EHP Deprem Politikaları Raporu: Yıkılmayan Kentleri İnşa Edeceğiz
Emekçi Hareket Partisi (EHP) Deprem Komitesi, konunun farklı alanlarından uzmanlarla görüştü, farklı görüşleri değerlendirdi. Bu sürecin sonucu olarak ortaya çıkan 5 maddelik Deprem Politikaları Raporu’nu yayınladı.
Raporun tamamına buradan ulaşabilirsiniz
“Bu şehirleri yaratan işçi ve emekçiler, bu rant düzeninin “kader” dediği işleyişi değiştirecek güce sahiptir. Bu rant düzeni beton tabutlardan başka bir şey vaat etmez ancak rant düzeni yıkılabilir. Toplumun tümü için yıkılmayan kentler inşa edebiliriz.”
6 Şubat’ta yaşanan deprem, on binlerce insanın ölümüne, yüz binlercesinin temel barınma ve altyapı ihtiyaçlarından yoksun kalmasına sebep oldu. Kentler, kasabalar ve köyler, yani milyonlarca insanın yaşam alanları geri dönüşü olmayacak şekilde zarar gördü. Ülkenin çok geniş bir alanında toplumsal, kültürel ve ekonomik büyük birikimler yok oldu.
“Kader’ denileni değiştirmek için deprem politikaları geliştirme, propaganda etme ve örgütleme görevimizin farkındayız” diyen Emekçi Hareket Partisi Deprem Komitesi, konunun farklı alanlarından uzmanlarla görüşmeler gerçekleştirdi, farklı görüşleri değerlendirdi. Bu süreç sonucunda ortaya çıkan politikalar raporunu yayınladı. Raporda 5 maddede, Türkiye’de depremlerin felakete dönüşmesini engellemek için atılması gereken adımlar açıklandı.
“ÖNCE RANT DÜZENİNİN UYGULAYICISI SİYASİ İKTİDAR GÖNDERİLMELİDİR”
Depremin büyük bir felakete dönüşmesinin temel sebebinin “Rantı ülke ekonomisinin ana motoru olarak kurgulayan, yandaş inşaat şirketlerine sınırsız hareket alanı sağlayan siyasi iktidar” olduğu ifade edilen raporun ilk maddesinde “Bundan sonraki depremlerin de felakete dönüşmemesi için öncelikli olarak bu rant düzeninin uygulayıcısı olan siyasi iktidar gönderilmelidir. Felaketin tüm sorumluluarıyla hesaplaşılmalıdır. Depremde yıkılan her her şehrin, her binanın, her kaybımızın sorumluları hem yargılanacaklar, hem de siyasal olarak hesap sorup onları göndereceğiz.” denildi.
“DEPREME HAZIRLIĞIN ODAĞI KOCA ŞEHİRLERİN YIKILMAMASI OLMALIDIR”
Raporun ikinci maddesinde, depremler doğa olayları olarak kaçınılmaz olsalar da, dünyadaki olumlu örneklerin gösterdiği üzere depremlerin felakete dönüşmesinin önlenebilir olduğunun altı çizildi. Bu önlemler alınmadığı sürece felaketin sonuçlarının hiçbir çaba ile önlenemeyeceği vurgulanarak şu ifadelere yer verildi:
“Elbette deprem felaketi sonrası tüm kamu kaynakları enkaz altındakilerin kurtarılması, hayatta kalanların yaşamlarına devam edebilmeleri ve tüm yaraların sarılması için seferber edilmelidir. Elbette geniş çaplı arama kurtarma faaliyetleri ve tüm ülkenin katıldığı dayanışma seferberlikleri uygulanmalıdır. Ancak deprem politikalarının ana odağı ilk başta böyle felaketlerin asla yaşanmaması; koca şehirlerin yıkılmaması, yüzbinlerin enkaz altında kalmaması olmalıdır.”
“KONUT PİYASASI KAMU GÜCÜYLE DENETLENMELİ VE DÜZENLENMELİ”
EHP Deprem Komitesi’nin raporunun üçüncü maddesi, yıkılan tüm konutların sorumluluğu için rant için tüm mimari ve mühendislik disiplinini çöpe atan, denetleme süreçlerini baltalayan rant ve beton düzenini işaret ediyor.
Şehirlerin, yaşam alanlarının, halkın barınma ve yaşam haklarının bu anlayışa devredildiği sürece felaketlerden kurtuluş olmadığı ifade edilerek “Emekçi halkın barınma hakkı; imar rantındaki dalgalanmalara, sermaye sahiplerinin şehirlerdeki yatırım tercihlerine bırakılamaz. Kamu, tüm imkanlarıyla hem ihtiyaçları karşılama, hem de planlama ve denetleme görevlerini üstlenmelidir. Bu durumu engellemek için konut piyasası, kamunun tüm gücüyle denetlenmeli ve düzenlenmelidir. Yapılması gereken ilk şey, tüm konutların trafiğe çıkan her araçta olduğu gibi resmi kayıtlarının oluşturulmasıdır.” denildi.
“ŞEHİRLER EMEKÇİ HALKIN İHTİYAÇLARINA GÖRE PLANLANMALI”
Dördüncü maddede, deprem felaketinin önlenebilmesi için şehir planlanamasının artık sermayenin çıkarlarına göre yapılamayacağı vurgulanarak “Depreme dayanıklı ve hazır bir şehir ancak ulaşım, altyapı ve yapılaşma alanlarında merkezi bir planlama ile inşa edilebilir. Sanayi merkezlerinin nerede kurulacağından konut bölgelerinin nasıl planlanacağına kadar hiçbir soruya rant ve kar odaklı bakış açısıyla doğru bir cevap verilemez. denildi.
“KAMU KAYNAKLARIYLA DEPREME DAYANIKLI KONUTLAR İNŞA EDİLMELİ”
Raporun son maddesinde, önümüzdeki en önemli meselenin İstanbul başta olmak üzere üke çapında hiçbir depreme hazırlık yapılmadan kurulup büyüyen şehirlerin depreme hazırlanması olduğu vurgulanıyor. Maddede şu ifadeler yer alıyor:
“Bu görevin altından ancak tüm kamu kaynaklarının, kurumlarının ve kamu otoritesinin harekete geçirilmesiyle kalkılabilir. En önemli adımlardan biri, depreme dayanıklı sosyal konutların kamu kaynakları ile hızla inşa edilmesi ve kullanıma sunulmasıdır.
Ekonomik kriz düşünüldüğünde işçi ve emekçilerin yalnızca güvenli bir çatı altında yaşamak için tüm birikimlerini kaybetmesi, yıllarca ödenecek kredilerin altına girmesi mümkün değildir. Güçlendirme veya yeniden yapım uygulamaları hiçbir ek yük getirmeden kamu tarafından sağlanmalıdır. Konut ve yaşam alanlarının dönüşümü süresince geçici barınma sorununu çözebilmek için şehir merkezlerinde türlü çeşitli usulsüzlüklerle müteahhitlere peşkeş çekilmiş alanlar kamulaştırılmalı ve gerekli işlevler kazandırılmalıdır.”