Kurban Edilmek İstenen Emekliler
Şu an AKP Genel Başkan Yardımcısı olan, eski Ekonomi Bakanı Nihat Zeybekci, CNN Türk yayınında gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulundu. Orada diyor ki: “Yapmamız gereken refahı artırmak. Bu da arzı, üretimi artırmakla gerçekleşir. Emekliye 12.500 lira değil 25 bin lira verilerek çözülse dünyada fakir ülke kalmazdı, herkes parayı bolca para verir problemler biterdi. Çözüm; ürünü, malı, istihdamı artırmak. Topyekûn ülkece bir karar vermeliyiz.”
Bir zamanlar eski Hazine ve Maliye Bakanı Nureddin Nebati’nin, “Neoklasik ekonomi düşüncesinden epistemolojik bir kopuş…” tiradı vardı ya aynı onun gibi.
Hepsi maşallah duruma çok vakıf. İnsan Zeybekci’nin sözünü neresinden tutacağını şaşırıyor.
Adamın biri kurban konusunu anlatıyormuş: “Çocuğu olmayan Hz. Davut, Allah’a dua ederek ‘Allah’ım bana bir kız çocuğu ver, onu sana kurban edeyim’ demiş. Dua kabul olmuş. Davut, kızının adını Ayşe koymuş. Çok zaman geçtikten sonra, çocuğun kurban edileceği gün gelmiş çatmış. Hz. Davut kızını yatırmış, tam boğazını kesip kurban edecek, Azrail gökten bir keçiyle inivermiş ve ‘Kızı bırak, al bu keçiyi kurban et’ demiş.”
Dinleyenlerden biri artık daha fazla tahammül edememiş ve demiş ki: “Yahu bunun neresini düzelteyim. Hz. Davut değil Hz. İbrahim, kız değil erkek, Ayşe değil İsmail, Azrail değil Cebrail, kurban edilen de keçi değil koç.”
Bu kadar kabadayıysan ve senin için bu kadar fark etmezse ver 25 bin lirayı da emeklilere görelim Nihat Beyefendi. Senin için elbette fark etmez şahsen. Muhtemelen sen bir emekli maaşı olan 12.500 lirayı, bahşiş olarak verip geçiyorsun. Olsun, Allah sizin gibi muhteşem insanlara daha da çok versin. Lakin ağanın eli tutulmaz. Gel şu 25 bin lirayı emeklilere de ver.
Vermezsin ama değil mi? Emeklinin açlığı yoksulluğu konuşulunca hemen makro ekonomi düşüyor aklına. Hey gülüm hey. Önce arzı, ürünü, malı, istihdamı düşün ey emekli. Şu yüceliğe bakar mısınız? Şu bütünselliğe bakar mısınız? Şu topyekûn düşünüşe bakar mısınız?
Sanki emeklilere karşı konuşmuyor da, ekonominin her şeyinden sorumlu olan bakan ve müsteşarlara karşı konuşuyor.
Bir. Bakan Bey emeklilere ilişkin konuşuyorsanız; şunu bilin ki, emeklileri yalnızca emekli aylıkları ve yaşadıkları yoksulluk koşulları ilgilendirir. Ülkeyi emekliler partisi değil, Adalet ve Kalkınma Partisi yönetti ve yine yetki isteyen, o partinin başkanıydı. Yetkiyi o aldı ve o kişi ülkeyi iktisadi yıkıma sürükledi. Memleketin arzı, ürünü, malı, istihdamı, o yetkiyi alana sorulur; emekliye sorulmaz. Refahı 22 senedir arttırsaydınız, aklınız neredeydi? Emekli okunu atmış yayını asmış, neyin hesabını verecek? Ülkeyi yetki aldıktan sonra iktisadi yıkıma sürüklemenin bedeli, yıkımın sebepleri sorulunca lafı dolandırmak değildir. Ülkeyi iktisadi yıkıma sürüklemenin bedeli ancak ve ancak hükümet makamından uzaklaşmaktır. Yapmanız gereken sadece budur, lafı uzatmayın. Kararınızı topyekûn verin ve ülke yönetimini, yönetmeye ehil olanlara bırakın.
