Post

Kadınlar Laiklik ve Özgürlük İçin Yürüyor

Bugün biz kadınların birinci görevi sadece kazandığımız hakları korumak değildir. Modern haklarımızın kapısı nasıl Meşrutiyet ve Tanzimat’la başlayan kadın mücadelesiyle süreklilik içinde Cumhuriyet ile açıldıysa, bize düşen gelecekteki yeni haklarımızın kapısını da bugünkü mücadelemizle açmaktır. Ama öyle düz bir çizgi gibi değil; “tarih nasıl ilerler?” sorusunun yanıtı asla düz bir çizgi değildir. Sadece inişli çıkışlı bir eğri de değildir; her zaman içinde bulunduğumuz durum geçmişin olumlu ya da olumsuz özelliklerini taşıyan ama diyalektik bir bütündür. Bu yüzden zaman zaman sıçrayarak da ilerler.

İşte yüzyıl önce Osmanlı kadın hareketiyle başlayan, kendi adlandırmaları ile “hayat mücadelesinin” örgütlenmesi, cumhuriyetle birlikte aile hukuku, eğitim, çalışma hayatı ve nihayet siyasal haklarda büyük bir kazanıma dönüşmüştü. Cumhuriyet öncesinde başlayan, 1. Dalga dünya kadın hareketinden de beslenen örgütlü kadın mücadelemiz, en nihayetinde bilimsel ve eşit eğitim hakkımızın, din ve devlet işlerinin ayrılmasını sağlayan kurumlaşmanın ve medeni kanun ile evlilik yaşı, boşanma, çok eşlilik, miras hukukunda modern haklarımızın önünü açtı. Biz daha 1920’lerde eğitim hakkı kadınlara ayrı sınıflarda tanındığında, o sınıflara girmeyip karma eğitim için mücadele etmiştik. Kazandığımız her hakkın ve sıra siyasal haklara ancak gelebildiğinde 1934’teki seçme seçilme hakkımızın da arkasında yaptığımız yürüyüşler vardı.

Öyle iyi kazandık ki, 1935 Uluslararası Kadınlar Birliği Kongresi, kadın hakları bakımından örnek bir ülke olduğumuz için İstanbul’da yapıldı. Ancak maalesef ardından tam eşit ve özgür olmamız önünde engeller de olan uzun bir durgunluk dönemi geldi. Ta ki, 2. Dalga dünya kadın hareketinin etkileri bize ulaşana ve yeniden kadın mücadelesi yükselene kadar. 1985 yılında CEDAW (Kadına Karşı Her Türlü Ayrımcılığın Ortadan Kaldırılması Sözleşmesi) kabul edildi ve ardından gelen yıllarda hareketin başka kazanımları oldu. 2002 yılında Medeni Kanun, 2005 yılında Türk Ceza Kanunu kadınlar lehine daha eşitlikçi düzenlendi. Anayasa’nın 10. Maddesi’ne 2004 yılında eklenen ‘Kadınlar ve erkekler eşit haklara sahiptir. Devlet, bu eşitliğin yaşama geçmesini sağlamakla yükümlüdür’ hükmünü, 2011 yılında İstanbul Sözleşmesi’ni ve ardından onun ruhuna uygun 6284 sayılı Koruma Kanununu kazandık.

Şimdi ise kazandığımız bu haklar tehdit altında ve hiç şüphesiz onlardan vazgeçmeyeceğiz. Ama daha ötesinde bugüne kadar örgütlenerek ve mücadele ederek kazandığımız hakları, evrensel olarak tarihin keşfettiği en ileri düzeye taşımayı; emekten, demokrasiden ve tam bir toplumsal cinsiyet eşitliğinden yana cumhuriyeti hedeflemeliyiz.

Böyle bir ufka varmak için çok sebebimiz ve bir çok görevimiz var. 6 yaşında kız çocuklarının hayatının karartılmaya çalışıldığı ülkedeyiz. Düşünün Osmanlı hukukunda bile evlilik yaşı 9-12 yaş olarak düzenlenmiş, en son 1917 tarihli Hukuk-i Aile Kararnamesi’nde 17-18 yaş sınırı getirilip “küçüğün evlendirilmesi” yasaklanmış iken bugün hiçbir yaş sınırı getirmeyen İslam hukuku dayatılıyor. Bütün zorluğuna rağmen susmayan H.K.G. ve mücadelemiz sayesinde davası herkese ders olacak biçimde bir yaptırımla sonuçlandı ama bu ülkede bilemediğimiz H.K.G.’ler var, kadın cinayetleri var, şüpheli kadın ölümleri var, gökkuşağı bayrağının yasaklanması ve her yeni gün yeni bir yasak, yeni bir anayasa ihlali var.

Hayatımızı nasıl yaşayacağımıza, inançlarımıza, kıyafetlerimize, müziğimize, yani özgürlüğümüze ve laikliğe her yeni gün bir müdahale var. Gündelik hayatımızda okullar, yurtlar, işyerleri, parklar, ulaşım araçları, konserler, plajlar, akla gelebilecek her kamusal alan bir savaş alanına çevrilirken bütün bunlar ülke tarihinin gördüğü en gerici meclis döneminde yaşanıyor.

Bugün cumhuriyeti savunmak, özgürlük ve laiklik için savaşmaktır. Ülkemizde cumhuriyet kurulurken nasıl başka ülke örneklerine benzediysek, şimdi yaşanan kadın düşmanlığında da benzediğimiz ülkeler var. Kadınlara ve LGBTQ+’lara düşman, dine sığınan ırkçı sağ siyaset, kapitalizmin gezegeni dahi mahveden krizini böyle aşmaya çalışıyor. Kadına modern öncesi bakış açısının popülist tarzda yükseldiği her durumda o toplumda sınıfsal, dinsel, etnik bölünmelerin yol açtığı çelişkileri örtme çabası var.

