiği gerçeğiyle daha fazla yüz yüzeyiz.
Sistem güçlerinin çok kutuplu dünyada “tek süper güç” olma mücadelesi, yaşamın tüm alanlarında oluşan büyük rekabetle birlikte konjonktürel siyasetteki sertleşmeyle devam ediyor. Bu güçlerin üstünlük göstergesi silahlanmaya daha fazla yatırımların yapılması şeklinde devam ederken, kapitalizmin içsel sancıları da katlanarak devam ediyor. Bu durumun Dünya’nın her yerinde meydana getirdiği tek olgu, derin bir yoksulluk ve güvencesizlik halinin sonucu olarak, işçi ve emekçilerin hayatlarının her kertesinde karşı karşıya kaldıkları işsizlik ve yoksullukla terbiye edilmesi oluyor. Emperyalist-kapitalist sistemin neoliberal küreselleşmeci yüzü eskisi gibi işlevsel özellikler taşımıyor. Yıllardır kullandığı makyajı akmakta ve içsel bir olgu haline dönüşmüş olan yapısal krizleri yönetmekte de hayli zorlandığı görülmekte. Özelleştirmeyle başlayıp çevre ve ekoloji kavramlarıyla yer kürede yarattığı yıkımın sonrasında oluşan krizlerden çıkması oldukça zor görülüyor. Bu durum aslında bize 21. yüzyılın bu çok kutuplu dünyasında yaşayan hiç kimsenin güvende olmadığını göstermekte.
Emperyalistler arası çelişki ve rekabetin bu yüzyılın teknolojik gelişmelerine göre şekillenip sertleştiğini ve buradaki “çözüm” arayışının kavramları olan “özelci” ve “tekçi” anahtar kelimelerinin insanlık için çok tehlikeli olduğu göz ardı edilmemeli.
Emperyalizmin çok kutuplu yeni düzensizliğinde hiçbir şeyin eskisi gibi olmadığını bilmeliyiz.
Neoliberal politikalarla sömürge ülkelerde uygulanan yıkım ve felaketin izlerine; dünyada
yükselmekte olan ırkçılığın ve faşist ideolojilerinin beslendiği savaşlara dönüşmesi, bunun sonucunda meydana gelen mülteci krizleri, ekonomik, sosyal ve siyasal krizlerde siyasal İslamcı ve faşist politik hareketlerin yükselişinde tanıklık ediyoruz.
Yer kürede şizofrenlerin iktidara geldiği tüm sistemler insanlık için iyi sonuçlar doğuramaz. Emperyalistler, kendi yarattığı savaşların ve sistem krizlerinin faturasını her zaman yan sömürgelere çıkarmakta oldukça başarılıdır. Bölgesel etnik çatışmalar, kitle imha silahları, uzun menzilli füzelerin pazarlanması, köktendinciliğin palazlanması, uyuşturucu ve silah kaçakçılığı gibi yeni aktör arayışlarıyla bu süreci uluslararası terörizmle yönetme yolunu tutarak da bugüne kadar geldiler.
Bu politikaların benzerleri Türkiye’de de AKP iktidarıyla vücut bulmuştur. Ülke, siyasi ve iktisadi krizlerin çözümsüzlüğünün olağanlaştığı bir siyasal konjonktür içinde bulunuyor. Kapitalist yapılanmanın çarpık gelişiminin kriz etkilerinin sürekli çözümsüzlüğü Türkiye siyasal tarihinde hiç bu kadar derinden hissedilmemiştir. Geçim sıkıntısı, işsizlik, açlık, toplumsal kutuplaşma, ormanlık alanların talan edilmesi ve orman yangınları, tarım ve hayvancılığın bitirilmesi, nüfusun yeniden yapılandırılması, en değerli beyinlerin devlet eliyle göçe zorlanarak yerine çağdışılığın ikame etmesi, kadın cinayetleri ve eğitimdeki gerici yaklaşımlarıyla başlattıkları toplumsal yıkım siyaseti de dolu dizgin devam etmekte.
21. yüzyılda değişip gelişmiş tüm biçimi ve ilişkileriyle yer kürede tüm toplumların ve temel yapılarının ancak kararlı bir örgütlenme ve merkezinde insan iradesinin stratejik uygulamasının bir sonucu olarak değişeceğini gözden kaçırmamak gerekir. Kapitalizmin yarattığı sonuçları salt protestolarla değiştirilebileceğini düşünmek büyük bir saflık olur. Sınıfsal ve toplumsal hareketlerin politik programları ve bir örgütleri yoksa, Mao’nun şu sözünün hiçbir anlamı kalmamış olacak:
“Gök kubbenin altında kaos hâkim. Koşullar mükemmel.”
Peki ya biz...
Yarın, geniş bir yazar kadrosu ile günceli değerlendirme, siyasi gelişmeleri takip etme, öngörme, anlama ve fikri bir yön çizme hedefindedir. Ancak yayınlanan yazılardaki görüşler, Yarın Yayın Kurulu’nun politik değerlendirmeleriyle tümüyle aynı çizgide olmayabilir. Farklı değerlendirmelere sahip olsalar da mücadeleye katkı sunacağını düşündüğümüz tüm yazılara yayın ilkelerimiz çerçevesinde yer vereceğiz.