Post

AKP Bir Geri Dönülmez Felakettir

Erzincan-İliç’teki Çöpler Altın Madeni’nin etrafındaki atık biriktirilen alanda bir kayma yaşandı. İşlemlerden geçirilmiş siyanürlü toprak taşarak çevreye yayıldı. Dokuz işçimiz bunun altında kalmış durumda. Hem bu istifleme alanı, hem de siyanürlü atık suyun bulunduğu göl güzelim Fırat Nehri’nin dibinde. Hani milliyetçiler “ırmağının akışına ölürüm Türkiyem” diyor ya. Ölmeyin de görün bu gerçeği.

Altın madeni işletmek bile doğal afete dönüşüyor ülkede. Daha bir deprem olmadı, sel olmadı, fırtına çıkmadı. Buna rağmen siyanürlü toprak patlamış gitmiş durumda ve Fırat Nehri’nin dibinde, bütün varlıklarımızı zehirlemek üzere bekliyor. Menfezleri kapattık, önüne set çektik durdurduk diyorlar. Peki o zehir yüklü toprağın zeminle temasını kesmek mümkün mü? Muhakkak ki hayır. O yayılmış toprağın üzerine her yağmur yağdığında aşağı sızan su, yer altı suyuna karışarak nehre ulaşacak. Daha kötü ne olabilir ki?

AKP dönemine kadar, cumhuriyet tarihi boyunca 1.186 izin verilmiş durumda madencilik alanında. AKP’nin hükümet ettiği dönemde ise bu sayı tam 386.000. Şimdi tehlikenin farkında mıyız?

Gözümüzün gördüğü ve kayma sonucunda kendini gösteren yerin dışındaki yüzbinlerce saatli bombanın üzerinde oturuyoruz. Burada siyanürlü suyu taşıyan boru patladığında bile çalışmanın devam etmesini sağlayan, alanın genişlemesine birkaç kere onay veren AKP bürokrasisinden ne beklenebilir ki? Hepimizin her an eli yüreğinde.

Tek dertleri AKP nakaratlarını tekrar etmek.

Cumhurbaşkanımızın talimatıyla hareket ediyoruz, devlet olarak tüm imkanlarımızla sahadayız, tam koordinasyon halindeyiz. Hepsi laf salatası ve hepsi hamaset. Bu fırsatla bile sözüm ona liderlerini yüceltiyorlar. Eğer depreme müdahale edilmesi gerekiyorsa, eğer vatandaşlarımızı kurtarmak gerekiyorsa ve eğer ülkeyi korumak gerekiyorsa cumhurbaşkanından talimat gelmesi gerekmez. Vatan sevgisi yeterlidir. Bir sorun varsa vatan sevgisiyle, bu ülkenin insanlarını koruma duygusuyla ve görev bilinciyle hareket edilir.

Bu Anagold denilen şirketin yolunda yürümesini sağlayan belgelerde imzası olan Murat Kurum bunu siyasi istismar konusu haline getirmeyelim diyor. İşçilerimiz toprak altında kalmış, Fırat Nehri’mize siyanür karışmak üzere, muazzam bir çevre felaketi yaşanıyor ama bunu siyasetin konusu haline getirmeyelim değil mi? AKP’nin siyasetin konusu haline getirdiği konular ise şöyle: Dinimizin-mezhebimizin ne olduğu, içki içip içmediğimiz, kaç çocuk yapmayı düşündüğümüz, merkezi yönetime oy verip vermediğimiz ve cinsel yönelimimizin ne olup olmadığı. Oysa ki devlet insana inancını, özel hayatını, çocuk sayısını ve oyunun rengini sormaz. Soramaz ve sormamalı. Devlet insanına üşüyor musun, diye sorar. Aç mısın, tok musun, diye sorar. Hasta mısın, sağlığın yerinde mi, diye sorar. Aldığın ücret yetiyor mu, diye sorar. Senin bölgene gelmiş olan şirketler suyunu toprağını kirletiyor mu, diye sorar. Devletin görevi ve şerefli hali budur.

Devlet baba, devlet baba deniyor. “Devlet baba”nın yapması gereken, etrafa siyanür saçan şirketi yaptığı işten men etmek olmalı. Bu ve buna benzer bütün madencilik alanları, devletin kontrolünde ve devlet işletmeciliği altında olmalı.