O örtüleri kaldıran, hiç kimseyi yaratılmak istenen bu kalpsiz dünyanın eline bırakmayan, tam olarak emek, demokrasi ve toplumsal cinsiyet eşitliğinden yana bir cumhuriyet, böyle güzel bir ülke mümkündür.  

Karşımızda güçlü iktidarlar, erkekleri kayıran hukuk, dini cemaatler, Diyanet, bakanlıklar, nice devlet kurumu, dev propaganda araçları, tarihin en gerici ittifakı ve kadın düşmanı partiler, erkek örgütleri ve hatta maalesef yanlış seçim yapmış onların kadın sözcüleri olabilir.
Şartlar zor, toplum umutsuz olabilir. Ama bizim de ihtiyaç duyduğumuz kuvvet, fikirlerimizde mevcuttur.

Dünya tarihinin en ileri fikrinde; sömürünün ve tüm eşitsizliklerin ortadan kalktığı eşitlik fikri, bütün fikirlerden güçlüdür.

Evet bugünde yüzyıl öncesindeki gibi “hayat hakkı” mücadelemiz sürüyor ama aynı koordinatlarda değiliz. Bu kez arkamızda yüzyıllık kazanımlar, seçim dönemlerinde, Gezi direnişinde ve her gün verdiğimiz kadın mücadelemizin birikimi var.

Ve tarih sıçramalı ilerler demiştik; artık Genç Feministler Federasyonu var.

Genç kadınlar nasıl yüzyıl önce ayrı sınıflara girmeyip direndiysek öyle amansızca direniyor özgürlük için.

Bu müthiş kuvvet, bütün güzel şeyleri üreten emekçilerin ve bütün ezilenlerin gücüyle birleştiğinde önümüzde kimse duramayacak, tarih ileriye sıçrayacak… 12 Kasım Kartal Meydanı'nda Özgürlük ve Laiklik için buluşalım, tarihi ileriye taşımanın adımlarını gelin birlikte atalım.

Yarın, geniş bir yazar kadrosu ile günceli değerlendirme, siyasi gelişmeleri takip etme, öngörme, anlama ve fikri bir yön çizme hedefindedir. Ancak yayınlanan yazılardaki görüşler, Yarın Yayın Kurulu’nun politik değerlendirmeleriyle tümüyle aynı çizgide olmayabilir. Farklı değerlendirmelere sahip olsalar da mücadeleye katkı sunacağını düşündüğümüz tüm yazılara yayın ilkelerimiz çerçevesinde yer vereceğiz.

İlgili Yazılar

Post

Narin Davası Hepimizin

Post

Bozuk Düzende Sağlam Çark Olur Mu?

Post

Sorun ‘İnceller’de Değil İçimizde, O Kutsanan Ailenin Tam Göbeğinde, Kutsayanların Zihninde! Yağmur Yağar Ama İktidar Islanmaz

Post

New York Sokaklarında Asıl Anlatılması Gerekenler

Post

Çekirdek Bir Aileydik

Post

Her şeyi Gizleyen TÜİK, Ölümleri Gizleyemiyor

Post

Bu Gurur Hepimizin

Post

Kesinlikle Ayrı Dünyaların İnsanlarıyız

Post

“Maarif” Modelinde Kadının Adı Yok

Post

Aile Genelgesi’nin Arkasında Neler Var?

Post

Silahlar, “İkili Ölümler” ve Evrensel Haklarımız

Post

Çocuklar Ölmesin, Dondurma da Yiyebilsinler

Post

Büyük Onur Yürüyüşümüz

Post

Reisçilik Sistemi İle Yok Olan Aileler ve Soyadı Hakkı. İyi Mi Oldu AKP?

Post

“Amores Perros”: Köpek Sevgisi

Post

Bizi Bu Havalar Mahvetmeyebilir

Post

Biz Maraba Değiliz

Post

Ücret-Fiyat Sarmalı Yok, Şiddet Sarmalı Var

Post

Görev Kadınlarda

Post

Yaşasın 8 Mart, Yaşasın Özgürlük

Post

İliç’te Kuşlar Uçmuyor

Post

Depremde Kadının Adı Yok

Post

Evlere Bırakılmak Değil, Hayata Karışmak İstiyoruz

Post

Hiç Olmamak Ya da “Vitrin Olmak”; İkisine de Mecbur Değiliz

Post

Medeni Kanun İçin Mücadelemiz Herkes İçindir

Post

Kadınları Özgürleştiren Kentler İçin

Post

Kadınlar İçin Esnek Değil Tam ve Güvenceli İstihdam

Post

İntihar Denileni Şüpheli Bırakmayacağız

Post

Kadınlar Laiklik ve Özgürlük İçin Yürüyor

Post

Kapattırmadık

Post

Seçimler Gösterdi: Eşitlikçi Feminizm Şart

Post

Mucize Değil Medeniyeti Getireceğiz - II

Post

Mucize Değil Medeniyeti Getireceğiz - I

Post

İran ve Büyük Anlatılar Üzerine

Post

Kadın Cinayetleri Ülkesi Olmayacağız

Post

Demir Çeneli Melekler

Post

Kadın Cinayetlerinin Gizlenen Boyutu

Post

Yoksulluğun Pençesinden, Şiddetin Gölgesinden Kurtulacağız

Post

Medeni Kanuna Dokundurtmayacağız

Post

Sınırları Aşıyoruz

Post

İklim Krizini de, Kadın Cinayetlerini de Durduracağız

Post

“Femonasyonalizm” ve Enternasyonalizm