
Gelişen Direnişlerin Dönüştürücü Potansiyeli
Gençliğin Öfkesi ve Devrimin Eşiği: Gelişen Direnişlerin Dönüştürücü Potansiyeli
Dünyanın dört bir yanında, gençlik hareketlerinin şekilsiz gibi görünen doğası, aslında derin tarihsel çelişkilerin ve toplumsal gerilimlerin yüzeye vurmuş yansımasıdır. Bugün, gençler toplumsal direnişlerin dinamik bir kesimini oluşturmaktadır ve bu hareketler, toplumsal öfkenin dönüştürücü gücünü içermektedir. Geçmiş devrimci deneyimlerden öğrendiğimiz üzere, hiçbir isyan kendi başına ve boşlukta doğmaz; her toplumsal patlama, biriken suskunluk ve taşan öfkenin sonucudur. Ancak günümüz sol hareketleri, bu isyanların içindeki değişim potansiyelini doğru bir şekilde analiz edebilmiş değildir. Gençliğin hızla örgütlenebileceği direniş biçimlerini, mevcut yaklaşım biçimleriyle sönümlendiren bir tutum, devrimci bir stratejinin eksikliğinden kaynaklanmaktadır. Bu noktada mesele, öfkeyi küçümsemek değil, onu devrimci bir programa dönüştürebilecek bir strateji geliştirmektir. Sosyalist hareketin görevi, geçmiş mücadelelerin deneyimlerini günümüzün dinamikleriyle birleştirerek devrimci bir örgütlülük yaratmaktır. Ancak bu örgütlülük, geçmişin nostaljik tekrarına dayanamaz; yaratıcı bir devrimci stratejiyle kurulmalıdır.
Kapitalizmin Kuşatmasındaki Gençlik: Çelişkilerle Yüzleşme
Günümüz gençliği, kapitalizmin çözmekte zorlandığı potansiyeli ve toplumsal değişim gücünü temsil etmektedir. Kapitalizm, bu potansiyeli fark etmiş ve onu etkisizleştirmek için çeşitli stratejilerle gençliği kuşatmaya çalışmaktadır. Uyuşturucudan dijital bağımlılığa, bireycilik kültüründen umutsuzluk propagandasına kadar birçok yol, gençliğin potansiyelini felç etmeye yöneliktir. Ancak bu kuşatma, gençliğin direncini kırmamaktadır. Gençlik, örgütsüz de olsa, kendi öfkesini ifade etmeye devam etmektedir. Devrimci hareketler, bu öfkeyi devrimci bir programa yönlendirdiğinde tarihsel rolünü yerine getirebilir.
Kapitalizmin derinleşen krizleri, eşitsizliklerin arttığı ve geleceksizlik hissinin yoğunlaştığı bir dönemde gençlik, sadece sisteme karşı değil, hayatın kendisine karşı da isyan etmektedir. Bu isyan, biçimsiz ve yönsüz olduğu sürece sistem tarafından içerilebilir, yönlendirilebilir. Ancak öfke sınıf perspektifiyle birleştiğinde, kolektif bir hedefle buluştuğunda, dönüştürücü bir güce dönüşür. Sosyalist hareketin temel görevi, gençliğe bu dönüşüm sürecini göstererek onları sadece eleştiren değil, aynı zamanda alternatif bir yaşam biçimi ve toplumsal düzen arayışına yönlendirmektir.
Gençlik Hareketleri ve Uluslararası Deneyimler: Evrensel Devrimci Dinamikler
Son yıllarda farklı coğrafyalarda ortaya çıkan gençlik hareketleri, biçimsel farklılıklarına rağmen benzer temel çelişkilerle şekillenmiştir. Fransa'daki Sarı Yelekler Hareketi, ekonomik eşitsizlikler ve yüksek yaşam maliyetlerine karşı başlamış, ancak zamanla devletin şiddet politikalarına ve toplumsal adaletsizliğe karşı bir direnişe dönüşmüştür. Amerika'daki Black Lives Matter Hareketi de, ırkçılık ve eşitsizliklere karşı bir tepki olarak doğmuş, daha geniş bir toplumsal ve ekonomik adalet mücadelesine evrilmiştir. Brezilya'daki gençlik hareketleri ve Arap Baharı'ndan çıkan direnişler de, gençliğin kapitalizmle ve despotik yönetimlerle hesaplaşma arzusunu yansıtmaktadır.
