Bu Gurur Hepimizin
Seçim öncesi son yazıda “görev kadınlarda” demiştik. Ve kadınlar bu görevi öyle muhteşem biçimde yerine getirdi ki, bugün “kadın devrimi” manşetleri attırıyor, ülke gündemini belirliyorlar.
Yerel seçimlerde hem toplum namına hem kadınlar namına birden fazla zafer kazandık. Cumhur ittifakı, ülkenin olabilecek bütün imkanlarını kullanarak girdiği seçimlerde yenildi, AKP artık genel oy oranlarında ikinci parti konumunda. Tarihimizde şimdiye kadar görülmemiş kayıp ve yıkımlara mal olan otoriter rejimden kurtulmanın da önü açıldı. Aynı hukuksuzlukla devam etmeyi denedikleri Van’da, halkın hızla ve büyük bir kuvvetle gösterdiği direniş kazandı. Van halkına “asla yalnız yürümeyeceksin” diyerek hep birlikte direnildi, seçme seçilme hakkının gaspına geçit verilmedi. Kadınlar bütün toplum için verilen bütün bu mücadelelerin hep en önünde oldular. Ve nihayetinde yerel seçimlerde kazandığımız bir diğer zafer de, kadınların başarısı oldu.
Tiranlığa En Güzel Cevap
Kadın haklarının üzerine basarak kurulmaya çalışılan tiranlığa, en güzel cevabı verdik.
2019 yerel seçimlerine kıyasla - resmi olmayan sonuçlara göre- seçilen kadın oranı yüzde 108 artış gösterdi. Bu başarının içinde Batman’da HÜDA-PAR’lı rakibine yaklaşık 50 puanlık fark atarak rekor oyla kazanan DEM Parti‘li Gülistan Sönük de var, kadın adayın seçilemez göründüğü yerlerde kazananlar da var, artan oranda Genel Meclis üyeliğine seçilenler de var, bazı bölgelerde muhtarlıkları fetheden kadınlar da var… Ama daha önemlisi oy tercihlerinde cinsiyet oranlarını henüz tam bilemesek de seçmen olarak sandığa gidip bu rejimi durdurmak için oy kullanan seçmen olarak kadınlar var, sandıkları koruyan kadınlar var ve bu dönem boyunca seçim mücadelesinde emek vermiş nice kadın var. Herkesin eline sağlık.
Bu Oranlar Yeter mi?
Peki bu oranlar bize yeter mi? Tabi ki yetmez. Nüfusun yarısıyız, hedefimiz de çok normal olarak tam eşit siyasal temsil ve arkasında tam olarak uygulanan kadın politikalarına ulaşmak.
Ancak bugün kadınların seçimden güçlenerek çıkması önemli. Çünkü bizim büyük açmazımız olan sembolik sayı ile kadın temsili varmış gibi yapılması; “kadınları vitrin olarak görme” ve belediyelerin kadınlara göstermelik hizmet verme eğilimi artık rahatlıkla sürdürülemez.
Şüphesiz bu noktada seçim kazanan kadınlara ve erkeklere de önemli görev düşüyor; güçlü kadın politik programları uygulamak, tüm politikalara doğrudan demokrasiyle kadınlarla karar vermek ve örgütlü kadın mücadelesiyle birlikte yol yürümek görevi. Yeni devraldıkları görevleri ileriye taşımanın bundan başka bir yolu da yok. Türkiye’de kadınlar, özgürlüklerinin en çok kısıtlandığı, toplumun en moralsiz olduğu bu dönemde, seçimler kazanmış kazandırmış ise bir de kadınların tam olarak özgürleştiği zamanlarda yapabilecekleri iyi şeyleri düşünsünler. Ki henüz tam olarak özgürleşmiş bir kadın nasıldır, neye benzer bilmiyoruz ama bunu öğrenmeye ve o müthiş potansiyeli ortaya çıkarmaya kararlıyız.
Yolları Açık Olsun
İşte şimdi nasıl da özgüvenle ve sorumluluk bilinciyle mazbatalarını alıyorlar seçilmiş kadınlar. Üstlendikleri göreve ilk adımlarını atarken, büyük bir ciddiyetle ve bütün duygularıyla konuşuyorlar. Çoktan hak edilmiş mutlulukları hepimizi mutlu ediyor, ışık saçıyor. Yolları açık olsun.
Yüzlerindeki o muzaffer ifade, şimdi aramızda olabilecek iken ve belki onlara oy verebilecek iken bunu yapamamış olan; kadın cinayetleri ile hayattan koparılmış kadınlar için olsun. Yıllardır, o yılların her bir gününde, her türlü baskıya uğrayan, bu ülkedeki tüm kadınlar için olsun.
O muzaffer ifade boşa değil, çok mücadele etti kadınlar bugünler için.
