Post

Smaç Sebep Sayı Sonuçtur

Ne mutlu ki bir tane daha konu buldular kendilerine.

Efendim çok iyi voleybol oynayabilirler ve Avrupa Şampiyonu olabilirler ama bazı kişiler bu insanların özel hayatlarından memnun değil. Asla sadece voleybol maçlarını keyifle izlemekle yetinilemiyor. Özel hayatlarıyla ilgili görüş belirtmek istiyorlar, değerlendirme yapmak istiyorlar ve hatta karar verici olmak istiyorlar. Zaten çevrelerindeki bütün kadınlara ve bütün insanlara yapıyorlar bunu.

Oysa ki bir insan özel hayatında ne yapacağına kendisi karar verir. Bunu bir topluluğun takdirine ve oylamasına sunmaz.

En temelde birilerinin kafasına bu yatmıyor. Çok tuhaf bir tezatlık var. Toplumu ilgilendiren ve en geniş toplumsal kesimlerin karar vermesi gereken konularda, karar verici topluluk alabildiğine daraltılıyor. Bu konularda tek adam rejimini işler kılmaya çalışıyoruz bir zirve olarak hatta. Gelgelelim bir insanın özel yaşamındaki tercihlerinin olabildiğince büyük bir kitlenin değerlendirmesi ve onayına sunulduğunu gözlemliyoruz. Büyük toplumsal meselelere dair sadece reisin karar vermesi gerektiğini savunanlar, konu bireyin özel yaşamıyla ilgili tercihlere gelince en büyük kolektifin devreye girmesinden yanalar.

Kendisini çok modern kabul edenler bile kısmen böyle.

Herkes oturup bir grup olarak bireyin özel hayatında ne yapması gerektiğini belirlemenin derdinde. Bütün arkadaş gruplarının en başta gelen görevi bu gibi. Hiç hakları olmayan bir alanı gasp ettiklerinin bazen farkındalar, bazen farkında bile değiller.

Bir sosyal ya da tensel ilişki kurmuş yetişkin insanların hayatları sadece onları ilgilendirir. Buna karışmak isteyenlere “sana ne” diye karşılık verilebilir ancak.

Bu düstur özel hayat, cinsel yönelim ya da kıyafetler için de geçerlidir. Kimse kimseye karışamaz. “Özel olan politikti ya” denilerek de bu yoldan yürünemez. Özel alan politik niteliğiyle analiz edilebilir ama bu bireylerin özel yaşamına müdahale koşulu yaratmaz. Bütün bunların ötesinde kriminal bir konu varsa, o kriminal konu sadece geneli ve yasaları ilgilendirir. Bu alandaki karışıklığı azaltmalıyız.

Muhalif cenahın durumu böyle.

AKP zihniyetinde olanlarınsa böyle bir detaylı düşünmeye elbette ki ihtiyaçları yok.

Onlar bodoslama giriyorlar gündeme.

Eskiden yetenekli ve ünlü LGBTİQ+’larla iyi ilişkide olabilmek gibi bir yaklaşım vardı ama bu yaklaşım belli ki şampiyon voleybolcu kadınlar şahsında geçerli değil. Eğer biat etmiyorsan yetenekli ve ünlü olman da sonucu değiştirmiyor.

Çok büyük ve modern bir peri masalı. Şişirilen o adam değil, paralara boğulan şu futbolcu değil de gerilere itilmeye çalışılan kadınlar başardı. AKP yöneticileri için bu ne kötü bir haber gerçekten. Habere bakar mısınız, “kadınlar şampiyon oldu”. Tam bir dram.

Bu yöneticiler için boş verelim kadınların şampiyon olmasını, şehir hayatının bir parçası olarak futbol karşılaşmalarının olması bile fazla. Taraftarların bu karşılaşmaları izleyerek heyecan duymasından bile hoşlanmıyorlar. Onlara göre bu bile fazla şehirli, fazla batılı ve fazla haz verici. O nedenle Çarşı grubunu hiç sevmezler işte.

Voleybolcu kadınlar bu durumun çok ötesinde. En başta seyirci değil oyuncu onlar. Voleybolu seyretmeyi bile kabul etmemişler. Çıkmış oynuyorlar şakır şakır ama ne oynamak. AKP’li yöneticiler tam da bunu istemezler. İnsanların oyuncu olmasını, insanların yurttaş olmasını, insanların sınıf olmasını. İnsanların tarihte bir özne olmasını istemezler. Voleybolcu kadınlar bir oyuncu ve bir özne olmayı iliklerimizde hissettiriyorlar bize. Cesaret veriyorlar.

Cumhurbaşkanının talimatıyla değil kendi emekleriyle o filenin üstünde yükseliyorlar.

Genç yaşlarında yola çıkmışlar, ter dökmüşler, kimsenin inayetiyle değil iradeleriyle başarmışlar.

Bunu da tartışılmaz bir şekilde gösteriyorlar.

Çünkü karşılarındaki güçle çarpışıyorlar. Bu öyle şakaya gelmez, palavrayla idare edilmez. Ya yenersin ya yenilirsin, o kadar keskin. AKP gibi başarısız olduğun durumları başarılı olmuş gibi gösteremezsin. Burada “IMF’ye borç verdik” tarzında konuşamazsın. Smaç sebep, sayı sonuçtur. O sayılar TÜİK’in rakamlarına benzemez.

Böyle keskin ve böyle tartışılmaz sonuçlar gerçekleri gösterir ve tarihi ilerletir.

AKP, voleybolcu kadınların modern yürüyüşüne yenildi.

Bizim de modern yürüyüşümüze yenilecek.

*Hakan Öztürk'ün bu yazısı ilk olarak 8 Eylül Cuma günü Yeni Yaşam Gazetesi'nde yayınlanmıştır.

