Amok Koşucusu Nereye Koşuyor?
"Amok" Malezya ve Afrika’da gözlemlenen bir tür delilik hâlidir. Genellikle erkeklerde görülen bu cinnet durumunda, akli ehliyetini yitirmiş, gözü dönmüş, kana susamış amok koşucusu birileri tarafından durdurulana yahut öldürülene kadar şuursuzca koşmaya devam eder.
Amok koşucusu önderliğinde 20 yıldır durmaksızın koşturulan Türkiye toplumu uçurumun kenarına kadar itilmiş durumda.
Burada bir karar vermek durumundayız. Ya akli melekelerini yitirmiş olan bu ‘Amok koşucusunu ve şürekasını Göndereceğiz ya da onunla birlikte yolun sonunda bizleri bekleyen ölümün kucağına düşeceğiz.
Kapitalizmin içsel kriz olgularının artçı sarsıntılarının Türkiye siyasal ve iktisadi sistemine etkilerinin çok ağır olduğu açık.
20 yıllık siyasal İslam’ın kurduğu yağma düzeninin tarifi "öteki dünyaya" hazırlık olarak ajite edildi. Vaat edilmiş cennet için âdeta cehenneme çevrilmiş geleceğimiz, etkisi her gün daha fazla hissedilen ekonomik krizin de etkisiyle bıçağın kemiğe dayanmış olması, öteki dünyadan daha elle tutulur bir gerçeklik.
AKP’li iktidar yılları boyunca oluşturulan İslami oligarşik yapının elde ettikleri imtiyazlı durumdan kolay kolay vazgeçmemek için dizayn ettikleri çatışmalı siyasete yönelmiş olmalarının nedeni bu ölüm halinin her zamankinden daha fazla hissedilmesindendir.
Dünyada siyasal İslamla yönetilen hangi ülkeye bakarsak bakalım bunların hiçbirinin bir toplum projesinin olmadığını, dünyayı anlamak ve değişeni, gelişeni kavramaktan aciz olduklarını görürüz.
İnsanlığın hayatına anlamlar katan ilerici, aydınlık, bilimsel ve sanatsal tüm kavramlara cepheden düşmanlık besleyen, yüzünü gelecekten öteye çevirmiş, geçmişin karanlığında yaşayan İslamcılığın bu hali hep kullanılmaya oldukça elverişli bir yerde durmuştur.
Bugün bunların söylediklerinden çok, yaptıklarına bakmak daha önemlidir.
Uçurumun kenarında durmadan yalpalayan ülkenin varını yoğunu yağmalayan ve yağmalatan, talan edip haramilere peşkeş çeken AKP’nin yerli ve milli kavramının gerçek hayatta bir karşılığının olmadığını, bunun büyük bir hamasetin parçası olduğunu biliyoruz.
Yaşam alanlarını betonla kaplayarak, yeşil olan ne varsa yok edip, tarım ve köylülüğü bitirerek ülkenin geleceğini karartmış olmaktan oldukça memnun görünüyor olmaları ilginç değil mi?
Ülkeyi turizme açmaktan anladıkları şey ise kamuya ait ne kadar sahil ve göl bölgesi varsa özel yasalarla tüm bu alanlara çökerek özelleştirmekten ibaret.
Bir de bunların kentsel ve sağlık alanlarında yaptıkları dönüşümler var. Yağmalanmış, tecavüz edilmiş kentler bir yana, özelleştirilerek kamu hizmeti olmaktan çıkarılmış, paran kadar aspirin tedavisi alabilirsine dönüştürülmüş sağlık sektörü ise altı çizilmesi gereken başka bir nokta.
Bu zatlar imar ve varlık barışlarıyla da ülkelerine güzel hizmetler sunmaktan geri durmayarak dünyanın onları kıskanmasını sağladılar. İmar barışı adı altında kentlerdeki çürük çarık imarsız tüm yapıları olası bir depremde halkın tepesine bindirip, milyonların ölüm fermanını onaylamış oldular.
Varlık barışıyla da toplumda gayri meşru olarak bilinen ne kadar mafyatik işleyiş varsa onun baş aktörleri olup, ülkeyi kara para ve mafya cenneti haline getirerek yerli ve milli bir ekonomik kaynak yaratmış olmakla övünüyorlar.
İktidarları boyunca yaratmakla övünç duydukları diğer bir konu da toplumun büyük bir kesimine düşman dindar ve kindar bir nesle sahip olmaları elbette.
Tüm bu toplumsal projelerden ötürü bütün dünyanın kıskanç iç çekişlerine maruz kalmış durumdayız. Amok koşucusunun ve şürekasının açıkladığı son asgari ücret zammının karşılığı 430 euro ediyor.
430 euro 8561 lira yapıyor. Belki şu son satırlardan sonra yeniden kontrol etmekte fayda var. Malum hiç yerinde durmadan artış gösteriyor.
Yarın, geniş bir yazar kadrosu ile günceli değerlendirme, siyasi gelişmeleri takip etme, öngörme, anlama ve fikri bir yön çizme hedefindedir. Ancak yayınlanan yazılardaki görüşler, Yarın Yayın Kurulu’nun politik değerlendirmeleriyle tümüyle aynı çizgide olmayabilir. Farklı değerlendirmelere sahip olsalar da mücadeleye katkı sunacağını düşündüğümüz tüm yazılara yayın ilkelerimiz çerçevesinde yer vereceğiz.