Çoktan Hak Ettiler
Aday olan, olamayan, seçilen ve seçilemeyen kadınlar tek tek engellerle mücadele etti. Kadın örgütleri bu sefer seçim sonuçlarını değiştirebilmek için, hem tüm toplum için hem de kadınların siyasi temsili için çok mücadele etti. Bu toplumda hiç tanımadığımız birbirinden çok farklı kadınlar, kendi hayatlarına karar verebilmek için ölümü bile göze alarak mücadele etti, ediyor. Deprem bölgesinde hayatı yeniden kurmak için, bütün şehirlerde haneler açlık sınırında yaşarken o hane halkını geçindirmek, bakımını sağlamak için, ev içinde ve dışında, her alanda her türlü mücadeleyi sürdüren kadınlar, bu başarıyı ve bunun çok daha ötesini çoktan hak etti.
Şimdi atılan “kadın devrimi” manşetlerinin arkasında sadece seçim döneminin değil yılların biriken mücadelesi ve öfkesi var. Her gün yaşadığımız giderek artan şiddet, her gün yaşadığımız kadın cinayetleri, şüpheli kadın ölümleri var. Bu can mücadelesinin seyredilmesi, nice hayatlar kurtaracak olan İstanbul Sözleşmesi’nden bir gecede imza çekilmesi var.
Anne olup olmamaktan kıyafetimize uzanan her tür seçimimize karışılması, karışanların ve hatta bizi öldürenlerin cezasız kalması var. Nüfusumuzun üçte birinin “iş gücü” bile sayılmayarak/ diğer üçte birinin işsiz bırakılarak çalışma hakkının çalınması var. Her alanda yaşadığımız eşitsizlik büyürken toplumsal cinsiyet eşitliğine savaş açılması, LGBTQ+’ların her gün hedef haline getirilmesi, gökkuşağının bile yasaklanmaya çalışılması var. Eşitlik politikaları yerine bizi muhtaç duruma düşürmek isteyen tuhaf ifadelerin geçirilmeye çalışılması, bizi “sahiplendirme” den bahsetme cüreti gösterilmesi var. Çocukların tarikat yurtlarında yanarak, kim bilir nerede zorla evlendirilerek, ses geçirmez odalarda kan revana bulanarak hayatlarının karartılması var. Henüz hiç tanımadığımız, çalışma hayatına ya da siyasi temsile katılmayı henüz hayal bile edememiş ama örneğin mutsuz ise, şiddet görüyorsa boşanmak istemiş, kendi hayatını eline almak istemiş, bu uğurda ölümü göze almış kadınlar var.
Bugün yaşanan, kadınlara atfedilen o güzelim değişimin kökeninde yıllardır çektiğimiz acı ama buna rağmen sürdürdüğümüz özgürlük arayışı var.
Şimdi Türkiye’de dünyanın tersine sağ siyasetin değil sosyal demokrasinin yükselmesi, dünyayı şaşırtan biçimde “değişimin” kazanması şüphesiz ki ana muhalefet partisinin başarısıdır. Ama bu başarıda o “değişim” dediğimiz mefhumu en iyi bilenler; hangi dünya görüşünde olursa olsun değişen kadınlar, modern haklarını arayanlar var. Kendisi değiştikçe, hayatını, erkekleri, bu baskı sistemini değiştirmek isteyen kadınlar.
AKP’nin seçim yenilgisi nasıl ki tarihsel olarak biriken maddi temellere ve bu noktada birçok boyutun bileşkesine bağlı ise, kadınların başarısı da benzer biçimde böyle bir maddi birikime bağlıdır.
Kadınlar değişiyor demiştik. Yeni Havva’lar eski Adem’leri yenecek demiştik. İşte Batman’da gerçekleşen; kadın düşmanı HÜDAPAR karşısında genç bir kadının seçimin rekor oyunu alması bunun tam bir sembolüdür.
Ve bu tarafta ilk imzalayan ülke olduğumuz İstanbul Sözleşmesi’nden imza çekildiğinden bu yana başı öne eğik olan güzel şehrimizin artık başı dik, dünyaya gururla, geleceğe umutla bakıyor.
Bu gurur hepimizin. Kibir dolu iktidarı hep birlikte yendik. Bu moral kuvvetle, sabırla ve kararlılıkla, tüm evrensel sözleşmelerdeki haklarımızı ve tam özgürlüğümüzü yaşayacağımız bir ülkeyi hep birlikte kurmak için mücadeleye devam.
*Gülsüm Kav’ın bu yazısı ilk olarak 7 Nisan Pazar günü Gazete Pencere’de yayınlanmıştır.
Yarın, geniş bir yazar kadrosu ile günceli değerlendirme, siyasi gelişmeleri takip etme, öngörme, anlama ve fikri bir yön çizme hedefindedir. Ancak yayınlanan yazılardaki görüşler, Yarın Yayın Kurulu’nun politik değerlendirmeleriyle tümüyle aynı çizgide olmayabilir. Farklı değerlendirmelere sahip olsalar da mücadeleye katkı sunacağını düşündüğümüz tüm yazılara yayın ilkelerimiz çerçevesinde yer vereceğiz.