Gezi Direnişi ve Türkiye Örneği: Küresel Direnişle Paralel Yerel Mücadeleler
Gezi Direnişi, Türkiye'deki gençliğin kapitalizme, devletin baskıcı politikalarına ve kültürel hegemonyaya karşı verdiği yanıtın en belirgin örneklerinden biridir. Başlangıçta yalnızca bir parkın korunması talebiyle ortaya çıkan bu direniş, hızla Türkiye'nin ekonomik ve politik krizlerine karşı bir toplumsal isyan biçimi haline gelmiştir. Gezi, yalnızca bir çevre mücadelesi değil, aynı zamanda özgürlük, eşitlik ve adalet taleplerinin yükseldiği bir hareketti. Bu direnişin küresel örneklerle paralellik taşıyan yanları vardı; özellikle, ekonomik eşitsizliğe ve devletin otoriterleşen tutumlarına karşı dünya çapındaki gençlik hareketlerinin ortak hedefleriyle örtüşüyordu.
19 Mart Direnişi de Türkiye'deki gençliğin, küresel kapitalist çelişkilerle yüzleştiği ve yerel koşulların şekillendirdiği bir örnek olarak dikkat çekmektedir. Ekonomik baskılar, toplumsal özgürlükler üzerindeki kısıtlamalar ve devletin baskıcı politikaları, 19 Mart’ta gençlerin sokaklara dökülmesine yol açmıştır. Bu direniş, gençliğin yalnızca yerel düzeyde değil, küresel düzeyde de benzer toplumsal adaletsizliklere karşı bir araya geldiğini gösteren önemli bir örnek teşkil etmektedir.
Devrimci Strateji: Alternatif Bir Düzenin İnşası
Kapitalizmin derinleşen krizleri içinde, gençlik artık yalnızca bir kuşak değil, aynı zamanda tarihsel bir özne haline gelmiştir. Bu tarihsel özne, geçmişin devrimci deneyimlerinden öğrenerek ama günümüzün araçlarını kullanarak hareket etmek zorundadır. Dijital medya, sosyal ağlar ve kültürel üretim gibi alanlar, gençliğin sesini duyurabileceği ama aynı zamanda sistemin kontrolüne girebileceği mecra haline gelmiştir. Bu çelişki, devrimci hareketler için hem bir zorluk hem de bir fırsattır. Devrimci strateji, bu dijital mecra ve kültürel üretim alanlarına müdahale etmeden gençlik hareketiyle bağ kuramaz.
Sosyalist hareketin görevi, gençliğe sadece eleştirel bir bakış açısı sunmak değil, aynı zamanda kapitalizme karşı bir alternatif yaşam biçimi ve örgütlenme modeli sunabilmektir. Bu alternatif, yalnızca teorik bir anlatı değil, aynı zamanda pratik bir mücadele hattıdır. Mahallede, okulda, işyerinde ve kampüste kurulacak dayanışma ağları, forumlar ve meclisler, bu devrimci hattın parçasıdır. Çünkü sınıfsız bir toplum, bir hayal değil; doğru mücadeleyle gerçeğe dönüşebilecek bir hedeftir.
Sonuç: Devrimin Eşiğinde Gençlik
Biçimsiz görünen isyanlar, aslında sistemin çürümüşlüğünü açığa çıkaran işaretlerdir. Bu isyanlar, devrimci bir özneyle buluştuğunda, sadece bir patlama değil, kurucu bir eyleme dönüşebilir. Gençlik, bu kurucu eylemi taşıyacak potansiyele sahiptir. Kapitalizmin dayattığı geleceksizlik karşısında, sosyalizm gençliğe yalnızca yön değil, aynı zamanda bir umut sunar. Bu süreçte, kitlesel sınıf eylemleri, gençliğin politize olmasını ve örgütlenme sürecine dahil olmasını sağlayacaktır. İşçi sınıfı ile gençlik arasındaki bağların güçlenmesi, hem sınıf hareketinin hem de gençlik isyanlarının devrimci bir hattı birleştireceği tarihi bir fırsat sunmaktadır.
Devrim, imkânsızın peşinden gitme cesareti değilse nedir ki? Bugünün örgütsüz isyanlarını, yarının örgütlü devrimlerine dönüştürmek, bizim görevimizdir.
Yarın, geniş bir yazar kadrosu ile günceli değerlendirme, siyasi gelişmeleri takip etme, öngörme, anlama ve fikri bir yön çizme hedefindedir. Ancak yayınlanan yazılardaki görüşler, Yarın Yayın Kurulu’nun politik değerlendirmeleriyle tümüyle aynı çizgide olmayabilir. Farklı değerlendirmelere sahip olsalar da mücadeleye katkı sunacağını düşündüğümüz tüm yazılara yayın ilkelerimiz çerçevesinde yer vereceğiz.