Örgütlü Toplum Parlamentoya Rengini Vermeli
Mazhar-Fuat-Özkan’ın “majörler tükendi minörlere yolculuk…” diyerek akıp giden bir şarkısı var. Bizim memleket solu bu mottoyu derinden benimsedi. Hakikaten “majörlerin” tükendiğini görüyor kendi yorgunluğunda. Majör konuşmaktan kaçınmayı kendine yakışan bir tevazu olarak görüyor. Her girişimini dikkatle gözden geçiriyor.
Hatta tuhaf bir literatür geliştiriyor yavaş yavaş. Önerilerin dişe dokunur olanlarını “gerçekçi” bulmuyor örneğin. Kendi çalışmalarına “mütevazı” sıfatını uygun buluyor. Mütevazılığın sınırını aşmaktan inanılmaz bir kaygı duyuyor. Çizmeyi aşmaya kalkışmayalım sakın. En asgari taleplerimiz için, en asgari iğnemizle kuyu kazalım hep. Bu anlatımı duyunca gözümün önünden bir keşiş hayatı geçiyor, ne yalan söyleyeyim. İnsanlığı buna davet ediyor gibi bir edadayız. Zaten o nedenle yetenekli işçi sınıfı bu davete icabet etmiyor. Marks kaldıraçtan bahsetmişti oysaki. Alet işler el övünürdü. Nereden nereye.
Mütevazı olma oyununu oynamaya gerek yok. Gerçekçi olduğumuz durumlarda imkansızı isteyebiliriz. Halktan bir insan olma tavrımıza gölge düşmeyecektir. Benim çocukluğumda evlerdeki en güzel ve en büyük oda olan misafir odasında oturulmazdı. Kıyılamazdı misafir odasında oturmaya. Buna kalkışılamazdı. O çok özel günler ve misafirler içindi. Bir türlü zamanı gelmezdi misafir odasının. Hep sıkışılıp tıkılıp evin küçük bir “oturma odasında” yaşanmaya çalışılırdı. Tam bizim solun bitmeyen asgari taleplere ve asgari işçi sınıfı birimine gömülüşü.
Misafir odasına geçip artık, politik program üzerine düşünelim.
Hiç değilse mevcut genel muhalefetin bile ele alabildiği hususları kendimiz açısından değerlendirelim.
Parlamentonun etkisiz hale getirildiği, tek kişinin belirleyici olduğu bir nevi başkanlık sistemine karşı “güçlendirilmiş parlamenter sistem” öneriliyor. Bizim solun bundan öte bir sözü var mola?
Sol, zaten biz de böyle bir parlamento isteriz gibi bir tutuma sahip görünüyor. Laf tam buradan açılırsa da diyor ki, baraj kaldırılsın ve halkın temsilcileri daha demokratik bir biçimde seçilsin. Ne ileri ne geri. Aslına bakarsanız bu konuda hiç barutu yok. Yerli yersiz sürekli diyor ki “söyleyecek sözümüz var”. Buyur söyle şimdi kardeşim. Söyleyecek sözü var ama hep daha sonra ve bir sonraki konuda.
Solun güncel olarak ileri sürebildiği bir yasama modeli yok ama olmalı. Bu model temsilcilerin daha demokratik seçilmesinden ibaret görülmemeli. Solun farklı bir model önerisi yokken halkın kendisine teveccüh etmesini istemesi “banane banane banane, beni al beni al onu alma” şarkısına benziyor. Halk da özellikle böyle anladığı için teveccüh göstermiyor.
Sol diyecekse; söz, yetki, karar iktidar halka demeli.
Alameti farikası budur.
Bu tez sosyalist solu genel muhalefet düzeyinden ayrıştırır.
Çünkü bu tezle yasamayı sadece beş yılda bir yapılan seçimle ve sadece seçilmiş temsilcilere teslim etmez. Yasamaya ağırlığını koyması gereken esas güç işçi sınıfının, halkın ve şehirlerin öz örgütlerinin gücüdür. Toplum örgütlü olarak yaptığı tartışmalarla parlamento üzerinde bir etkide bulunabilir ancak. Söz örgütlü toplumla oluşur. Bütün önemli konular sendikalarda, halk meclislerinde, derneklerde, meslek örgütlerinde, kent konseylerinde tartışılabilir ve bu tartışmaların sonuçları parlamentoya yansıtılır.
Toplumun beş yılda bir seçim yapmış olması yeterli değildir. Toplum her önemli güncel gelişmede tartışıp söz ve karar ortaya koymalıdır.
Vekiller göstermelik olarak esnafı ziyarete gidiyor. Esnafın düşüncelerini örgütlü bir tartışma sonucu parlamentoya yansıtması en doğrusu değil mi? Veyahut Kürt seçmeni dinlemek üzere örneğin Diyarbakır’a gidiliyor. Diyarbakırlıların kent konseyinde değerlendirmeler yapıp bunu parlamentoya sürekli yansıtması gerekmez mi? Halkı dinlemek, halkın nabzını tutmak çok kolay. Halk öz örgütlerinin sözüyle kendini anlatabilir ve parlamentoya kendi rengini verebilir.
Parlamentonun güçlü olabilmesi için toplumun örgütlü ve doğrudan söz söyleyen bir hareketlilik içinde olması gerekir.
Halk Zeki Müren’i görecek ama Zeki Müren de halkı görecek bundan böyle.
Esnaf da meclise şöyle bir ziyarette bulunacak.
Uzak bir şehirdeki kent konseyinin raporu konacak meclisteki masaların üzerine.
Belirlenecek ücretlerle ilgili, işçi sendikalarının gür sesi yankılanacak meclis duvarlarında.
Yarın, geniş bir yazar kadrosu ile günceli değerlendirme, siyasi gelişmeleri takip etme, öngörme, anlama ve fikri bir yön çizme hedefindedir. Ancak yayınlanan yazılardaki görüşler, Yarın Yayın Kurulu’nun politik değerlendirmeleriyle tümüyle aynı çizgide olmayabilir. Farklı değerlendirmelere sahip olsalar da mücadeleye katkı sunacağını düşündüğümüz tüm yazılara yayın ilkelerimiz çerçevesinde yer vereceğiz.