Yarın, geniş bir yazar kadrosu ile günceli değerlendirme, siyasi gelişmeleri takip etme, öngörme, anlama ve fikri bir yön çizme hedefindedir. Ancak yayınlanan yazılardaki görüşler, Yarın Yayın Kurulu’nun politik değerlendirmeleriyle tümüyle aynı çizgide olmayabilir. Farklı değerlendirmelere sahip olsalar da mücadeleye katkı sunacağını düşündüğümüz tüm yazılara yayın ilkelerimiz çerçevesinde yer vereceğiz.

İlgili Yazılar

Post

Ortadoğu’daki Dalgalanmalar

Post

Tam Kurtuluşun Yolu

Post

Gerçekçi Ol, İmkansızı İste

Post

Kamusal Emeklilik Hakkı Savunulmalı

Post

Köylülere Her Yönden Saldırı

Post

İyi Bir Başlangıç

Post

Tek Adam Rejimi Tekledi

Post

Açlıktan Öte Köy Var mı?

Post

Emsalsiz, Tek ve Kıyaslanamaz Değiliz

Post

Asgari Ücret 42.300 Lira Olmalı

Post

Asgari Ücreti Kıyaslamak

Post

Asrın Hortumlaması: 133,5 Milyar Dolar

Post

Enflasyonu Ücretler Yaratmıyor: 5 Kanıt

Post

Üreten Biziz, Paylaşan Da Biz Olacağız

Post

Emeğin Tam Karşılığı, Tam Refah, Tam İstihdam

Post

Haklılığımızı Açıklıyoruz Ve Kanıtlıyoruz

Post

Üç İnsandan Biri İşsiz, Dört Çocuktan Biri Aç

Post

Kurban Edilmek İstenen Emekliler

Post

Olmaktan Korktukları Yerdeler

Post

Tarih Bir İpucu Bekliyor

Post

Yarını Bugünden Kurmaya Başlamak

Post

Kamu Yararı için Ürün ve Hizmet Yaratmak

Post

Yön Göstermek

Post

Somut Koşulların Somut Analizi ve Siyaseti

Post

AKP Bir Geri Dönülmez Felakettir

Post

Orman Yangınlarında Bütün Tohumlar Ölmez

Post

Kerelerce Ölçülen Gelir Adaletsizliği

Post

Alem Buysa Kral Popülistler

Post

İşçi Sınıfı Şart Koşabilir

Post

Sefalet Endeksi

Post

Birkaç Ağaç ve Bir Nefes

Post

Ücret ve Kar Tahterevallisi

Post

Laiklik Şimdi ve Hep Gerekli

Post

Enflasyonun Yarattığı Sefalet

Post

Enflasyonun Sebebi Açlık Sınırındaki Ücretler mi?

Post

Bütçede Değirmenin Suyu Nerden Gelir Nereye Gider

Post

Anayasa Mahkemesini Bir Kez Tanımamak

Post

Gençler Sadece Asansör İstemez

Post

Emek ve Demokrasiden Yana Cumhuriyet

Post

Yahudi Olmayan Çocuklar da Çocuktur

Post

Elin ve Evin İyisi

Post

Göz Hizasında Siyaset

Post

Dördüncü Kuvvet Dik Duruyor

Post

Beton Bina ve Fabrika

Post

Smaç Sebep Sayı Sonuçtur

Post

Sorun Geniş Bir Zaman ve Mekanda

Post

Ekmek İstiyoruz ama Gül De

Post

Parti İşçi Sınıfını Besteler

Post

Kamu Mülkiyetini Kurtarmak

Post

İçeriksizlik Fırtınası

Post

Ormanlar Bizim, Kahrolsun Kapitalizm

Post

“Esset” Değil Halkın Öz Varlıkları

Post

Var ve Yok Listesi

Post

Karşı Kültür

Post

Günbegün Ücret Mücadelesi

Post

Aslanı Kediye Boğdurmak

Post

Sonradan Hatırlananlar

Post

Seçimin Yarattığı Yorumlama İmkânı

Post

Erdoğan’a Yetki Yok

Post

Mülkiyet Sorunu

Post

Halkın Temel İhtiyaçları, Kamu Hizmeti Olarak Karşılanmalı

Post

Örgütlü Gücü Meclis'e Taşıyalım

Post

Hiçbir Yerden İzin Almamak

Post

Mahirleri Anmak Değil Anlamak

Post

Hareketin Hareket Halindeki Doktrini

Post

Denizlere Çıkar Sokaklar

Post

Tabutta Röveşata

Post

Buyurunuz Buradan Yakınız, Mösyö Hükümet

Post

Depremin Siyaset Üstü Olmaması

Post

Basra Harap Olmadan Önce

Post

Halkın Birikimlerinin Bağımsızlığı

Post

Görev Zamanı

Post

Bu Daha Başlangıç

Post

Kaynaşmış Değiliz

Post

Bolsonaro Tavuğunu Yalnız Yemesin

Post

Suriye Sınırını Değil Açlık Sınırını Geç

Post

Neden Yapmasınlar?

Post

Hayallerin de Sadakate İhtiyacı Vardır

Post

Büyük Pasta, Küçük Pay

Post

Yine Sınırlama Esas, Hürriyet İstisna

Post

Seçenek Biziz

Post

Üç Husus

Post

Radikalizm

Post

Örgütlü Toplum Parlamentoya Rengini Vermeli

Post

İşçi Sınıfı Programı Vaat Eder

Post

Güç Siyasetle Yapılır

Post

Yenilgi Sonrasında Yorumlamanın ve Politik Programın Yitimi

Post

İşçi Sınıfının Tahtına Oturmaya Kalkışmak

Post

Hedef, Özne ve İktidar Organı