Umut Biziz, Genç Feministleriz
Sevgili İlke TV okurları merhaba,
Genç feministlerin ayağa kalktığı, iradesini ortaya koyduğu günlerden geçiyoruz. Ekim ayına girdikten sonra art arda taciz ve kadın cinayeti olayları yaşandı. İkbal ve Ayşenur’un vahşice Semih Çelik tarafından öldürülmesi üzerine genç feministler AKP’ye “Biz buradayız!” dedi. Ne iyi ki meydanları dolduran, fikir üretenler var. Ne iyi ki olumsuz gelişmelerin ardından vazgeçmeyip mücadeleyi seçenler var. Bu yazı vesilesiyle aramıza yeni katılan yüzlerce yeni mücadele arkadaşlarıma hoş geldiniz demek isterim.
İkbal ve Ayşenur kardeşlerimizin öldürülmesi üzerine büyük bir öfke de açığa çıkmış oldu. Siyasi iktidar halk konuşmasın istiyor ama herkesin dilinde ihmaller var. Ülkemizde kadına yönelik şiddet ve kadın cinayetlerinin ardından hep yetkililerin ihmali konuşuluyor ya da cezasızlığın nasıl bir toplumsal işleyişe dönüştürülmeye çalışıldığını görüyoruz. Yapılabilecek onlarca şey varken, kamu kurumlarının önlemeye ve korumaya ilişkin hiçbir şey yapmıyor oluşu elbette herkesi sinirlendiriyor. Çünkü kamuya ait birimlere gün geçtikçe güven azalıyor.
Maalesef ki İkbal’in öldürülmesi üzerine tüm toplum bir video izledi. Fail Semih Çelik bundan 1 yıl önce video çekmiş. Fail, İkbal’e onu öldüreceğini söylüyor. AKP, İkbal ve Ayşenur’un öldürülmesini ve Semih Çelik’in bu suçu işliyor oluşunun sebeplerini, hep başka şeylerle tasvir etmek istiyor. Ama gerçek o videoyla apaçık. Ne uyuşturucu, ne alkol, ne de AKP’li İBB Belediye Meclis Üyesi Işıl İlgin Oktay’ın anlattığı gibi nevrotik flört ilişkisi. Bu göz göre göre işlenmiş bir kadın cinayeti. Bu Türkiye’de değişen kadınlara karşı, erkek egemenliğini güçlendirme çabasının sonucu yaşanan kadın cinayetleri. Uzun yıllardır failin İkbal’e karşı ısrarlı takipte bulunduğu beyanlar arasında söylendi. Israrlı takip bizim mücadelemizle Türk Ceza Kanunu’nda suç olarak tanımlanmış bir durumdur. 6284 sayılı yasanın 1. maddesi de ısrarlı takibi kanundan faydalanma sebebi olarak gösterir. Peki nerede İkbal’in 6284’ten kaynaklı koruma kararı? Yok. Cumhurbaşkanı bu konunun neden bu kadar çok konuşulduğunu anlamıştır sanırım. Kamu kuruluşları her gün kendilerini görevsizleştiriyor. Topluma hizmet etme ve onun çıkarlarını gözetme görevini yerine getirmiyor. Bu yüzdendir genç feministler olarak ayaklanışımız. “Türkiye’yi her geçen gün erkekler ve yetkililer yüzünden öldürülen kadınlar ülkesine çevirmeyin” diyedir.
Yaşananların üzerine onlarca üniversite kampüsünde bir araya geldik. Kampüslerde eylem yapmanın ve fikirlerini ifade etmenin önünde AKP’nin koyduğu büyük engeller varken gençler o engelleri yıktı geçti. Biz, İkbal ve Ayşenur’un sıra arkadaşları olarak elbette onlara sahip çıkacaktık. Bu yüzden herkesin belki görüntüleri görünce şaşırdığı, bir yandan da sevindiği kareler oluştu. Örneğin İkbal’i suçlayan, kadın düşmanı Ebubekir Sofuoğlu’nun olduğu Sakarya Üniversitesi’nde binlerce kişi buluştu. Üniversitenin engeline rağmen kampüsün içine girmeyi başardılar. Kim durdurabilir ki zaten binlerce genç feministi? Ebubekir Sofuoğlu da o videoları izlemiştir. Kadın cinayetlerini meşrulaştıranlara üniversitelerimizde asla yer vermeyeceğimizi görmüşlerdir. Uzun zaman sonra hepimiz kampüslerimizde yüzlerce kişiyle bir araya gelmeyi deneyimledik. Keşke bu 2 genç kadının öldürülmesi üzerine olmasaydı. Bu acı verici bir hadise elbette ama şunu da eklemek isterim. İkbal ve Ayşenur’un ardından bu ülkenin tek umudu işte o kampüslerde bir araya gelen genç feministlerdir. Meydanlarda bulaşan kadınlardır. Bizi ayakta tutan tek şey, bu umuttur.
