
1 - Bartın’da 41 maden işçisi, 41 cihan parçası yaşamını yitirdi. Sorumlular pişkince madencilerin bedenlerini hızlıca bulmakla, ‘kan parası’ ödemekle övündü, timsah gözyaşları döktü. Sözlerine ‘Kader planı’ diye başladılar. Ama madenci yakınlarının dile getirdiği gerçekler karşısında gıkları çıkamadı. Sayıştay’ın, madencilerin öngördüğü felaket, kader de kaza da olamaz.
2 - Sayıştay raporları madende alınmayan önlemlerin, yerine getirilmeyen gerekliliklerin kanıtı. Madende yeterli işçi yok, yeterli ölçüm yok, yeterli uzman yok. Denetim yok, müfettiş yok, ‘üretimi durdurun, eksikleri tamamlayın’ diyen yok. Sadece ölüm tehlikesiyle çalışmak zorunda kalan madenciler var. Asıl soru ‘Bu felaket nasıl yaşandı’ değil, ‘Nasıl bu zamana kadar yaşanmadı’.
3 - Ülkedeki madencilik politikası 90'lardan beri özelleştirme odaklı yürütülüyor. Eğitimde ve sağlıkta yapılan gibi serbest piyasa egemenliği her alanda büyüsün, kamu ekonomik faaliyetten elini eteğini çeksin diye uğraşıyorlar. Madencilik farklı değil. Rödovans, taşeron vb… Hepsi madenciliği kamunun elinden alıp özel şirketlere bırakmanın hukuki terimleri. Bu ceberrut anlayış tüm madenciliğe egemen olunca elbette TTK’ya da gölgesi düşüyor. TTK parça parça ediliyor, elindeki madenlerde de zamanı gelince kolayca özelleştirilsin diye küçülmeye gidiliyor. Binlerce işçi için kurulmuş tesislerde güvenlik önlemi alacak, gaz seviyesini izleyecek kadar işçi, uzman bile kalmıyor.
4 - Özelleştirmeye, serbest piyasaya ve kara tapan ekonomik anlayış silinip gitmeli. Kamulaştırabiliriz, kamulaştıracağız. Madenciler kazacaksa emekçi halkın kömür, demir, bakır ihtiyacı için kazacak, patronlar için değil. 'Kaderci' siyasi iktidarı ve bürokratlarını göndereceğiz. Denetimi, planlamayı işçilerin öz örgütleri yapacak, önlemleri onlar alacak.
5 - Kamulaştırma madenlerde nasıl yaşamsal bir sonuç yaratıyorsa, diğer birçok alanda da aynı yaşamsal öneme sahip. Kritik sektörlerin özel sektörün insafına bırakıldığı her durum felaketten başka bir şey üretmiyor. Eğitimde, sağlıkta, gıda üretiminde de aynı çizgi geçerlidir. Ekonomik kriz günlerinde halkımız ekmeğe dahi ulaşmakta sorun yaşıyorsa, halkımız hastane kapılarında inim inim inliyorsa, doğalgaza elektriğe maaşı yetmediği için karanlıkta soğukta oturuyorsa bunun çözümü de kamulaştırmadadır. Maden ocaklarında ölüme razı gelmemenin de, yoksulluğu kader olmaktan çıkarmanın da yolu budur. Tüm kritik sektörleri kamulaştırmak ve işçi emekçilerin denetiminde bir yönetim var etmek işte bu nedenle tek çözümdür.
6 - Madencinin kaderi 19. yüzyıl şartlarında çalışmak ve ölmeyi beklemek değil. İşçi sınıfının kaderi kendi ürettiğini bile satın alamayacak kadar yoksul kalmak değil. Yoksulluk, işsizlik, sömürü değil. Güneşi görmek için karanlığı kazanlar, aydınlık günlere kavuşacak. Sosyalizm gelecek.
İlgili Yazılar

Yeşil Sol Parti Adayı Hakan Öztürk: Büyük halk toplantılarıyla, halkın sözünü direkt parlamentoya taşıyabiliriz

Yeşil Sol Parti İstanbul Adayı Öztürk’ten Diyarbakırda'ki ev baskınlarına tepki: Halk politikalarınızı beğenmezse sizi gönderir, buna alışın
234218485.webp)
Yeşil Sol Parti Adayı Öztürk: Karanlık rejimi göndermek, Türkiye halklarına muazzam bir özgüven verir

Yeşil Sol Parti Adayı Öztürk: O parlamento güçlü olacaksa önce Kürt milletvekilleri konuştuğunda “Kardeş Kürt halkının diliyle konuşuldu” diye kayda geçmelidir

Yeşil Sol Parti Adayı Hakan Öztürk öldürülen kadınların aileleriyle buluştu: Kadınların çığlığı o mecliste duyulmalı
231323595.webp)
Yeşil Sol Parti Adayı Hakan Öztürk, altı maddede hedeflerini anlattı: Bu iktidardan bir beklentimiz yok

Emekçi Hareket Partisi (EHP) Genel Başkanı ve Yeşil Sol Parti İstanbul 1. Bölge Milletvekili Adayı Hakan Öztürk, Şırnak’ta yapılan iki Yeşil Sol Parti seçim bürosu açılışına katıldı.
