Başörtüsü, Özgürlükler ve Devrimci Siyaset
1 - Kılıçdaroğlu’nun başörtüsü ile ilgili yasa önerisi günlerdir her yönüyle tartışılıyor. Tartışmanın büyüklüğü ve gittiği yön, belli bir siyaset yapma anlayışıyla ilgili bazı yanlış varsayımları da ortaya çıkarıyor.
2 - İlk olarak kamuoyundaki “başörtüsü sorunu yoktur” önermesinin yanlış olduğunu belirtmeliyiz. Aslına bakarsak bu gündemin bu kadar yer kaplamasından da anlaşılacağı üzere bu sorun bu coğrafyada yaşanmıştır, yaşanıyor, yoktur denilemez. “Sorun var” diyen kesimlere “O sorun aslında yoktur” şeklinde yaklaşıldığında ne laiklik ne özgürlükler korunamaz.
3 - Evet bugün bu sorun genel olarak çözülmüştür fakat bunu çözüme yaklaştıran maalesef AKP’dir. Başörtülü insanların bugün fiilen bir zorluk yaşamıyor olmaları, olası bir iktidar değişikliğinde böylesi bir sorunu yaşamayacaklarını garanti altına almıyor. En azından böyle düşünmelerini engellemiyor.
4 - Mevcut iktidardan talep etmek veya iktidar hedefiyle kendi programını öne sürmek arasındaki büyük fark bu sorunda da kendisini göstermiştir. CHP yirmi yıl ardından, bu sorunun falili olduğunu idrak etmekle her kesimin hemen güvenini kazanacak değildi. Kendi iktidarı söz konusu olduğunda, bir kesimin yaşamaktan korktuğu soruna bir çözüm perspektifi sunmuştur, program öne sürmüştür. En fazla zamanlaması tartışmalı olabilir. CHP’nin kendi tarihinde yanlış tavırlar aldığı sorunu çözmeye çalışması, yasal güvence altına almayı önermesi doğru siyasal yönteme yaklaştığını gösterir. Bu tavrın “Fikir söylemeyen aday en iyi adaydır” yaklaşımını da yerle bir ettiğini kabul etmek gerekir.
5 - ‘AKP mi gol yedi, CHP mi gol yedi’ gibi konuların derdine yine onlar ve destekleyenler düşmelidir. Herkesin kendi politik önermesi, programı kendisini bağlar. Peki kendi programını öne sürme sorumluluğu sol için hiç mi yoktur? İşte bu örnek gösteriyor ki, en nihayetinde ayrıştırıcı olan programdır. Programın konuşulması taşları yerinden oynatır, oynatmıştır.
6 - AKP bu konuda eli çok daha rahat olabilecek konumdayken, o rahat pozisyonunu kaybetmiştir. Kendisi de muhalefet ile “yasa yapma” önerisine kapı aralamak zorunda kalmıştır. Hepimiz biliyoruz ki, her iki taraf için de o yasaların meclisten geçme olanağı yok. Bu açıdan “AKP’nin daha kötü yasa yapma imkanı doğdu” demek doğru bir değerlendirme olmaz.
7 - Laiklik denilen şey her kesimin kendi “mahallesini” korumaya çalışması demek değildir. Bu zamana kadar hükümet olan tüm eğilimler laiklik kavramını, karşı oldukları kesime baskı yapmanın aracı olarak kullandı. Bu durum ülkedeki siyasi taraflar açısından böyle gelmiş olsa bile, sol bu egemen fikre niye tabi kalsın? Laiklik tüm özgürlükleri kapsamadığı sürece laiklik olamaz.
8 - Şort yaygınlaştığında dinsizlik, başörtüsü yaygınlaşınca şeriat gelmeyeceğinin teminatı; kadın kurtuluş mücadelesidir. Bu mücadelenin fikriyle, örgütüyle öznesi olanlar gönül rahatlığı ile “kıyafetime karışma” diyebilir, özgürlükleri herkes için savunabilir. Bu açıdan yalnız ülkede değil, dünyada da kadın hareketinin egemenlerin bu baskılarına geçit vermediğini görmek gerekir. Kadın hareketini yalnızca bir itiraz hareketi olmaktan çıkarıp, örgütlü güce dönüştürmek ve politik hedefleriyle buluşturmak laikliğin teminatlarından biridir.
9 - Devrimci siyaset, bugünün egemenlerini mutlak kabul edip onların pozisyonlarını şekillendirmek değildir. Kamuoyundaki bu tip tartışmalar yanıltıcıdır. Başörtülülerin sorunlarını da sekülerlerin sorunlarını da ancak biz çözeriz. Ne sorunları yıllar sonra idrak edenler, ne de bugün sadece bir kesimin endişelerini taşıyanlar işçi sınıfının farklılıklarına özgürlük vadedemez. Bugün keskin görünen taraflar yarın değişecektir. Katı olan herşey buharlaşacaktır. Bu özgürlükleri kapsayan ve kucaklayan, tüm eşitsizlikleri yeryüzünden silmeyi hedefleyen işçi sınıfının iktidarı olacaktır.