Post

Hayallerin de Sadakate İhtiyacı Vardır

Bakan Nurettin Nebati, yeni yılla birlikte yapılacak ücret zamlarıyla ilgili konuştu. Dedi ki “Asgari ücretliye de memura da emekliye de ne verilse haklarıdır. Dar gelirliye, fakir fukaraya vermek bereket getirir.” Dervişin fikri neyse zikri de o olurmuş. Bu ülkenin üreten, yaratan, inşa eden milyonlarını emekçi olarak görmüyor elbette. Hayır hasenat yapılacak “tebaa” olarak görüyor. O nedenle yaptıkları iş yoksulluğu ve eşitsizliği gidermek değil, yoksulluğu sabitlenmiş insanlara yoksul yardımında bulunmak.

“Yoksulsun sen yoksul kal” gibi. Yoksulluk onlara göre bir yurttaşın kendi hatasıdır ve bu hatasının sonuçlarına katlanır. Kalıcı olması normaldir ve hatta kalıcı olmalıdır. Yoksullar kalıcı olmalıdır ki zenginler de kalıcı olabilsin. Zengine ise Allah “yürü ya kulum” demiştir. Sorgu sual edilecek bir tarafı yoktur. Zenginin hikmetinden sual olunmaz.

Yine ebedi, sorgulanmaz ve yenilmez bir yoksulluk tasviri.

Değiştirilmesi teklif dahi edilemez.

CHP de çok ötede değil. Tarihte görülmemiş müjde olarak “aile yardımları”ndan bahsediyorlar Vizyon Toplantısı’nda. Aslan sosyal demokratların görülmemiş kahramanlık düzeyi bu. O toplantıda en duygulandıkları bölümler “derin yoksulluk çekenler”e yardım edeceklerini anlattıkları bölümler.

Peki o zaman herkes bu kadar duygulu ve kahramansa, gelin yoksulluğu ortadan kaldırıp gelir dağılımı eşitliğini yaratacak konuları konuşalım biraz. Yoksulluk iyi değilse eğer en başta ortaya çıkmasını engellemek daha doğru olacaktır. Mafya gibi öldürüp cenaze töreninde gösteriş yapmanın bir anlamı yok.

Şanlıurfa’da hastanelerde geçici olarak çalıştırılmak üzere temizlik ve güvenlik görevlisi olarak 230 kişinin işe alınacağı duyuruldu. Bu görevlerde çalışabilmek için 73.000 kişi başvurdu. Başvuranlardan 13.000’i üniversite mezunu. İşe başvuranlar, işe alınacakların 317 katı. 50 değil, 100 değil, 317 kat. Üniversiteliler iş beğenmiyormuş güya, başvuranların 13 bini üniversite mezunu. Eğer yandaş değil, üniversite mezunu olmaları esas alınacak olursa temizlik ve güvenlik görevlilerinin hepsi üniversite mezunu olacak.

O koca koca hastaneler yapılmış mı? Yapılmış. O hastanelerde en son teknoloji var mı? Var. O hastanelerde en ileri bilgisayar ve bilgisayar programları var mı? Var. CHP’nin kulakları çınlasın diye söylüyorum bunları. Sonuç ne olmuş işçi sınıfı ve onun bölüşümden alacağı pay açışından. Tam bir felaket. Başvuran 72.770 kişi işe giremeyecek matematiksel olarak. O nedenle onların toplumsal bölüşümden alacağı pay koca bir sıfır. Pastadan alacağı pay sıfır, kırıntı bile değil. O işe giremeyenlerin hepsi şimdi kelimenin tam anlamıyla ve AKP’nin arzu ettiği gibi “fakir fukara, garip gureba”.

Devasa yatırımlar yapıldı, o yatırımlar için birikmiş artı değerlerden kaynak bulunabildi. Bilim, teknoloji, bilgisayar programları, lazer, internet hepsi devrede ama işçi sınıfı, hâlâ işçi bile olamıyor. Hepsi yine “fakir fukara” konumuna itildi. On yıllardan beri her bir hastane açıldığında böyle oldu bu. Her bir fabrika açıldığında, dev tesis açıldığında, AVM açıldığında. Kapitalizmin son yüzyılında tepelemesine birikti işsizlik ve dolayısıyla yoksulluk.

Bunu konuşan yok teknoloji 4.0’cılar arasında.

100 yıl öncesine oranla bir düşünelim. Bu kadar gelişme sonucunda, işçinin bir saatte ürettiği ayakkabı sayısı 50 kat artmıştır diyebiliriz. Fabrikalarda bir saatte ürettiği ekmek sayısı 50 kat artmıştır. Bir muhasebecinin şimdiki yazılımlarla yapabildiği hesap sayısı 50 kat artmıştır. Fakat ne acıdır ki 1900’lerin başında iş günü süresi 8 saatti, bugün de 8 saat. Birikim, yatırım, üretim, verimlilik yüzlerce defa katlanarak artarken işçilerin çalışma süresi sabit kaldı.

