Üç Husus
*
Emek ve Özgürlük İttifakı son toplantısını yaptı ve eylül ayında bir kuruluş deklarasyonu gerçekleştireceğini bildirdi. Her eğilim kendisini muğlak bırakmadan ortaya koyuyor. Karışıklık azalıyor ve sadeleşme yaşanıyor siyasal hayatta. Bu daha sonra yorumlama ve kıyaslama yapabilmek açısından çok yararlı.
Sol kendi geleneğinin hilafına ölçülmeyi ve kıyaslanmayı pek sevmiyor. Kendi yazdığı totolojik kompozisyonlar onun için hep daha önemli. Solun bazı kesimleri ilelebet aynı konumda kalmanın peşinde. Hiçbir dünyevi olay onların makamını zerrece sarssın istemiyorlar. Bütün gelişmelere bu mercekten bakılıyor. Ama sanki çanlar onlar için çalıyor gibi. İki sene boyunca çeşitli hadiseler yaşayacağız. Bakalım o hadiseler hangi politik yorumlama tekniğini haklı çıkaracak. “Dönülmez akşamın ufkundayız” ve politik olarak görünmezlik imkânı kalmadı.
Bu ittifakın oluşması belki on tane açıdan yolumuzu açıyor ama şair “iki çay söylemiştik orda biri açık, keşke yalnız bunun için sevseydim seni” diyor ya. Bu ittifak yalnız bunun için dahi sevilebilir.
Bu daha başlangıç, diğer hususlar da var.
Peki en önemli yönlerinden biri, yan yana olmak mı? Bence değil.
Bir tür sus ve birleş metodu baş gösterdi son dönemlerde. “Tatava yapma, bas geç” çizgisinin nefes aldırmayan hakimiyeti. Politik mülahazanın kendisini “tatava” olarak görüyor. Yok fikirmiş, yok politik programmış, yok hedefmiş bırak bunları. Sedat Peker’in tabiriyle “lan bırak”. Kimse akıl yürütmeye kalkışmasın, ağzı olan konuşmasın, gereği düşünüldü. Kim düşündü? Onu sorma. Onu sormaya hakkın dahi yok. Doğal liderlerimiz düşündü ve hatta o bile düşünmedi. Bir oy vereceksin, bas geç işte. Bir yerdeki beraberliğe katılacaksın, katıl ve konuşma.
Tam bir sol, Türk ve İslam sentezi. Akıl yürütmemek, politik program ileri sürmemek, tartışma hakkının olmayışı konusunda bütün taraflar hemfikir. Bir ol, iri ol, diri ol. Tek millet, tek bayrak, tek vatan, tek millet. Ne mozaiği ulan.
Türkiye’deki birlik anlayışı böyle. O yaklaşıma göre, fikir ya da politik program olmaması kaydıyla birlik başarılı olur. Fikir ya da politik program ileri sürülürse, işler kötüye gider. Neden? Çünkü siyaset kötüdür, fikirler uçuruma sürükler. Sadece burnumuzun ucunu görebiliriz, onun ötesini öngörmek üzerine kafa yormak boş ve anlamsız.
Birlik demek bu anlayışa göre şatafatlı bir sahneye çıktıktan sonra, elleri önden kavuşturup yan yana dizilmek anlamına geliyor. Ne dedi? Hiçbir şey demedi. Söz gümüşse sükut altındır. Bu konuda memleketin soluyla, memleketin aşırı sağı arasında hiçbir sürtüşme yok.
Ne kadar ferahlatıcı ve ümit vericidir ki, Emek ve Özgürlük İttifakı’nın bir politik programı var.
Keşke yalnız bunun için sevseydim yine onu.
Böylelikle ikinci hususu da saymış bulunuyorum. İttifak kuruluş ilanını yaptıktan sonra, politik programını da açıklayacak. Sadece birlik olmayacak, birliğin politik hedefleri de olacak.
O hedefler doğrultusunda mücadele edeceğiz. O hedeflere ulaşıp ulaşamadığımızı kontrol edeceğiz. Ölçüleceğiz, biçileceğiz, tartışma konusu olacağız. Doğal olarak aynı koşullar, bizden ayrı yol ve yöntem önermiş olanlar için de geçerli. Onlar da tartıya çıkacak.
Tez doğrulanacak mı? Antitezi nedir? Senteze gidersek ne olur? Hayat böyle işleyecek. Siyaset aleni olacak. O konuyu kurullarımızda ve kurumlarımızda değerlendireceğiz dönemi kapanacak. Bütün bir halk her şeyi uluorta tartışacak. Konuşan, söz söyleyen ve tartışabilen bir ülkeye doğru yürüyeceğiz.
Ülkenin tartışabilmesi için tezlerimizi söylemeliyiz. Politik program budur. Tezlerimiz güçlüyse, haklıysa ve doğruysa başarılı oluruz. Tezlerimiz güçlüyse güçleneceğiz.
İktisadi kriz konusu ele alınacak mı ittifakta?
Elbette alınacak. İşsizlik, sendikasızlık, düşük ücretler, hayat pahalılığı, uzun çalışma saatleri ve ülkenin kabarmış dış borcu, ittifakın mücadele edeceği alanlar olacak.
Ama demokrasi bahsi de ele alınacak. Ülkenin kanayan yarası olan Kürt meselesi de ele alınacak. Alevilerin eşit yurttaşlık hakkı, kadınların cinsiyet eşitliği mücadelesi, LGBTİQ+’ların ayrımcılığa karşı itirazı ittifakın birinci dereceden konusu halinde.
Kürt meselesinin üstünü kapatmaya çalışma diye bir tavır söz konusu olamaz. Belki de dünyanın en önemli ulusal sorunuyla karşı karşıyayız. Politik programsa, politik programda Kürt meselesinin de kocaman bir yeri olacak. Politik program zülfü yâre dokunacaksa dokunacak.
Bu da herhalde fazlasıyla ayırt edici bir üçüncü husus sayılabilir.
* Metin Çulhaoğlu ağabeyimiz o su gibi akan konuşmalarında, anlatacaklarını hep çok az maddeye indirgeyerek sayardı. Onun anısına selam olsun.
Yarın, geniş bir yazar kadrosu ile günceli değerlendirme, siyasi gelişmeleri takip etme, öngörme, anlama ve fikri bir yön çizme hedefindedir. Ancak yayınlanan yazılardaki görüşler, Yarın Yayın Kurulu’nun politik değerlendirmeleriyle tümüyle aynı çizgide olmayabilir. Farklı değerlendirmelere sahip olsalar da mücadeleye katkı sunacağını düşündüğümüz tüm yazılara yayın ilkelerimiz çerçevesinde yer vereceğiz.