Daha tankıyla topuyla gelmediler. Sadece parasıyla, rüşvetiyle geldiler. Görüyoruz ki bütün bürokrasi kademeleri teslim olmuş, yargı teslim olmuş. Herkes teslim olmuş. Hani “Hans” veyahut “George” ne diyor bizi ilgilendirmezdi. Sorsan İsrail’e ve emperyalizme çok karşıdırlar. Saatlerce konuşurlar, kola dökerler, kahveci basarlar. Sorsan çakıl taşını bile vermezler. Hey gidi hey, koskoca Fırat Nehri’nin temizliğini, güzelliğini ve güvenliğini çatır çatır satmışlar halbuki.

Bütün bu meseleler böylece dizilirken mevcut hükümet ve yandaşları sürekli Anayasa Mahkemesini kapatmaktan açıyor kapıyı. Görüldüğü gibi siyanürle altın çıkarma şirketine hiçbir yargı kararı dur diyememiş. Anayasa Mahkemesi kapatılsın diye konuşulursa, anayasanın maddelerine uyulmazsa, halkın lehine karar veren yargı mensupları sürgün edilirse tabii ki böylesi şirketlere dur diyecek bir hâkim bulunamaz. Yapılmak istenen de budur zaten. Bağımsız yargı gerekmez, onun yerine de “cumhurbaşkanımızın talimatları” gelir oturuverir. Yazık ki ne yazık, Osmanlı İmparatorluğu’nda bile padişah, meclis ve kadı ayrı ayrıydı.
Kendi anlayışının esas din ve esas “şeriat” olduğundan bahseden AKP. Açlık sınırını dayatan ve ekonomiyi çökerten AKP. Kayyım atayan, parti başkanlarını ve milletvekillerini hapiste tutan AKP. Kendisi bizzat geri dönülmez bir felakettir.

Bu felaketten kurtulmamız gerekiyor. AKP’den kurtulmadan nehirlerimizi, emekçilerimizin hayatını, iş ve ekmeğimizi, hak ve özgürlüklerimizi kurtaramayız. Her şeyin başı ondan kurtulmaktır.

Bütün maden işletmelerinin kamulaştırılmaları gerekiyor.

Ama önce AKP’nin kamu yönetimi alanından uzaklaştırılması gerekiyor.

Mücadele edeceğiz ve bu vicdansızları, bu insafsızları, bu kendini bilmezleri göndereceğiz.

*Hakan Öztürk'ün bu yazısı ilk olarak 16 Şubat Cuma günü Yeni Yaşam Gazetesi'nde yayınlanmıştır.
 

Yarın, geniş bir yazar kadrosu ile günceli değerlendirme, siyasi gelişmeleri takip etme, öngörme, anlama ve fikri bir yön çizme hedefindedir. Ancak yayınlanan yazılardaki görüşler, Yarın Yayın Kurulu’nun politik değerlendirmeleriyle tümüyle aynı çizgide olmayabilir. Farklı değerlendirmelere sahip olsalar da mücadeleye katkı sunacağını düşündüğümüz tüm yazılara yayın ilkelerimiz çerçevesinde yer vereceğiz.

İlgili Yazılar

Post

Ortadoğu’daki Dalgalanmalar

Post

Tam Kurtuluşun Yolu

Post

Gerçekçi Ol, İmkansızı İste

Post

Kamusal Emeklilik Hakkı Savunulmalı

Post

Köylülere Her Yönden Saldırı

Post

İyi Bir Başlangıç

Post

Tek Adam Rejimi Tekledi

Post

Açlıktan Öte Köy Var mı?