İki. Yahu siz AKP olarak nerede arzı, üretimi, ürünü, malı, istihdamı düşündünüz? İktidarınız boyunca, uluslararası kredi imkanlarının yüksek olduğu dönemde elde ettiğiniz bütün kredileri, düşük faizle yandaşlarınıza verdiniz. Onlar da bütün bu kaynakları ölü yatırım olan betona gömerek ülkenin geleceğini kararttı. Çünkü, kaynakları betona gömmek fabrika açmak değildir, arz değildir, üretim değildir. Siz bir fabrika açacak kadar dahi beceri gösteremediniz. Dolayısıyla; arzdan, üründen, mal üretiminden kopuksunuz. Kötü bir kapitalist bile değilsiniz. Yalnızca gelen kredileri, düşük faizle yandaşlarınıza transfer etmeyi biliyorsunuz. Zaten büyük ekonomik kırılmayı yaratan da, yandaşlarınıza düşük faizle kredi vermeye çalışma derdinizdi. Sizin asıl hissiyatınıza göre faiz düşük olunca, enflasyon düşmeyecekti. Faiz düşük olunca paralar yandaşların cebine düşecekti. Kendi burjuvazinizi yaratma sevdasına, memleketi yakıp kül ettiniz.
Üç. Emeklilerin aldığı maaş, Ankara'da yaşayan dört kişilik bir ailenin; sağlıklı, dengeli ve yeterli beslenebilmesi için yapması gereken aylık gıda harcaması tutarı anlamındaki 19.230 liralık açlık sınırının iki kat altında. İşte bunun çözülmesi gerekiyor. 12.500 ya da 25.000 lira maaş fark eder. Açlık sınırına yakın ya da uzak gelire sahip olmak, insanın yaşam koşulları açısından hayati önemde fark yaratır çünkü. Bunu Bakan bilemese de, açlık çekenler gayet iyi bilir.
Dört. Gazeteci Şehriban Kıraç, 19 Ağustos 2024 tarihli Cumhuriyet Gazetesi’nde, “Emekli İş Kuyruğunda” başlıklı haberinde emeklilerin somut durumunu inceliyor. Diyor ki: “Emekliye şezlong, şemsiye bedava oldu ama onların otobüs ya da uçak bileti alacak, gidip bir gece tatil yapacak parası yok. Türkiye’deki 16 milyon emeklinin en az yarısı çalışıyor. Çoğu kayıt dışı ve gündelik işlerde istihdam ediliyor. 2002 yılında yüzde 36,6 olan çalışan veya iş arayan emeklilerin oranı, 2023’te yüzde 55’i aştı.” Nasılmış emeklilerin durumu Nihat Bey, duydunuz mu? Emeklilerin yarısı çalışıyor ya da çalışabilmek için iş peşinde koşuyormuş.
Beş ve sonuç. Memleketteki hikâyede kurban edilmek istenen maalesef ki, emekçiler ve emeklilerdir.
*Hakan Öztürk'ün bu yazısı ilk olarak 23 Ağustos Cuma günü Yeni Yaşam Gazetesi'nde yayınlanmıştır.
Yarın, geniş bir yazar kadrosu ile günceli değerlendirme, siyasi gelişmeleri takip etme, öngörme, anlama ve fikri bir yön çizme hedefindedir. Ancak yayınlanan yazılardaki görüşler, Yarın Yayın Kurulu’nun politik değerlendirmeleriyle tümüyle aynı çizgide olmayabilir. Farklı değerlendirmelere sahip olsalar da mücadeleye katkı sunacağını düşündüğümüz tüm yazılara yayın ilkelerimiz çerçevesinde yer vereceğiz.