Böyle olursa tabii ki işsizlik olur.

O nedenle CHP’nin müsaadesiyle artık bölüşüm konularına el atalım.

Üretim ve hizmetler için gerekli bütün süreyi, çalışabilecek durumda olan insan nüfusuna bölebiliriz. Bu bize bir insanın üretim ve hizmetler için çalışması gereken süreyi verir. Hedefimiz bu süreye tam olarak ulaşmak olmalıdır. Bu çok düşük bir süre olacaktır ama bütün insanların istihdam edilmesi sağlanabilir bu sayede.

Başlangıçta işçi sınıfı bir iş gününde 6 saat çalışma durumuna geçebilir. Bu koşullarda işsizlik sayısı derhal dramatik bir biçimde düşecek ve her işçinin insanlığın yarattığı üretimden eşit bir pay alabilmesi sağlanacaktır. İşçi sınıfı “fakir fukara” değil, insanlığın ortaya koyduğu birikimden eşit pay almayı hak eden bir öznedir. Bu pay sahibi oluşunu koruyarak ve geliştirerek bölüşümdeki genel adaleti sağlayabilir.

Hiç kimse işçi sınıfına pastanın büyümesini tavsiye edemez. Zaten pasta binlerce defa büyümüştür. İşçi sınıfı alması gereken payı alsın önce, sonra sermaye sınıfına sıra gelsin bu defa. Biraz da kârlarından eksik kalsınlar. Kâr mantığı değil, insana yakışır bir yaşam kazansın.

Bunları ütopik bulan mı var? Bulsun, zaten insanlığın gerçekler kadar hayallerin de sadakate ihtiyacı vardır. Sorun zaten insanlığın ütopyalarını kaybetmesindedir.

Bakan Nebati şunu da söyledi: “Asgari ücretin enflasyonu fazla tetiklemesine yol açacak bir adım da atılmasa iyi olur.” Ne olsun yani? Emekçilerin asgari ücretine fazla zam yapılmasın, yoksa enflasyon artar. Ne ala memleket. Bu ülkedeki enflasyondan da emekçiler sorumlu. E doğru ya, ülkeyi işçi meclisleri yönetiyor. Suçlu bulunduğuna göre, çaresi de bulunmuş sayılabilir.

İşçiler açlık sınırının altındaki ücreti almaya devam etsin. Yoksa bakanın korktuğu gibi “enflasyon tetiklenir.” Bu durumda bile fedakârlık istenecek sınıf işçi sınıfı. Onların elindeki her kuruş soruna yol açıyor. Liberaller de ücretlerin arttığı bir “popülizm” istemiyorlar. Hatta işçileri akılsız buluyorlar ücret zammı istemekle. Ücretler artarsa döngüsel olarak enflasyon da artar onlara göre.

Böyle bir paradoks, böyle bir onulmaz yara, böyle bir çelişki var, evet. Biz de size bunu anlatıyorduk işte.

Ücretler arttığında ekonominin bozulduğu kapitalizm denen bu sistemi, işçi sınıfı kurmadı.
Ama herkes emin olsun ki, işçi sınıfı onu yeryüzünden söküp atacak.

*Hakan Öztürk'ün bu yazısı ilk olarak 16 Aralık Cuma günü Yeni Yaşam Gazetesi'nde yayınlanmıştır.

Yarın, geniş bir yazar kadrosu ile günceli değerlendirme, siyasi gelişmeleri takip etme, öngörme, anlama ve fikri bir yön çizme hedefindedir. Ancak yayınlanan yazılardaki görüşler, Yarın Yayın Kurulu’nun politik değerlendirmeleriyle tümüyle aynı çizgide olmayabilir. Farklı değerlendirmelere sahip olsalar da mücadeleye katkı sunacağını düşündüğümüz tüm yazılara yayın ilkelerimiz çerçevesinde yer vereceğiz.

İlgili Yazılar

Post

Ortadoğu’daki Dalgalanmalar

Post

Tam Kurtuluşun Yolu

Post

Gerçekçi Ol, İmkansızı İste

Post

Kamusal Emeklilik Hakkı Savunulmalı

Post

Köylülere Her Yönden Saldırı

Post

İyi Bir Başlangıç

Post

Tek Adam Rejimi Tekledi

Post

Açlıktan Öte Köy Var mı?