Post

Emsalsiz, Tek ve Kıyaslanamaz Değiliz

Post

Asgari Ücret 42.300 Lira Olmalı

Post

Asgari Ücreti Kıyaslamak

Post

Asrın Hortumlaması: 133,5 Milyar Dolar

Post

Enflasyonu Ücretler Yaratmıyor: 5 Kanıt

Post

Üreten Biziz, Paylaşan Da Biz Olacağız

Post

Emeğin Tam Karşılığı, Tam Refah, Tam İstihdam

Post

Haklılığımızı Açıklıyoruz Ve Kanıtlıyoruz

Post

Üç İnsandan Biri İşsiz, Dört Çocuktan Biri Aç

Post

Kurban Edilmek İstenen Emekliler

Post

Olmaktan Korktukları Yerdeler

Post

Tarih Bir İpucu Bekliyor

Post

Yarını Bugünden Kurmaya Başlamak

Post

Kamu Yararı için Ürün ve Hizmet Yaratmak

Post

Yön Göstermek

Post

Somut Koşulların Somut Analizi ve Siyaseti

Post

AKP Bir Geri Dönülmez Felakettir

Post

Orman Yangınlarında Bütün Tohumlar Ölmez

Post

Kerelerce Ölçülen Gelir Adaletsizliği

Post

Alem Buysa Kral Popülistler

Post

İşçi Sınıfı Şart Koşabilir

Post

Sefalet Endeksi

Post

Birkaç Ağaç ve Bir Nefes

Post

Ücret ve Kar Tahterevallisi

Post

Laiklik Şimdi ve Hep Gerekli

Post

Enflasyonun Yarattığı Sefalet

Post

Enflasyonun Sebebi Açlık Sınırındaki Ücretler mi?

Post

Bütçede Değirmenin Suyu Nerden Gelir Nereye Gider

Post

Anayasa Mahkemesini Bir Kez Tanımamak

Post

Gençler Sadece Asansör İstemez

Post

Emek ve Demokrasiden Yana Cumhuriyet

Post

Yahudi Olmayan Çocuklar da Çocuktur

Post

Elin ve Evin İyisi

Post

Göz Hizasında Siyaset

Post

Dördüncü Kuvvet Dik Duruyor

Post

Beton Bina ve Fabrika

Post

Smaç Sebep Sayı Sonuçtur

Post

Sorun Geniş Bir Zaman ve Mekanda

Post

Ekmek İstiyoruz ama Gül De

Post

Parti İşçi Sınıfını Besteler

Post

Kamu Mülkiyetini Kurtarmak

Post

İçeriksizlik Fırtınası

Post

Ormanlar Bizim, Kahrolsun Kapitalizm

Post

“Esset” Değil Halkın Öz Varlıkları

Post

Var ve Yok Listesi

Post

Karşı Kültür

Post

Günbegün Ücret Mücadelesi

Post

Aslanı Kediye Boğdurmak

Post

Sonradan Hatırlananlar

Post

Seçimin Yarattığı Yorumlama İmkânı

Post

Erdoğan’a Yetki Yok

Post

Mülkiyet Sorunu

Post

Halkın Temel İhtiyaçları, Kamu Hizmeti Olarak Karşılanmalı

Post

Örgütlü Gücü Meclis'e Taşıyalım

Post

Hiçbir Yerden İzin Almamak

Post

Mahirleri Anmak Değil Anlamak

Post

Hareketin Hareket Halindeki Doktrini

Post

Denizlere Çıkar Sokaklar

Post

Tabutta Röveşata

Post

Buyurunuz Buradan Yakınız, Mösyö Hükümet

Post

Depremin Siyaset Üstü Olmaması

Post

Basra Harap Olmadan Önce

Post

Halkın Birikimlerinin Bağımsızlığı

Post

Görev Zamanı

Post

Bu Daha Başlangıç

Post

Kaynaşmış Değiliz

Post

Bolsonaro Tavuğunu Yalnız Yemesin

Post

Suriye Sınırını Değil Açlık Sınırını Geç

Post

Neden Yapmasınlar?

Post

Hayallerin de Sadakate İhtiyacı Vardır

Post

Büyük Pasta, Küçük Pay

Post

Yine Sınırlama Esas, Hürriyet İstisna

Post

Seçenek Biziz

Post

Üç Husus

Post

Radikalizm

Post

Örgütlü Toplum Parlamentoya Rengini Vermeli

Post

İşçi Sınıfı Programı Vaat Eder

Post

Güç Siyasetle Yapılır

Post

Yenilgi Sonrasında Yorumlamanın ve Politik Programın Yitimi

Post

İşçi Sınıfının Tahtına Oturmaya Kalkışmak

Post

Hedef, Özne ve İktidar Organı