Yeşil Sol Parti Adayı Öztürk: Karanlık rejimi göndermek, Türkiye halklarına muazzam bir özgüven verir
Artı TV’de yayınlanan Nalin Öztekin ile 'Yarının Seçimi' programınında Ali Duran Topuz ve Fergün Atalay'ın sorularını yanıtladı. Öztürk, yaklaşan seçim sürecine giderken gündemdeki politik tartışmaları, Emek ve Özgürlük İttifakı’nın, Yeşil Sol Parti’nin ve EHP’nin hedeflerini değerlendirdi.
“GENEL SEÇİMLERDE TOPLUMA BİR POLİTİK PROGRAM İLERİ SÜRMENİZ GEREKİR”
EHP’nin seçimleri hiçbir zaman hafife almadığının altını çizen Öztürk “Bütün zamanlar topluma politik bir programı anlatmanın fırsatıdır. Fakat seçimler bunun en yükseldiği durumdur. Bir genel seçimde toplumun karşısına çıkarsanız genel bir politik program ileri sürmeniz gerekir. Bu, mevcut politik yapıyı da ilerletir. Genel olarak solda böyle bir eksiklik var; daha küçük bir parçayla yetinmek, yerel düzeyde kalmak ve ülke düzeyindeki sorunlara cevap üretme yükümlülüğünü yeterince üstlenmemek gibi bir durum var” ifadelerini kullandı.
“HEDEFİMİZİ SÖYLEMELİYİZ, TALEBİMİZİ DEĞİL”
Öztürk sözlerini şöyle sürdürdü: “Genelde büyük sorulara büyük cevaplar verme eğiliminde olmazsanız mevcut çok eleştirdiğiniz iktidardan talep ediyor durumda olursunuz. Bu dönemin artık kapanması gerektiğini düşünüyorum. Bu dönemi kapatmamız için de AKP elinden geleni yaptı. Artık AKP’den talep edilecek bir şey yoktur. Biz bütün toplumsal muhalefet olarak kendimizin politik olarak ne yapacağımızı söylemeliyiz. Hedefimizi söylemeliyiz, talebimizi değil.”
“TÜRKİYE’NİN GENEL BİR DEPREM POLİTİKASI OLMALI”
Şubat ayında yaşanan Maraş depremlerine ilişkin konuşan Hakan Öztürk “Ülkemizde bu fay hatlarının ne kadar belirgin olduğu biliniyor. Bu bizim kaçınabileceğimiz, erteleyebileceğimiz, öteleyebileceğimiz bir sorun değil. Doğrudan önümüze almamız gereken bir sorun. Her açıdan bir yıkım yaşıyoruz. Buna yüzeysel çözümlerle yaklaşılamaz.” dedi.
Öztürk “O nedenle çok genelde bir deprem politikası olması gerektiğini düşünüyoruz. Bilimin ışığında hareket etmek zorundayız. Diğer ülkelerde bu nasıl başarıldıysa Türkiye’de de böyle olmalı. Sanayileşme nerede olmalıdır? Nüfus nerede olmalıdır? Kentler nerede kurulmalıdır? Yıkılmayan kentler nasıl inşa edilmelidir? Bunu açıkça ortaya koymalıyız.” sözlerini söyledi.
SEÇİM GÜVENLİĞİ: DEFALARCA SEÇİMLERE GİRMİŞ YERLEŞİK ÖRGÜTLERİMİZ VAR
Deprem bölgesindeki sandık güvenliğine ilişkin hazırlıkları değerlendiren Öztürk “Oraya gitmek isteyen insanlarımızı taşımak üzere ciddi bir organizasyona gireceğiz. Burada bir oy bile kaybedecek durumumuz yok. İstanbul’da bunu başarabildik her yerde da sıkı tutarsak başarma imkanımız var.” dedi.
