Gençler Sadece Asansör İstemez
Aydın’da bulunan Güzelhisar KYK Kız Öğrenci Yurdu'nda gerçekleşen asansör kazası sonucu, Zeren Ertaş hayatını kaybetti ve 15 öğrenci yaralandı. Olayın sonrasında öğrenciler, asansörlerin uzun süredir bozuk olduğunu defalarca bildirmelerine rağmen onarım yapılmadığını söylediler.
Bir asansörün asansör boşluğuna düşmesi bu devirde neredeyse imkânsız gibi bir durum. Elbette en asgari teknik bakım yapılırsa.
Bu asansör konusundan yola çıkarak, genç insanların hayatlarının diğer parçalarının nasıl olduğunu varın siz hayal edin. Acaba ne yiyip ne içiyorlar o yurtlarda? Banyo yapmak mümkün mü, yoksa zaten sıcak su verilen zamanı yakalamak ayrı bir serüven mi? Bir küçük odaya kaç hayat acemisi yürek sığınmıştır biliyor muyuz?
Genç insanlar belki bir kütüphane isteyebilirler yöneticilerden. Spor salonu, yeni bir derslik, parasız kitap, bilimsel eğitim, burs ya da hayatlarını sürdürebilecekleri bir katkı. Hepsini anlıyorum ama bu ülkenin genç evlatları nasıl olur da “asansörde ölmemeyi” istemek zorunda kalır? Bu hayat nasıl bu kadar kötüye gider ve öğrenciler bunu telaffuz etme noktasına gelir?
Sinop’taki bir protestoda, Yurt Hizmetleri Müdürü Gökhan Kayaçal “korkuyorsan, çakılacağını düşünüyorsan binme o zaman asansöre” diyor öğrencilere.
İşte o muhteşem kafa yapısı yine karşımızda.
O kıyafeti giymeyeceksin, o zaman tacize uğramazsın. Basın açıklaması yapmaya kalkışmayacaksın, kalkışmazsan gözaltına alınmazsın. Sendikaya üye olmayacaksın, o takdirde işten atılmazsın. Sorun yok diye inanacaksın, sorun yok dersen (Kürt) sorunu ortadan kalkar. Sonuncusu bizatihi Erdoğan’ın sözü.
Enflasyon, işsizlik, kadın cinayetleri, çocuk istismarı, tutuklu gazeteci, lezbiyen mezbiyen zaten hiçbir şekilde mevcut değildir. Aklından bile geçirme.
Bizim medyanın, toplumsal olaylar yaşandığında kullandığı “sadece ‘şunu’ istediler” kalıbı var. Yılların ezilmişliği diyebiliriz. Mücadele edenin isteği eğer çok küçük ve çok basit değilse onu meşru olarak sunamıyorlar. Bizim yokluktan, yoksulluktan gelen insanlarımız ne isteyebilir ki? Ne istemeye hakkı olabilir ki? Bizim gibi insanlar asla çizmeyi aşmamalıdır. Bir toplumsal isteğin en küçük olanı güzeldir. Tek millet, bayrak, vatan, devlet ve tabii ki tek istek.
Çıkıp şimdi de “gençler sadece asansör istiyor” mu diyecekler? Hiç sanmıyorum. Bu sefer aynı nakaratın onları kurtarması mümkün değil. Yer demir gök bakır.
Hiçbir insan topluluğu çıkıp sadece asansör istemez çünkü. Akla mantığa aykırı bu.
Asansörle ilgili sorun, toplumun diğer büyük sorun yumağıyla ilişkilidir ve onun bir tezahürüdür. Toplumun büyük sorun yumağında bulduğunuz ilk ipin ucunu kuvvetlice çektiğinizde bütün sorunlar sihirli bir şekilde çözülüvermez. Toplumsal meseleler öyle tereyağından kıl çeker gibi halledilmez. En başta gelen ve en önemli bilinç, bir ipin diğer iplerle dolaşık olduğu bilincidir.
Asansörün varoluşu AKP’nin yarattığı varoluş şeklinin birebir aynısı. Var gibi ama yok.
Demokrasi de böyle, hukuk da, güçler ayrılığı da, anayasa da.
