
Korku Duvarları Yıkılıyor Gençlik Susmuyor
“Devrimcilik, gelişen olaylar karşısında halkın fiili tepkilerine öncülük etmektir.”
Mahir Çayan
Türkiye, tarihi bir eşikten geçiyor. Yıllardır susturulan, bastırılan, korkutulan bir halk; bugün gençliğin öncülüğünde yeniden sokağa çıkıyor. Ekrem İmamoğlu’nun tutuklanması, sadece bir belediye başkanının değil, bir devrin sonunun sembolüdür. Saray rejimi, yargıyı sopa gibi kullanarak korku düzenini sürdürmeye çalışıyor. Ama artık bu oyun tutmuyor. Gençlik susmuyor. Gençlik, korku duvarlarını yıkıyor.
Üniversitelerde, sokaklarda, sosyal medyada yükselen ses bir isyan değil sadece; bir uyanıştır. Mahir Çayan’ın dediği gibi, “Bir kıvılcım, bir ormanı yakabilir.” Bugün o kıvılcım gençliktir. Şehir şehir yayılan öğrenci eylemleri, yıllardır içimize işleyen sessizliği parçalıyor. Ve bu ses yankı buluyor; halk dinliyor, halk sokağa çıkıyor. Bu öfke kişisel değil, sınıfsaldır. Bu öfke, adaletsizliğe, yoksulluğa, kayyumlara, ranta, kadın düşmanlığına, gençliğin geleceksizliğine duyulan öfkedir.
Ana muhalefet partisi, yıllarca sokaktan korktu. Ama bugün CHP’nin yeni lideri Özgür Özel, gençliği dinliyor. Belki de ilk kez, halkın sesine kulak vererek adım atıyor. Bu olumlu bir gelişmedir, ama yeterli değildir. Çünkü bu gençlik artık sadece seçim sandığını değil, hayatın tüm alanlarını dönüştürmek istiyor. Burjuva sınırlar içinde kalan bir değişim, bu enerjiyi taşıyamaz. Halkın gerçek kurtuluşu, ancak ve ancak örgütlü bir halk hareketiyle mümkündür.
Eylemlerin gücü, yalnızca sokakta attığımız sloganlarla sınırlı değildir. Bugün gençliğin başlattığı boykotlar, sermaye sınıfını doğrudan hedef alıyor. Büyük sermaye gruplarının ürünlerine yönelik tüketim boykotları, sadece ekonomik değil, politik bir mesajdır. Tüketimden gelen bu güç, eğer üretimden gelen güçle -işçi sınıfının örgütlü grev hareketleriyle- birleşirse, egemenlerin kaleleri çatırdamaya başlar. Bugün gençlik sokağı tutuşturuyor, yarın fabrikalar durduğunda, azınlığın tahakkümüne karşı çoğunluğun gerçek gücü ortaya çıkacaktır.
Bu nedenle, boykotlar rastlantısal değil; planlı ve yaygın olmalıdır. Öğrenciler yemekhaneleri, yurttaşlar zincir marketleri, işçiler fabrikaları örgütlemelidir. Bugün geçici bir öfke değil, sürekli bir direniş inşa etme zamanıdır. Mahir’in dediği gibi, “Süreklilik gösteremeyen devrimcilik, bir anaforun içinde kaybolmaya mahkumdur.”
Ve işte o sürekliliğin işaretleri sokağa taşmaya başladı bile. Dün Kadıköy'de üniversite öğrencilerinin gerçekleştirdiği eylemde taşınan açılımı “Devrimci Z kuşağı” olan pankart, yalnızca bir mizah ürünü değil; tarihsel bir köprüdür. 1970’lerin devrimci gençlik örgütüne bir selam çakan bu pankart, aynı zamanda bugünün Z kuşağının kimliğini de sahipleniyor. Gençlik, hem geçmişin devrimci mirasını kuşanıyor hem de bugünün dilini ve direniş ruhunu yaratıcı bir şekilde harmanlıyor. Bu, Mahir Çayan’ın “tarihin devrimci devamlılığı” fikrinin ete kemiğe bürünmüş halidir.
Korku duvarları yıkılıyor. Gençlik susmuyor. Halk gençliği dinliyor. Şimdi görev bizde: sokakları terk etmemek, boykotları büyütmek, grevleri örmek, halkı örgütlemek. Bu topraklarda, yeniden ve yeniden devrimci umudu büyütmenin tam zamanı.
Yarın, geniş bir yazar kadrosu ile günceli değerlendirme, siyasi gelişmeleri takip etme, öngörme, anlama ve fikri bir yön çizme hedefindedir. Ancak yayınlanan yazılardaki görüşler, Yarın Yayın Kurulu’nun politik değerlendirmeleriyle tümüyle aynı çizgide olmayabilir. Farklı değerlendirmelere sahip olsalar da mücadeleye katkı sunacağını düşündüğümüz tüm yazılara yayın ilkelerimiz çerçevesinde yer vereceğiz.