Aslanı Kediye Boğdurmak
Erdoğan, Asgari Ücret Tespit Komisyonu’nun asgari ücreti açıklaması sonrasında bir tweet paylaştı. Orada diyor ki: “İşçi ve işveren tarafları başta olmak üzere uzlaşı kültürü içerisinde asgari ücretin belirlenmesinde emeği geçen tüm paydaşlara milletim adına teşekkür ediyorum.”
Neymiş, “uzlaşı kültürü” içinde olduğumuz için “herkeslere” teşekkür etmiş.
Ne yüce gönüllülük.
Demek ki uzlaşma işini çok seviyor ama tabii ki işçi sınıfının hakları gasp edilirken uzlaşmayı. İşçi sınıfının açlık sınırının altında ücret alması, son derece normal bir hale getirilirken, işçi sınıfının hayatı kayıp giderken, o çaresiz ve örgütsüzken.
Mevcut iktidar, işçi sınıfının şahsında aslanı kediye boğdururken müteşekkir olmak ne kelime, muhtemelen kontrol edemedikleri kahkahalarını atıyorlar.
Bu olayda “uzlaşma kültürünü” ayakta alkışlayan Erdoğan, konu Kürt meselesinin barış yoluyla çözülmesine gelince, yüz seksen derece değişiyor. Nedense Kürt meselesinin çözülmesinde hiç “uzlaşma kültürü”nden yana değil. Kürt halkının seçimle kazandığı yerel yönetimlere kayyım atarken hiç uzlaşma yanlısı değil. Sınır ötesi operasyonları kast ederek “bir gece ansızın gelebiliriz” derken hiç de uzlaşı erbabı gibi gözükmüyor.
Biz de isterdik ona teşekkür etmeyi.
Her ne hikmetse “uzlaşma kültürü” taraftarı Erdoğan, başörtüsü konusunda öyle değil. Gezi’ye katılmış kadınlara “sürtük” derken öyle değil. Alevilerin cemevlerini ibadethane kabul etmezken öyle değil. “Affedersiniz Ermeni” derken, gece müzik dinlenilmesini yasaklatırken, gökkuşağı bayrağını taşıyanların peşine düşerken hiç öyle değil.
Böyle hususlarda “uzlaşma kültürü”nden yana değil. Bilakis konular böyleyse tamamen “kutuplaştırma kültürü”nün adamına dönüşüyor. O yazdığı güzel tweetlerden eser kalmıyor. Kimliklerle ilgili bütün yangınlara körükle gidiyor. Genç insanlara “kinini unutmamayı” öğütlüyor.
Ama işçi sınıfının elindeki avucundaki söğüşlenirken huşu içinde “uzlaşma kültürünü” yaşamalıyız öyle mi? Hiç zannetmiyorum. Merak etme sen, işçi sınıfı gününü bekliyor. Bakıyor her yere arayış içinde. Hayat hepimiz için ve bir sınıf olarak emekçiler için de zor. Sorunların kolay ve apaçık gözüken bir çözümü yok.
Şu kadar muhalefet eden organizasyon var güya.
Birisi, sen sendikalarda örgütleneceksin, sen kendin hakkını söke söke alacaksın diyor mu?
Birisi, sen çalışıyorsun, sen alın teri döküyorsun ve üretiyorsun; o zaman yönetimin de sende olması lazım diyor mu? Senin hak arayışının haykırışları o koca meclisin salonunda çınlamadıkça, o meclis güçlü falan olamaz diyor mu?
Birisi seni fiilen 12-13 saat çalıştırıyorlar, gecen gündüzün yok, sen sadece ve sadece günde 6 saat çalışmalısın, asla uzlaşma diyor mu?
Milli gelir büyüyor, verimlilik arttı, üretkenlik ilerledi, teknoloji sıçrama yaptı, yapay zekâ kullanılıyor değil mi? Burjuva zihniyetinin her çıkan aparatı, papağan gibi bunları söylüyor. Peki her şey bu kadar fazla ilerlediyse, bu durum neden işçi sınıfına hiç yaramıyor? Neden o, külkedisi gibi hala nefes nefese çalışmaya devam ediyor. Madem ki çok ilerledik, madem ki iyiyiz; işçi sınıfı da biraz rahat etsin ve daha kısa süre çalışsın o zaman.
Bunu ağzına alan yok.
Bu kadar yüksek enflasyon oluyor, ücretler neredeyse her gün hızla eriyor. O halde her ay enflasyon ne kadar yükseliyorsa, ücretleri de o kadar yükseltelim diyen birisi var mı?
Bu kadar seçim zamanları geldi geçti, çok oy alan düzen partilerinin biri çıkıp öne sürdü mü bunu?
Hepsinin söylediği şarkı şu “işçisin ve asgari ücretlisin, işçisin ve asgari ücretli kal.” Her şey hep olageldiğimiz gibi kalsın. Kapitalist işleyişin bir tek taşıyla bile oynanmasın. Bu işleyişle işçi sınıfı uzlaşsın, boynunu büksün.
Muhteşem sendikacı Ergün Atalay, Habertürk’te konuşuyor: “Ne zaman enflasyonun önüne geçeriz o zaman işi rahatlatırız. Biz enflasyonun arkasından koşarak bu işi çözemeyiz. Her yerde ifade ediyorum. Enflasyon da olmasın, bana para da vermesinler. Enflasyonun arkasından koşmanın bir anlamı yok.”
Maşallah bu da büyük ekonomist.
Bir müsaade et be Ergün Bey. Hiçbir iş yapmıyorsan bari sus ve neoliberalizmin ruhunu şırınga etmeye kalkışma bize.
İşçiler ücret artışı istemesin çünkü rasyonel değil öyle mi? Çünkü kısır döngüye giriliyor öyle mi?
Yani bu sistem işçiler açlık sınırının altında ücret alırsa ve buna ses etmezse ancak iyi işliyor değil mi? Ben söylemedim, üstü kapalı olarak zatı aliniz söyledi.
Eğer sisteminiz bu kadar alçaksa, bu kadar rezilse bunu niye kabul etsin insanlık ve neden bu durumla uzlaşsın işçi sınıfı? Neden böyle yitik bir sistemi korusun?
Uzlaşmıyor olmanın bir yolunu bulacağız mutlaka Ergün Bey. Hani AKP’nin bakanına, mikrofon açıkken “uzasa işi karıştıracağız, en azından kapattım böyle” diyorsun ya.
Emin ol ki, bu işler daha çok uzayacak ve işler karışacak ve o defter kapanmayacak.
İşçi sınıfı sana arifeyi gösterecek ama bayramı göstermeyecek.
*Hakan Öztürk'ün bu yazısı ilk olarak 23 Haziran Cuma günü Yeni Yaşam Gazetesi'nde yayınlanmıştır.
Yarın, geniş bir yazar kadrosu ile günceli değerlendirme, siyasi gelişmeleri takip etme, öngörme, anlama ve fikri bir yön çizme hedefindedir. Ancak yayınlanan yazılardaki görüşler, Yarın Yayın Kurulu’nun politik değerlendirmeleriyle tümüyle aynı çizgide olmayabilir. Farklı değerlendirmelere sahip olsalar da mücadeleye katkı sunacağını düşündüğümüz tüm yazılara yayın ilkelerimiz çerçevesinde yer vereceğiz.