1 - Gezi Direnişi’nin üzerinden yıllar geçti ancak sonuçları hala kendini gösteriyor. Gezi, kendinden önceki daha umutsuz bir dönemi kapattı ve halkın siyasete kitlesel müdahale ettiği dönemlerin kapanmadığını gösterdi. Şehir merkezlerini tutup meydanları dolduran halk siyasi iktidara hiç beklemediği bir ders verdi. Gezi, bir sonraki süreçteki siyasi ayrımları ve tartışmaları belirledi. Elbette siyasi iktidar da Gezi’den dersler çıkardı.
2 - İki kez beraatle sonuçlanmış bir dosyanın yeniden açılması, AİHM kararlarına uyulmaması, delilsiz, altı boş suçlamalar… 6 ay önce mücadele arkadaşlarımıza verilen cezaların sebebinin iktidarın hesaplaşma isteği olduğu açık. Ancak bu sadece bir intikam değil. Gezi davasında verilen cezalar, başka birçok yargı sürecinde olduğu gibi topluma bir mesaj taşıyor. Siyasi iktidar kendisine yönelik tüm tepkiyi baskılamak, itirazları susturmak istiyor. Bu amaçla toplumsal muhalefete açıkça hukuksuz cezalarla gözdağı vermeye çalışıyor.
3 - Gezi davasında yargılanıp mahkum edilenler, başka birçok toplumsal mücadelede de deneyimleri ve yol göstericilikleriyle var oluyorlardı. Kent hakkı ve işçi sınıfının sosyal hakları mücadelelerinde, adalet arayışlarında öncülük yapıyorlardı. Onların uydurma gerekçelerle cezaevine konulmaları, mücadele deneyimleriyle toplumun bağını kesme amacını da taşıyor. Soma’nın avukatı Can Atalay’ın Bartın’da olamaması bunun bir örneğidir.
4 - Bu fikri kopukluğu önlemek için her attığımız adımda bu deneyimler arasındaki devamlılığı sağlamaya, mücadele arkadaşlarımıza sahip çıkmaya devam etmeliyiz. Ne onları bir gün bile yalnız bırakma, ne de topluma bu deneyimleri aktarma çabasından geri durma lüksümüz yok. Bu hukuksuzlukları durdurmanın, baskı rejimini göndermenin, demokratik hakların kalıcı hale gelmesinin yolu buradan geçiyor.