‘Kral Çıplak’ Diyelim Kralı Gönderelim
Siyasal İslam’ın yarattığı ve onun yörüngesinde dönmekte olan ama henüz bu eksene tam olarak kaymamış köy ve kent yoksulları var.
Toplumun toprakla olan bağının koparılması dahil neoliberalizme yaptığı diğer birçok hizmetlerde muvaffakiyetli olmuş iktidarın -20 yıllık saltanatı boyunca- toplumu körleştirme ve köylüsüzleştirme sürecinde de başarılı olduğu aşikar.
AKP’nin siyasal İslam eliyle yaratmış olduğu yobazlığın kendisinden olmayanla beslenen bir parazit gibi toplumun büyük bir bölümünün kanını emerek yaşam sürdürmesine bir dur demenin zamanı geldi de geçiyor.
21. yüzyılın bu çeyreğinde inanç sahiplerinin sömürülerek, toplumların yüzlerce yıllık geriye gidişleri çok anlaşılır değil. Bu şekliyle sosyolojik araştırmaların da konusu olan bir durumla karşı karşıyayız. Yobazlığın siyasal sembol haline getirildiği ve bunun pervazsızca yaşamın her alanında bir baskı aracı haline dönüştürüldüğü gerçeğiyle hemen her gün yüz yüzeyiz.
Toplumu bilinçsizleştiren, sarayları kendi iktidarının sembolü haline getiren, tarikatları sarsılmaz sandığı saltanatıyla var eden ve ellerini güçlendirip parazitler gibi yaşam sürdürmesine olanak sağlayan iktidar artık son demlerine gelmiş görünüyor.
Gerici bir fikrin böylesine büyüyüp toplumun büyük bir kesimini körleştirecek kadar güç kazanmasını hanelerine yazılacak bir artı olarak görmek elbette hata olur. Bu işte, geçmişte yaratmış olduğu bazı politik-pratik koordinatlardan hızla uzaklaşan solun, daha kentsel ve konforlu yaşam alanları keşfederek belli alanlardan gittikçe uzaklaşmasının ve tüm o bölgeleri siyasal İslamın insafına bırakmasının da payı büyük.
Bilginin entellektüel gevezelik malzemesi haline dönüştürüldüğü, değişeni ve gelişeni kavramaktan uzak, sarsak fikirlerle geleceğe dair güçlü bir söz söylenemez. Bu durum kimileri tarafından bir sorun olarak görülmeyebilir. Zira kadın, sağlık, eğitim, cinsel yönelim, inanç, beslenme, barınma sorunlarına bakarsak zaten günlük politik hayatın, gerçekçi toplumsal parçalanmışlıklara işaret ettiğini görürüz.
Türkiye’de solun kendi yaşam alanlarına dönerek siyaset yapmasının vakti geldi de geçiyor. Şehirlerin arka sokaklarına, mahallelerine inerek ezilenlerle birlik olup, toprakla bağı kesilmiş köylülere yaslanarak oluşturulacak bir hareket tarzıyla buradaki etnik karma kültürlerle daha güçlü ve sağlam bir ilişki kurma olanağına sahip olduğu kesin.
Politik pratik bir programla gücünü köy ve kent yoksullarından alacak bir hareket ancak bugünün tiranı haline gelmiş asalakları göndermek için güçlü bir söze sahip olabilir. Öncelikle 20 yıllık gerici zorbalık düzenine son vermek için ironik olmaktan vazgeçmeliyiz.
Toplumun tüm kesimleriyle bir geçişkenlik ilişkisinin kurulabilmesi için siyasal örgütlenmelerin ülke sathına yayılması konusunu daha fazla düşünmeliyiz. Somut koşulları siyasal aktivizme dönüştürerek daha fazla kent yoksulunun hayatına temas ettiğimizde, onları siyasal İslam’ın pençesinden de kurtarmış olacağız. Bu durum bugünün politik devrimci görevlerinden biri olarak görülmeli.
İktidar sahipleri, popüler ‘sosyal kalkınma’ projeleriyle, sürekli üzerine oynadıkları milliyetçi histeriyle, kendilerince iç-dış düşmanlar yaratarak oluşturdukları dezenformasyon üzerine kurulu siyaset tarzını kan üzerinden yürütmeye devam ettirecektir. Anlaşılacağı üzere bu grubun politik, kültürel, felsefi bir fikri asla olmamıştır.
Zorbalık siyasetinin kırılgan fay hatlarının daha da belirginleştiği bir dönemdeyiz. Bu çıkışın artık AKP’nin dönemsel krizlerinin sonuncusu olabilmesi için muhalefetin biraz daha sertleşmesi gerekiyor. O halde kralın çıplak olduğunu hep bir ağızdan haykırmalıyız. Seni Saray’dan göndereceğiz demekle kalmayıp, bir devrimi de örgütleyeceğimiz bir geleceğe doğru emin ve sağlam adımlarla ilerlemeliyiz.
Yarın, geniş bir yazar kadrosu ile günceli değerlendirme, siyasi gelişmeleri takip etme, öngörme, anlama ve fikri bir yön çizme hedefindedir. Ancak yayınlanan yazılardaki görüşler, Yarın Yayın Kurulu’nun politik değerlendirmeleriyle tümüyle aynı çizgide olmayabilir. Farklı değerlendirmelere sahip olsalar da mücadeleye katkı sunacağını düşündüğümüz tüm yazılara yayın ilkelerimiz çerçevesinde yer vereceğiz.