AKP’nin yarattığı rejimde her şey ancak görüntü olarak var, laf olarak var, hamaset olarak var.
Tren yolu var ama altında toprak yok, raylar havada durduğu için büyük facialar yaşanıyor.
Sözüm ona her tarafta kocaman hastaneler var ama başvursan asla randevu yok. Randevu bulsan uzman hekim yok. Hekim bulsan tetkik sırası ve ilaç yok.
Kentsel dönüşüm yapıyorlar güya ama yeni yaptıkları binaların demiri yok, betonu yok, kalitesi yok. Uzaktan bakınca çok şık gibi gözüküyorlar ama içleri çürük. İlk depremde hepsi birer mezara dönüşüyor.
Asansör sorunu, öğrencilerin barınma ihtiyacıyla ilgili bir sorun. O da toplumun barınma ihtiyacıyla ilgili. Barınma ihtiyacı toplumun beslenme, eğitim, sağlık, ulaşım, enerji alanlarındaki toplam ihtiyaçlarının içinde.
Toplumsal ihtiyaçların karşılanması ve bir kamu hizmeti olarak karşılanması AKP ve neo-liberal sistemin umurunda bile değil. Onlara göre ölen ölür kalan sağlar bizimdir. Eşitlik ruhu gereği herkesin aynı safta namaz kılması gerekir ama AKP’liler çoktan o safları sınıflara göre ayırdılar. Onlar zenginlikleriyle ve pahalı arabalarıyla övünüyorlar artık. Yoksulları hakir görüyorlar. Kendileri nargile içerken diğer insanların yoksunluk yaşaması, üstünlük duygusu veriyor onlara.
Bu anlayıştaki kişiler kamu ihtiyaçlarının, bir kamu hizmeti olarak sağlanmasını istemezler. Bunu bir kenara bırakalım esas yaptıkları iş, kamu ihtiyaçlarının karşılanmasını özellikle eksik bırakarak toplumu zayıf düşürmek. Yurtlar konusunda çaresiz kalmayan halkın genç evlatları, cemaatlerin yurtlarına mecbur kalsın istiyorlar. Cemaat yurtları da oracıkta ağlarını örmüş gibi bekliyor.
Aynı şekilde toplumun sağlık alanındaki ihtiyaçları karşılanmıyor ve beri tarafta yandaşların sahip olduğu özel sağlık kuruluşları aç kurtlar gibi pusuda. Eğitim alanında büyük bir niteliksizlik oluşturuldukça, özel okul ve dershane sahipleri ellerini ovuşturuyor. Yıllarca bir cemaatin o dershanelerde ne karanlık planların izini sürdüğünü artık biliyoruz. Tütün fabrikaları kapatıldı ve şimdi uluslararası sigara kartelleri halkın kanını emiyor.
Kamu ihtiyacını karşılamayan sistem, toplumu zayıf düşürüyor ve acımasız piyasa arenasına teslim ediyor.
Sadede gelecek olursak.
Bozuk asansöre baktığımızda bozuk düzeni görürüz. O nedenle gençler sadece asansör istemez. Eğitim ihtiyaçlarının ve buna bağlı olarak bütün toplumsal ihtiyaçların bir kamu hizmeti olarak karşılanmasını ister. “Sadece…” diye bir kabuğuna çekiliş söz konusu olamaz.
Hattı müdafaa yoktur, sathı müdafaa vardır ve o satıh bütün toplumsal ihtiyaçlardır.
*Hakan Öztürk'ün bu yazısı ilk olarak 3 Kasım Cuma günü Yeni Yaşam Gazetesi'nde yayınlanmıştır.
Yarın, geniş bir yazar kadrosu ile günceli değerlendirme, siyasi gelişmeleri takip etme, öngörme, anlama ve fikri bir yön çizme hedefindedir. Ancak yayınlanan yazılardaki görüşler, Yarın Yayın Kurulu’nun politik değerlendirmeleriyle tümüyle aynı çizgide olmayabilir. Farklı değerlendirmelere sahip olsalar da mücadeleye katkı sunacağını düşündüğümüz tüm yazılara yayın ilkelerimiz çerçevesinde yer vereceğiz.