Genç Feministler Federasyonu olarak 12 Ekim Cumartesi günü Kadıköy’de yürüyüş gerçekleştirdik. Kadıköy sokaklarında sel olup akan genç feministleri hükümet görmüştür. Bini aşkın genç kadının bir araya geldiği, çözüm önerilerini anlattığı, hükümetin yapmadıklarını tek tek saydığı bir eylemdi. Genç feministler olarak kendimizi Türkiye feminist hareketinin fikri ilerleticileri ve geleceği olarak görüyoruz. Bu açıdan hemen sönecek bir alev değiliz. Her gün çoğalarak büyüyen örgütlü bir kuvvetiz. Üniversitelerimizde bir araya gelen, kampüslerimizdeki birliğimizi meydanlara da taşıyabilen bir gücüz. O gün birbirimize söz verdik. İkbal ve Ayşenur’a söz verdik. Nefes aldığımız her gün örgütleneceğiz, kampüslerimizde bir araya geleceğiz. Ve elbette kadın cinayetlerini durduracağız.
Ülkemizde AKP iktidarının uyguladığı politikalar ve yaşanan gelişmeler üzerine genç kadınların yaşadığı 3 kritik sorun olduğunu düşünüyoruz. Birincisi aile odaklı politikalar ve ekonomik kriz sonucunda ortaya çıkan, genç kadınların ailelerine bağımlı ve babalarının hegemonyaları altında bir hayat yaşamak zorunda bırakılıyor oluşları. Diğerleri ise ısrarlı takip ve dijital şiddet.
Aile odaklı politikalar sadece kadınlar ve evli oldukları erkek arasındaki ilişkiyi belirlemiyor. Kadınlara şiddet ve büyük eşitsizlik olarak dönüyor. Genç kadınlarda ise, ev içerisinde babalarının, onların hayatıyla ilgili daha fazla söz hakkına sahip olmasına sebep oluyor. Hangi üniversiteye gideceğimiz, nasıl hayatlar yaşayacağımız hanenin “reisi” olarak anlatılan erkekler tarafından belirlenmeye çalışılıyor. Ekonomik krizin de etkisiyle maddi gücü olmayan ve hiçbir ihtiyacımızın kamu tarafından karşılanmadığı genç kadınlar olarak aileye daha bağımlı bir hayat yaşamak zorunda bırakılmaya çalışılıyoruz. Hatta bu politikalar yüzünden babaları tarafından öldürülen kız çocukları ve genç kadınların sayısı artıyor. Bundan dolayı Genç Feministler Federasyonu olarak geçtiğimiz haftalarda “Aile Bizi Bağlamaz” diyerek politik çıkış programımızı kamuoyuna duyurduk. Bu konu üzerine AKP’nin anlattığı aile ilişkisinin içine dahil olmadığımızı ve bunu değiştirmek için mücadelede buluştuğumuzu dile getiriyoruz.
Diğer sorunlar ise ısrarlı takip ve dijital şiddet. İkbal’in öldürülmesi üzerine de tekrar gündeme gelen bir konu oldu. En görünen şiddet biçimi olan fiziksel şiddete karşı bile hiçbir şey yapmayan yetkililer ısrarlı takip suçunu hiç görmüyor. Israrlı takibe maruz kalan genç kadınlar karakollardan hiçbir korucu tedbirden yararlanamamış halde evlerine dönmek zorunda bırakılıyor. Bu takip sosyal medya üzerinden ise ve failin kimliği açık olarak belli değilse ellerinde çokça imkan olduğunu dile getiren yetkililer, faili bulmaya vakit harcamıyor. Israrlı takip sanki çözümsüzmüş ve genç kadınların ömürleri boyunca buna alışarak yaşamaları gereken bir durummuş gibi ele alınıyor. Ama öyle değil. Fail erkekler özgüvenle, onlara bir şey olmayacağı bilinciyle suç işlemeye devam ediyor. Onlara bu cesareti ve gücü hükümet veriyor. Genç kadınlar olarak bizlere böylesi hayatlar yaşamak zorundaymışız gibi davranan yetkililerin karşısında mücadelemiz devam edecek. Fail erkeklerin cesaretini alaşağı edeceğiz.
Sevgili İlke TV okurları, üst üste yaşanan sorunlar bazen hepimizi umutsuzluğa sürükleyebiliyor. Her hüzne büründüğümüz anda 12 Ekim Cumartesi günü meydanları dolduran genç feministler aklınıza gelsin. Bize umutsuzluk yakışmaz. Sevgili sıra arkadaşlarım, her gün bizlere daha fazla sorumluluk düşüyor. Ve değiştirmek için “Ben de varım” dediğinizi biliyorum. Gelin mücadelede buluşalım…
*Güneş Fadime Akşahin'in bu yazısı ilk olarak 18 Ekim Cuma günü ilketv.com.tr'de yayınlanmıştır.
Yarın, geniş bir yazar kadrosu ile günceli değerlendirme, siyasi gelişmeleri takip etme, öngörme, anlama ve fikri bir yön çizme hedefindedir. Ancak yayınlanan yazılardaki görüşler, Yarın Yayın Kurulu’nun politik değerlendirmeleriyle tümüyle aynı çizgide olmayabilir. Farklı değerlendirmelere sahip olsalar da mücadeleye katkı sunacağını düşündüğümüz tüm yazılara yayın ilkelerimiz çerçevesinde yer vereceğiz.