Bize Yalan Söylediler
Geçtiğimiz günlerde Türk-İş Başkanı Ergün Atalay: “O kadar sıkıntıya rağmen biz zenginlerden daha mutluyuz. Bizim bir ayda aldığımızı onlar bir haftada kedilerine mama veriyor” dedi. Ne gülünç bir haldir. Fakat sözleri hiç de yabancı değildir. Patron yancısı Ergün Atalay’a gelene kadar bize öyle sözler dendi ki, onun bu sözleri havada savrulup gitti.
Kendimi bildim bileli masallar dinlerim dünya üzerine. Hiç ufak hayaller kurdurmadılar bize. Prenslerin, prenseslerin dünyası anlatıldı. Beyaz atları, kuleleri vardı. Zenginlerin havuzları, gıcır gıcır elbiseleri vardı. Bu alemin yeşilleri, ormanları, bitmeyen tatilleriyle yaz günleri vardı. Masallar her yerde çıktı karşıma. Kitaplarda, büyüklerin ağzında, panolarda, televizyonda. Okullarda, sokakta… Kafamı çevirdiğim her yönden aynı ses yükseldi daima. “Çok çalışınca masallar alemine geçiş olacaktı”. Dinledik tüm dersleri, geçtik sınavları. Bir yarıştı madem, katılacaktık her birimiz en önden. Memleketin fakültelerinde sabah akşam kafa patlattık. Edebiyatı da bildik, Fen’i de. Önümüze ne konduysa yalayıp yuttuk. Ne de olsa altından bir düdük vardı işin ucunda. Üstelik anlatılmıştı, her birimiz biriciktik. Kalabalıklardan farklıydık, sıyrılacak Berlin Duvarı’nın ötesine zıplayacaktık. Baban işçi, annen aç mı, işte bunun hiçbir önemi yoktu.
Şimdiyse kapitalizmin koynunda, sabah yedi sularında yollardayız. Yarı aç yarı tok bir kalabalığın parçasıyız her birimiz. Az mı çalıştık? Az mı istedik. O masala erişmek için neyi eksik yaptık? Hadi bir kaçımız tembeldi. Peki ya bu metrobüs sırasındaki yığınla insanın tamamı neyi eksik yapmıştı?
Milyonlarca asgari ücretlisiyle biz bu toprakların kandırılmışlarıyız. Bizi asla içine almayacakları bir masalla uyuttular, avuttular. Kimseler çıkıp bize bütün bir emeğini vermen karşılığında sana açlık sınırının altında bir ücret verilecek demedi. Kimseler çıkıp bize, sen çok çalışacak belki bir kahve içemeyeceksin ama birileri ejder meyveli smoothie içecek demedi. Çocuğuna okul pantolonu alamayacaksın da denmedi, açım diyerek valilik önünde kendini yakacaksın da denmedi, yemekhane kartında para kalmayacak, hayatından cayacaksın da denmedi… Bir masaldı bize anlattılar, bir hülyaydı bizi kaptırdılar. Çok çalışılacak ve nihayetinde sefa sürülecekti.
Hayaller öteye dursun, biz gerçeklere bakalım. Bütün bir ömrümüzü bir lokmaya vermek için yaşıyorken bir adam çıkıyor ve utanmadan “mutluyuz” diyor. Ne yüzsüzlükse kendini de açlar ordusuna dahil sayıyor. Ergün Atalay’ın zihniyetini açık unutulan mikrofondan biliyoruz biz. Kapitalizmi sürdürmek için işçi sınıfına palavralar sıkan patronlar yetmiyor, bir de güya “temsilcimiz Atalay” pansuman yapıyor.
İşçi sınıfı, anlatılan masalın sırrını çözeli epey oldu. Açlık kalemimizi biledi, o masalın satırlarını çizdi. Şimdi de Atalay beyefendi çıkmış diyor ki, “o masallar gerçekleşmemiş olabilir ama biz böyle daha mutluyuz”. Vay efendim. Mutluluk bu işin neresinde? Boş buzdolaplarında mı, yıllanmış kıyafetlerde mi? Bir saat fazla uyumanın sıcaklığından mahrum kalmak mı mutluluk yoksa sonu gelmeyen mesailerle ömür çürütmek mi? İşsizlikten bükülen boyunlar mı mutlu, emekliliğini rutubetli evinin bir köşesinde geçirenler mi mutlu? Ara ki bulasın mutluluğu…
Şarkı da diyor ya hani “Bana yalan söylediler, kaderden bahsetmediler” diye.
Bize yalan söylediler dostlar, kapitalizmden bahsetmediler. Hem de her birimize. O masalları zapteden kahramanlar, bizi o masalın içine almayı hiç istemediler. Bu alemin her bir noktasını var edenlere bir kader biçti, bir de bunu örttüler. Şimdi de öyle oldu ama fena mı oldu diyorlar. Hem de nasıl fena oldu bilmiyorlar. İşçi sınıfı, bu açgözlü sürüye ne denli fena olduğunu elbet gösterecek. Hem de masallarla avutarak değil, sözünü açıktan haykırarak gösterecek. “Üreten biziz yöneten de biz olacağız” denilecek. İşte o zaman mutluluk ötede değil, yanı başımızda olacak. Birileri için de değil, her birimiz için…
Yarın, geniş bir yazar kadrosu ile günceli değerlendirme, siyasi gelişmeleri takip etme, öngörme, anlama ve fikri bir yön çizme hedefindedir. Ancak yayınlanan yazılardaki görüşler, Yarın Yayın Kurulu’nun politik değerlendirmeleriyle tümüyle aynı çizgide olmayabilir. Farklı değerlendirmelere sahip olsalar da mücadeleye katkı sunacağını düşündüğümüz tüm yazılara yayın ilkelerimiz çerçevesinde yer vereceğiz.