Post

Emsalsiz, Tek ve Kıyaslanamaz Değiliz

Post

Asgari Ücret 42.300 Lira Olmalı

Post

Asgari Ücreti Kıyaslamak

Post

Asrın Hortumlaması: 133,5 Milyar Dolar

Post

Enflasyonu Ücretler Yaratmıyor: 5 Kanıt

Post

Üreten Biziz, Paylaşan Da Biz Olacağız

Post

Emeğin Tam Karşılığı, Tam Refah, Tam İstihdam

Post

Haklılığımızı Açıklıyoruz Ve Kanıtlıyoruz

Post

Üç İnsandan Biri İşsiz, Dört Çocuktan Biri Aç

Post

Kurban Edilmek İstenen Emekliler

Post

Olmaktan Korktukları Yerdeler

Post

Tarih Bir İpucu Bekliyor

Post

Yarını Bugünden Kurmaya Başlamak

Post

Kamu Yararı için Ürün ve Hizmet Yaratmak

Post

Yön Göstermek

Post

Somut Koşulların Somut Analizi ve Siyaseti

Post

AKP Bir Geri Dönülmez Felakettir

Post

Orman Yangınlarında Bütün Tohumlar Ölmez

Post

Kerelerce Ölçülen Gelir Adaletsizliği

Post

Alem Buysa Kral Popülistler

Post

İşçi Sınıfı Şart Koşabilir

Post

Sefalet Endeksi

Post

Birkaç Ağaç ve Bir Nefes

Post

Ücret ve Kar Tahterevallisi

Post

Laiklik Şimdi ve Hep Gerekli

Post

Enflasyonun Yarattığı Sefalet

Post

Enflasyonun Sebebi Açlık Sınırındaki Ücretler mi?

Post

Bütçede Değirmenin Suyu Nerden Gelir Nereye Gider

Post

Anayasa Mahkemesini Bir Kez Tanımamak

Post

Gençler Sadece Asansör İstemez

Post

Emek ve Demokrasiden Yana Cumhuriyet

Post

Yahudi Olmayan Çocuklar da Çocuktur

Post

Elin ve Evin İyisi

Post

Göz Hizasında Siyaset

Post

Dördüncü Kuvvet Dik Duruyor

Post

Beton Bina ve Fabrika

Post

Smaç Sebep Sayı Sonuçtur

Post

Sorun Geniş Bir Zaman ve Mekanda

Post

Ekmek İstiyoruz ama Gül De

Post

Parti İşçi Sınıfını Besteler

Post

Kamu Mülkiyetini Kurtarmak

Post

İçeriksizlik Fırtınası

Post

Ormanlar Bizim, Kahrolsun Kapitalizm

Post

“Esset” Değil Halkın Öz Varlıkları

Post

Var ve Yok Listesi

Post

Karşı Kültür

Post

Günbegün Ücret Mücadelesi

Post

Aslanı Kediye Boğdurmak

Post

Sonradan Hatırlananlar

Post

Seçimin Yarattığı Yorumlama İmkânı

Post

Erdoğan’a Yetki Yok

Post

Mülkiyet Sorunu

Post

Halkın Temel İhtiyaçları, Kamu Hizmeti Olarak Karşılanmalı

Post

Örgütlü Gücü Meclis'e Taşıyalım

Post

Hiçbir Yerden İzin Almamak

Post

Mahirleri Anmak Değil Anlamak

Post

Hareketin Hareket Halindeki Doktrini

Post

Denizlere Çıkar Sokaklar

Post

Tabutta Röveşata

Post

Buyurunuz Buradan Yakınız, Mösyö Hükümet

Post

Depremin Siyaset Üstü Olmaması

Post

Basra Harap Olmadan Önce

Post

Halkın Birikimlerinin Bağımsızlığı

Post

Görev Zamanı

Post

Bu Daha Başlangıç

Post

Kaynaşmış Değiliz

Post

Bolsonaro Tavuğunu Yalnız Yemesin

Post

Suriye Sınırını Değil Açlık Sınırını Geç

Post

Neden Yapmasınlar?

Post

Hayallerin de Sadakate İhtiyacı Vardır

Post

Büyük Pasta, Küçük Pay

Post

Yine Sınırlama Esas, Hürriyet İstisna

Post

Seçenek Biziz

Post

Üç Husus

Post

Radikalizm

Post

Örgütlü Toplum Parlamentoya Rengini Vermeli

Post

İşçi Sınıfı Programı Vaat Eder

Post

Güç Siyasetle Yapılır

Post

Yenilgi Sonrasında Yorumlamanın ve Politik Programın Yitimi

Post

İşçi Sınıfının Tahtına Oturmaya Kalkışmak

Post

Hedef, Özne ve İktidar Organı