Öztürk şöyle konuştu: “Çeşitli riskler var. Fakat her koldan çözümün hayata geçirilmesi yönünde bir çaba var. Diğer partilerle, Millet İttifakı’ndan çeşitli kesimlerle de yapılan işbirlikleri var. Bu açıdan iktidar partisinin yanında olmayan herkesle işbirliği yapılabilir. Çok deneyimli, defalarca bu seçime girmiş çok yerleşik örgütlerimiz var. Çok karamsar olacağımız bir durum da yok.”
“SEÇİMLERİN BİRİNCİ TURDA SONUÇLANMASI İÇİN GEREKLİ ADIMI ATTIK”
Emek ve Özgürlük İttifakı’nın seçimlerin birinci turda sonuçlanması için gereken adımı attığını söyleyen Hakan Öztürk “Bir realite var. Bu iktidarın ne özelliği var ki? Ekonomi deseniz baş aşağı gitmiş durumda. Uluslararası ilişkiler deseniz hepsinde başarısız olmuş durumdalar. Savaşlardan, büyük sorunlardan dolayı Türkiye’ye göçmüş insanlar var. Ülkede demokrasi namına en ufak bir düzey bırakmadılar. Halk büyük bir yoksullaşma yaşıyor. ” şeklinde konuştu.
“YIPRATILMAYA ÇALIŞILSA DA GÜÇLENDİRMEMİZ GEREKEN ODAK MECLİSTİR”
EHP’nin yeni dönemde hedeflediği parlamentonun niteliği üzerine soruyu yanıtlayan Öztürk “TBMM ülkenin meclisi ve en kritik yerlerden bir tanesi. Burada yer almanız gerekir, ülkenin gidişatına dair söz söylemeniz gerekir. Her ne kadar yıpratılmaya çalışılsa da bizim güçlendirmemiz gereken odak burasıdır. Muhalefetin bir kısmı güçlendirilmiş parlamenter sistemden söz ediyor ama bu konuda pek dişe dokunur bir söz yok aslında.” sözlerini söyledi.
“SADECE SOKAKTA BULUNAN DEĞİL, ÖRGÜTLÜ BİR TOPLUM HAYAL ETMELİYİZ”
Sözlerini sürdüren Öztürk şöyle konuştu: “Bizde parlamenter insanların kendisini halkın söylediklerine kulak veriyormuş gibi gösterme görüntüsü esnaf ziyaretidir. Bu yapılırsa ne kadar önemli bir iş yapılıyor diye kayıtlara geçer. Bunun yanıltıcı olduğunu düşünüyorum. Ülkede sadece esnaflar yok. Esnafları bile ziyaret edecekseniz onların örgütlü yapısını ziyaret etmelisiniz. Biz örgütlü bir toplumla ilişki kurmalıyız. Sadece sokakta bulunan değil, örgütlü bir toplum hayal etmeliyiz.
“PARLAMENTO GÜÇLÜ OLACAKSA TOPLUMUN HALK ÖRGÜTLERİYLE GÜÇLÜ OLUR”
Eğer ziyaret edilecekse sendikaları niye ziyaret etmiyoruz, işçi grevlerini niye ziyaret etmiyoruz? Kadınlar o kadar eylem yapıyorlar, neden kadın örgütlerini ziyaret etmiyorsunuz? Gençler barınma sorunumuz var diyor, neden onların platformlarını ziyaret etmiyorsunuz? Kürt halkının sayısız derneği, örgütü var. Neden onları ziyaret etmiyorsunuz? Neden kayyım atanmış bir şehre gidip sizin derdiniz ne demiyorsunuz? Biz o açıdan eğer güçlü bir parlamento olacaksa toplumun halk örgütlerinin gücüyle güçlenmiş bir parlamento olabileceğini düşünüyoruz.”
