Var ve Yok Listesi
2017 yılında Adalet Bakanı Bekir Bozdağ, “Türkiye cezaevlerinde şu anda mesleği gazeteci olduğu hâlde tutuklu olan insanlar var, hükümlü olan kişiler de var. Ama şunu çok net söylüyoruz, her defasında da ifade ediyoruz: Türkiye cezaevlerinde salt gazetecilik yaptı diye tutuklu hiçbir kimse yoktur” demişti.
Bu ele alış tarzı tam teşekkül devam ediyor.
Gazeteci Merdan Yanardağ arkadaşımız, televizyon programında yaptığı yorumlar nedeniyle tutuklandı. Tele1 kanalındaydı ve Tele1’e yönelik baskılar devam ediyor.
Bildiğimiz şekilde kameralarla kayıt yapılıyordu, o konuşuyordu, biz de televizyon ekranlarından onu izliyorduk. Senelerdir herkesin gözleri önünde gazetecilik yapan biriydi.
Bütün bunlara rağmen Merdan Yanardağ “Türkiye cezaevlerinde gazetecilik yaptı diye tutuklu olan kimse yok” şeklindeki büyük imkanından yararlanamadı.
Bozdağ’a sorsanız ülkenin bu apaçık bilinen gerçeği değişmedi gayet tabii. Tutuklu gazeteci yok!
AKP’li Mahir Ünal’ın cumhuriyet yok etti diye çok üzüldüğü “düşünce setleri”nden biri bu.
Türkiye sağcılığı zihniyetinin doruğu.
“O sizin sorununuz beyefendi” bile değil, o sorun kökten yok.
Bu sistematiğe bağlı olarak, elbette ki tutuklu gazeteci yok.
Zaten bu bayağı geniş bir liste. Enflasyon yok, işsizlik yok, lezbiyen mezbiyen yok, kadın cinayetleri yok, gözaltında kayıp yok, hatta Kürt sorunu kesinlikle yok.
Onlar yok fakat; beka sorunu, 128 milyar dolar, yerli ve millilik, anayasal haklar, hukukun üstünlüğü ve yargı bağımsızlığı kesinlikle var.
Format bu, düşünce seti bu, var ve yok listesi bu.
Merdan Yanardağ belki yirmi tane konuya değinmiş son yorumlarında.
Doğal olarak eşitlikten bahsetmiş, anayasadan bahsetmiş, yasalardan bahsetmiş, infaz yasasından bahsetmiş. Anayasaya ve anayasadaki eşitlik ilkesine bağlı olarak infaz yasasındaki haklardan herkesin yararlanması gerektiğini söylemiş. Çünkü eşitlik ilkesiyle hareket etmek budur.
Eşitlik ilkesiyle hareket ederken bilhassa bazı insanlar hariç diyemezsiniz. Bir gazeteci bu bağlamlardan yola çıkarak Abdullah Öcalan’la ilgili mantıksal sonuçları dile getirmiş durumda. Bunu yaptığı için hiçbir gazeteci gözaltına alınamaz ve tutuklanamaz.
Bizi birbirimize bağlayan ve ortak hayatımızı oluşturan anayasadır.
Hiç kimse anayasayı ve anayasanın eşitlik ilkesini bir kenara koyamaz.
Türkiye sağının düşünce setlerinden fırlayıveren bir düşünceyi de Turgut Özal “anayasayı bir kere delmekle bir şey olmaz” diyerek dile getirmişti. Ama bu mümkün değil işte. Bazen eşitlik olmaz. Bir anayasaya bazen uyup, bazen uymamakla, anayasal ülke olunamaz.
Anayasayı ve onun eşitlik ilkesini bir kere bile delerseniz, o eşitlik bitmiş demektir.
Peki memleketimizdeki sağcılar hiç iyi bir söz söylemiyorlar mı? Söylüyorlar.
Süleyman Demirel bir keresinde demişti ki “Kürt realitesini tanıyoruz”.
Eski Başbakan Mesut Yılmaz, Diyarbakır'da “AB'ye giden yolun Diyarbakır'dan geçtiğine inandığımız için buraya geldik. Demokrasi, Türk'ün de Kürt'ün de hakkıdır." demişti.
Sorun şöyle ortaya çıkıyor. Eğer Kürt meselesiyle ilgili bir konuyu Türkiye sağından birisi dile getirirse, hiçbir dert tasa yok. Ama aynısını bir Kürt ya da sosyalist yaparsa rejim onun üstüne çullanıp, nefesini kesiyor.
Yanardağ son yorumlarını yaparken AKP’li Galip Ensarioğlu’nun söylediklerini ele almış. Devletle Öcalan’ın görüşmesi konusunu ve diğer birçok konuyu Ensarioğlu açıyor aslında. Ama memlekette bu türden konuları AKP’li biri konuşursa başka, muhalif birisi konuşursa başka sonuçlara ulaşıyor.
Yaşanan son örnekte, bu çifte standarda her yönden tanık oluyoruz.
Hangi insan olduğuna göre bir hukuk var ülkede.
Oysa ki, adaleti herkese eşit ve tarafsız olarak dağıtabilmek için Themis heykelinin gözleri kapalıdır. “Bu kişi hükümetten mi yoksa muhalif mi?” diye bakmaz.
Merdan Yanardağ gazetecilik görevini yapmış durumda. Tutuklanması akla mantığa ve adalete aykırı. Aynı şekilde Kürt basınından sayamayacağımız kadar çok gazeteci arkadaşımız dört duvarın arasında. Hatay’dan milletvekili seçilen Can Atalay serbest bırakılmıyor ve o nedenle meclisteki görevini yapamıyor.
Demokrasiyi ayaklar altına alan bu uygulamaların hiçbirisini kabul etmiyoruz ve bunları geri püskürtmek üzere mücadele edeceğiz.
*Hakan Öztürk'ün bu yazısı ilk olarak 14 Temmuz Cuma günü Yeni Yaşam Gazetesi'nde yayınlanmıştır.
Yarın, geniş bir yazar kadrosu ile günceli değerlendirme, siyasi gelişmeleri takip etme, öngörme, anlama ve fikri bir yön çizme hedefindedir. Ancak yayınlanan yazılardaki görüşler, Yarın Yayın Kurulu’nun politik değerlendirmeleriyle tümüyle aynı çizgide olmayabilir. Farklı değerlendirmelere sahip olsalar da mücadeleye katkı sunacağını düşündüğümüz tüm yazılara yayın ilkelerimiz çerçevesinde yer vereceğiz.