Bir Seçim, Bir Karar, Bir Geri Çekilme: Tesadüf Değil
Bir sabah uyandığımda Zohran Mamdani’nin seçim yarışını kazandığını okudum. Kapitalizmin kalbinde, Wall Street’in gölgesinde; göçmen, Filistin destekçisi, kiracı hareketinin içinden çıkmış, kuir dostu, sosyalist çizgide bir Müslümanın kazanması… Tarih bize öyle oyunlar oynuyor ki, hiç beklemediğimiz yerlerde hiç beklemediğimiz umutlar doğuyor. Bu yazıda elbette Mamdani’nin sosyalist çizgisini tartışmayacağım. Çünkü biliyoruz ki ABD solu ile Avrupa solu ve hatta bizim solumuz bambaşka yerlere konumlanıyor. Yine de ABD gibi tarihinde sosyalist olmayı suç saymış bir ülkede açık bir sosyalistin seçim kazanmasının anlamı büyüktür.
Aynı dönemde AİHM’in Selahattin Demirtaş hakkında bir kez daha verdiği karar ve bu kararın ardından iktidardan gelen geri adımlar da içimi aynı şekilde sevinçle doldurdu. Hayatından 9 yıl çalınan mücadele ortağı abimizin tahliyesini ve aramıza katılmasını dört gözle bekliyorum, bekliyoruz. Selahattin Demirtaş konusunda en az New Yorkerlar kadar şanslıyız; çünkü ufukta, özlediğimiz o günlerin geri dönüşü görünüyor.
Bir de yine aynı zaman diliminde 11. Yargı Paketi’nden biz kuirlerle ilgili olan kısmın çıkarıldığı haberini aldık. Kamuoyunun ortak direnci, yine bir kazanım elde etti. Kişisel görüşümdür: İktidar bu konuda süreci yalnızca erteledi, ileride kamuoyu direncinin düşeceğini hissettiği bir anda benzer bir yasa tasarısını yeniden gündeme getirmeye çalışacaktır. Fakat bizler de gördük ki toplumun tüm ilerici kesimleri bir araya geldiğinde — konu en kolay hedef olan LGBTİQ+’lar dahi olsa — geri adım attırabiliyoruz. Ne olursa olsun, uzun zamandır bu kadar rahat nefes aldığım ve ufukta yeniden umut gördüğüm bir gün olmamıştı. İyi geldi, vesselam.
Peki bütün bunlar bize ne gösteriyor? Dünya, uzun süredir kanıksadığımız gibi yalnızca geri gitmiyor. Trump, Erdoğan ve Netanyahu gibi hegemonik figürlerin çözülebildiğini; tüm baskılara rağmen halkların kendi kaderlerini tayin etmek için mücadele edebildiğini gördük. Trump Beyaz Saray’ında kriz üstüne kriz sürerken, New Yorkluların klasik Amerikan solunun biraz solunda nasıl bir siyaset pratiği geliştireceğini izlemek şimdiden heyecan verici.
Türkiye’de de durum sandığımız kadar tek çizgide ilerlemiyor. Evet, baskı var. Evet, hukuksuzluk var. Evet, siyaset alanı daraltılıyor. Ama aynı zamanda bu baskıların kendisi toplumsal dayanışma reflekslerini görünür kılıyor. Bir süredir “toplum zaten muhafazakârlaşıyor” diye kendimizle kavga ediyorduk. Oysa 11. Yargı Paketi’ndeki maddelerin gelen tepkiler sonucunda geri çekilmesi, toplumun sanıldığı kadar sahipsiz olmadığını; ilerici damarların hâlâ güçlü olduğunu gösterdi. Bir gecede değil; gün gün, adım adım, yan yana durarak kazanıyoruz. Bu kazanımlar belki küçük; belki hepimizin yüreğine “tamam mı, devam mı?” sorusunu tekrar tekrar sorduran şeyler… ama yine de varlar. Ve var olmaları bile gelecek mücadeleler için bir mayadır.
Demirtaş’ın tahliyesi ihtimali de yalnızca bir kişinin özgürlüğüyle sınırlı değil. Bu, bizi birbirimize bağlayan siyasal hayalin — “başka bir Türkiye mümkün” iddiasının — yeniden ete kemiğe bürünme ihtimalidir. Demirtaş’ın sesi cezaevinden bile bizi güldürebiliyorsa; dışarıdayken kim bilir hangi yeni ortak dilleri, hangi yeni dayanışma biçimlerini kuracağız? Kendisi birey olarak önemli, evet; fakat temsil ettiği şey çok daha geniş: Umudun, siyasetin yalnızca güç sahiplerine ait olmadığının; halkın güldüğünde bile direnebildiğinin hatırlatılması.
Mamdani örneğinde de olduğu gibi mesele bir kişinin zaferi değil; tarihsel bir dönemeçtir. Kapitalizmin göbeğinde, medya sermayesinin, lobilerin, milyar dolarlık kampanyaların arasında bir göçmen sosyalistin kazanması aslında şunu söylüyor: Kurulu düzenin- yeniden moda olan eski ismiyle “müesses nizam”ın-kadim görünen taşları bile yerinden oynayabilir. Hiçbir güç sonsuz değil, hiçbir hegemonya kendiliğinden sürmez. Sabit sandıklarımızın hepsi, biz müdahale ettikçe değişir. Ve bu yalnızca Amerika için değil, bizim için de geçerli.
Belki bugün hâlâ zorlanıyoruz. Hâlâ keder içindeyiz, hâlâ kayıplar var, hâlâ yaslarımız tamamlanmadı. Ama aynı anda yeniden nefes alıyoruz. Yeniden birbirimize bakıyoruz. Yeniden umut ettiğimizde alay edilmekten korkmuyoruz.
İşte bu yüzden bugün önemli.
Bugün bize şunu hatırlattı: Tarih bitmedi. Hikâye kapanmadı. Ve biz henüz yenilmedik.
Birileri “bitti” dedikçe biz yeniden başlayacağız.
Birileri “kaç kişi kaldınız?” diye sorduğunda biz evlerde, meydanlarda, sokaklarda çoğalacağız.
Çünkü umut bazen bir seçim sonucunda, bir mahkeme kararında, bir geri adımda değil…
Yan yana gelme ihtimalinin kendisinde filizlenir.
Ve bugün, o ihtimali gerçekten gördük.
Bu da bütün bir geleceğe bedeldir.
Yarın, geniş bir yazar kadrosu ile günceli değerlendirme, siyasi gelişmeleri takip etme, öngörme, anlama ve fikri bir yön çizme hedefindedir. Ancak yayınlanan yazılardaki görüşler, Yarın Yayın Kurulu’nun politik değerlendirmeleriyle tümüyle aynı çizgide olmayabilir. Farklı değerlendirmelere sahip olsalar da mücadeleye katkı sunacağını düşündüğümüz tüm yazılara yayın ilkelerimiz çerçevesinde yer vereceğiz.








255437302.webp)






241534546.webp)





245950176.webp)




243859717.webp)


240459470.webp)









253426919.webp)











230903555.webp)







234218485.webp)


231323595.webp)



















222511212.webp)




