“GENÇLER YENİLMEMİŞTİR, DENEMEYE EĞİLİMLİDİR, YENİLİK ARZ EDEN POLİTİK AKIMLARA KATILIRLAR”
Gençliğin örgütlü olmamasına dair tartışmaları değerlendiren Öztürk “Bu bir şehir efsanesidir. Gençler o kadar öyle mi? Benim zamanımdaki üniversiteli insanlar ne kadar müthişti de şu anki gençler ne olacak. Bu her zaman bir önceki kuşağın şikayet ettiği bir durumdur. Bu konuda yanıldığımızı Gezi direnişinde gördük. Olaylarla ilgileniyor mu ilgilenmiyor mu dediğimiz genç insanlar çok önemli bir şekilde itirazlarını yükselttiler. Siyasetle ilgili çok yaratıcı olduklarını ortaya koydular. Çok fedakâr olduklarını da.” dedi.
Hakan Öztürk, sözlerini şöyle sürdürdü: “Neyimiz çok örgütlü ki gençlerin müthiş örgütlü olmasından bahsediyoruz? Bilakis, genç kuşaklar şu özellikleriyle vardır. Önceki kuşakların yenilgi ruhu bütün toplumun üstüne kabus gibi çökerken bir tek gençler sağ kalır. O nedenle birçok toplumsal hareketin ilk kıvılcımının gençlerden geldiğini görürüz. Onlar tabiatıyla yenilmemişlerdir çünkü daha o kadar yaşamamışlardır. O yüzden denemeye eğilimlidirler ve yenilik arz eden politik akımlara katılırlar. Bir ufuk ortaya koyanların gençlikle ilişki kurmada böyle bir sorunu yok.”
“AÇLIK SINIRINDA YAŞAYAN BİRİSİ DE Mİ ÜCRETİNE ZAM İSTEMESİN?”
Muhalefetin ekonomik krize ilişkin sunduğu çözümleri değerlendiren Öztürk “Halkımız açlık sınırında ücret alırken bu sözüm ona muhalifler diyorlar ki; ‘Siz ücretlerinize zam istiyorsunuz ama bu çok akıllıca değil. Sizin ücretlerinize zam yapılırsa bu döngüye girer, ürünlere zam yapılır. O yüzden siz zam istemeyin’. Düzen muhalifleri bundan öte ne diyor ki? Açlık sınırında yaşayan birisi de mi ücretine zam istemesin? Elbette ki işçiler bu açıdan ücretine zam istemelidir, hatta her ay istemelidir. Bunu diyen yok, ama biz diyoruz bunu” ifadelerini kullandı.
“HALKIN TEMEL İHTİYAÇLARININ KAMU HİZMETİ OLMASI GEREKTİĞİ AÇIKÇA TARTIŞILMALIDIR”
Öztürk zammın ötesinde halkın temel ihtiyaçlarının kamulaştırmaya gidilmesi gerektiğini söyleyerek “Sağlık, beslenme, barınma, ulaşım alanında bu kadar büyük zorluklar yaşıyorken halkın temel ihtiyaçları konusunun bir kamu hizmeti olması gerektiği açıkça tartışılmalıdır. Bunu hangisi tartışıyor? Hangimiz gönül ferahlığıyla ‘bir sağlık sorunum olur, ben de gider randevu alırım’ diyebiliyor? Bu kamusal sağlık hizmeti yok demektir. Bu bir çıkmaza sokulmuş demektir ve çıkmaza sokulmasında AKP’nin yandaş şirketlerinin doğrudan çıkarı var.” şeklinde konuştu.
“ERDOĞAN EĞER SINIR GEÇMEK İSTİYORSAN TÜRKİYE’DEKİ AÇLIK SINIRINI GEÇ”
AKP’nin savaş politikalarını eleştiren Öztürk “Tayyip Erdoğan şöyle konuşmayı çok seviyor. ‘Bir gece ansızın gelebiliriz, o sınırları geçebiliriz’ Bu yine bir sınır ötesi operasyona onay verilmesi anlamına geliyor. Erdoğan’ın açlık sınırını sorun ettiğini hiç görmüyoruz. Onun sınırla ilgili hep sorunu sınır ötesine geçip orada bir operasyon yapmak, bomba yağdırmak, ateş etmek. Biz diyoruz ki eğer bir sınırı geçmek istiyorsan gel Türkiye’deki açlık sınırını geç. Kendi halkının karnı tok, sırtı pek olsun.” dedi.
