Savaşsız Bir Dünya İçin Emekçilerin İktidarı Gerek
1 - Rusya ve Ukrayna arasındaki savaş yeni bir aşamaya geçti. Dört bölgenin referandumla Rusya’ya katılması, Rusya’nın seferberlik ilan etmesi ve Kerç Köprüsü’nün bombalanmasıyla birlikte, nükleer silahların kullanılabileceği ve ‘kıyamet’ senaryolarının tartışıldığı bir döneme girdik.
2 - Putin için Ukrayna’daki savaş dış politika açısından geri dönülemez bir seviyeye geldi. ABD ve NATO ise emperyalist hegemonyasını kaybetmemek adına, kendisine tehdit olarak ilerleyen bu bloğu geriletmek için her türlü savaşı körüklemekten geri durmuyor. Kapitalist ülkeler arasındaki bu rekabet daima savaşlar yaratır. Emperyal gücünü sürdürmek isteyen iktidarlar bu savaşları her daim körükler. O nedenle de ABD ve NATO, müttefikleriyle kilometrelerce uzaktan kendileri tek kurşun atmadan savaşı derinleştiriyor.
3 - Türkiye’nin mevcut siyasi iktidarı da derinleşen çelişkilerin ortaya çıktığı bu savaştan kendisine pay kapma peşinde. Bir tarafta Ukrayna’nın, bir tarafta Rusya’nın ‘dostu’ oluyor. Savaş uçağı almak için ABD’nin, doğalgaz alımında ‘kolaylık’ yapılması içinse Rusya’nın kapılarında bekliyor. Enerji maliyetlerinin artması, Türkiye’nin dış borcunun ödenemeyecek duruma gelmesi; AKP için Rusya’dan doğalgaz ödemelerine yapılacak ertelemeyi daha yakıcı bir ihtiyaç haline getirdi. Elbette diğer tarafta ABD yaptırımları Demokles’in kılıcı olarak siyasi iktidarın ve ekonominin üstünde sallanıyor. Tüm bu tutarsızlıkları, kapitalist rekabetin kaçınılmaz sonuçları olarak Türkiye halklarına da felaketler getirmeye gebe.
4 - Kapitalist ülkeler arasındaki rekabet savaşlara neden olurken, rekabet halindeki bu ülkeler bir yandan da ekonomik ilişkilerini sürdürmek zorunda. Bir yanıyla ABD’nin yaptırımları söz konusu, ama bu yaptırımlar aşılmaya çalışılıyor. Putin bir yandan Ukrayna’daki savaşı sürdürüyor, bir yandan Avrupa’nın doğalgaz ihtiyacını pazarlık unsuru olarak kullanıyor. Vanayı kapatıyor, daha sonra Türkiye’de enerji dağıtım merkezi öneriyor. Avrupa, kışın doğalgaz sorununu aşmak için yeni enerji kaynaklarına yöneliyor ancak bu da kolay bir süreç değil. Doğalgaz kesintileri başta olmak üzere savaşın ekonomik sonuçları, emekçi halklar için var olan ekonomik krizi daha da derinleştiriyor. Tüm bunlar bize emperyalist kapitalist sistemin çelişkilerini ve katmanlı yapısını gösteriyor.
5 - Emperyalist kapitalist sistemin nasıl ekonomik krizler, savaşlar yarattığını anlatmak vazifemiz. Elbette başta kendi ülkemizin emekçi halklarına olmak üzere. Çünkü bu savaşlar çıkaran kapitalist düzeni alaşağı edecek tek güç işçi sınıfıdır ve işçi sınıfının çıkarı kapitalist iktidarların ordularında değil, kendi örgütlü gücündedir. Bugün ne ülkemizde, ne de dünya çapında işçi sınıfının ve sosyalistlerin savaşın gidişatına etki edebilecek örgütlü bir gücü maalesef yok. Ancak işimiz bu duruma üzülmek değil, bunu değiştirmek üzere politik programımızı ülkede ve dünyada emekçilerle buluşturmaktır. Emekçi halk kapitalist rekabetin olmadığı bir dünya için örgütlenmelidir.
6 - Kapitalist ülkeler arasındaki rekabet, pazar paylaşımları, hegemonya yarışı sonucu ülkeler arasındaki derin eşitsizlikler daha da derinleşiyor. Bu rekabet düzeninin savaşlarla sonuçlanmaması imkansız. Buna karşı dünyadaki tüm emekçi halkların kendi egemenlerine karşı mücadelelerini ayağa kaldırmaları gerek. Sadece savaşa hayır demek yetmez.Sürekli krizler yaratan, savaşlarla, iklim krizleriyle dünyayı yıkıma sürükleyen bu kapitalist sistemi yıkıp; barışı sağlamak da, krizleri ve dünyanın yıkımını durdurmak da ancak işçi emekçi iktidarı ile mümkün. Üretenlerle, onları sömürenlerin çıkarları bir olamaz. Ellerinde sermayeyi biriktirenlerin çıkarları bizi savaşa, ölüme sürüklüyor. Barışı ancak halkların kardeşliğini esas alan devrimci işçi-emekçi iktidarı sağlayabilir.