Muhalefetin sınır ötesi operasyonlara karşı farklı bir ses yükseltmediğini ifade eden Öztürk “Kendi sınırının ötesindeki bir barışı da savunacaksın ki kendi ülkende de barış olsun, huzur olsun. Fakat onlar da bunu demediler, bundan çok rahatsız olmadılar. Onlar oldum olası kendilerini böyle durumlarda ‘akan sular durur’ pozisyonunda gördüler ve her seferinde AKP’nin çizdiği çizgiye göre hizalandılar.” sözlerini kaydetti.
“KÜRT HAREKETİ VE KÜRT HALKI TÜRKİYE’DEKİ DEĞİŞİMİN ÖZNESİDİR”
Kürt sorununa ve Kürt hareketinin Türkiye’nin değişimindeki rolüne ilişkin konuşan Öztürk, 1917’de yaşanan Ekim Devrimi’ni örnek vererek “Ekim Devrimi ulusal sorunu dikkate almıştır ve Rusya’da haksızlığa uğrayan bütün uluslar devrimi desteklemişlerdir. Bu devrimi yapanlar ittifak ilişkilerine çok önem verdikleri için köylüler de devrime destek vermiştir. O yüzden ittifaklar ve ulusal sorun çok önemlidir.” şeklinde konuştu.
Öztürk şunları söyledi: “Biz sosyalistler olarak Ekim Devrimi’ni yapanlardan daha ferah değiliz. Kendi ülkemizde böyle bir konu var ve bunu ele almalıyız. Haksızlığa uğrayan kesimlerle ittifak oluşturmazsan önemli tarihsel değişimleri yapamazsın ki. Kürt halkı ve Kürt hareketi birinci dereceden Türkiye’deki değişimin öznesidir. Bunun dışında, eğer sosyalistsen haksızlığa uğrayan hangi kesimse, hangi ulussa, hangi kimlikse bunu savunuyor olmak gerekir. O nedenle bizim Türkiye’de yaşayan sosyalistler olarak bunu tüm topluma anlatmak sadece Kürt hareketinin değil bizim de yükümlülüğümüzdür.”
“BÖYLE KARANLIK BİR REJİMİ GÖNDEREBİLMİŞ OLMAK TÜRKİYE HALKLARINA MUAZZAM BİR ÖZGÜVEN VERİR”
14 Mayıs seçimlerinin başarıyla sonuçlanmasına ilişkin konuşan Öztürk “Öyle olursa öyle ‘aslanım, kaplanım’ diye dolaşan AKP’lilerin kedi gibi olacağını düşünüyorum. Eğer bir tek adam rejimi varsa, tek yumruk olarak bunu yapabiliriz diye düşünüyorum. İşimiz ondan sonra daha kolay olacaktır. Bu kadar tehlikeli, baskıcı, despot bir iktidarı gönderdikten sonra diğerlerini yapılması daha mümkün olacaktır.” ifadelerini kullandı.
Öztürk sözlerini şöyle sürdürdü: “Böyle karanlık bir rejimi gönderebilmiş olmak Türkiye halklarına muazzam bir özgüven verir, tablo kökten değişir. Sistem değişikliği olur, kapitalizm ortadan kalkar demiyorum. Rus devrimcileri ilk önce Çarlığı gönderdi sonra da sosyalizmi kurdular. Burada da bir tür Çarlık vakasıyla karşı karşıyayız. Bu insanlar Cumhuriyetin kurulmamış olduğu döneme özeniyorlar. Bunu öteleyebilirsek bir mücadele vermenin alanı genişleyecektir.”
Yayının tamamını izlemek için tıklayın.