Hedef: Açlık Sınırı Rehber: Kapitalizm
La Mancha ilinde yaşayan 50'li yaşlarında bir aristokrat olan Alonso Quijano, şövalye kitaplarına takıntılıdır. O kadar çok okur ki, sonunda çıldırır. Fakat sadece şövalyelerle ilgili konularda çıldırmıştır, diğer konularda ise son derece akıllı bir asilzadedir.
Don Kişot’un hikayesi aşırı sağcılara milliyetçilere ilham olmuş durumda. Azınlık hakları ve göçmenler konu olunca çıldırıyorlar. Fakat gel gelelim o çok sevdikleri millet açlık sınırı altında olan 17.000 TL ücreti alınca asilzadeye dönüşüyorlar. Bu tutarsızlık ve bencillik sadece bizim köyün Don Kişotlarına özgü değil. Avrupa’da ve dünyada göçmen karşıtlığı üzerine yürütülen siyaset her geçen gün büyüyor. Bir insanın doğup büyüdüğü yerden başka bir yere gitmesi sadece turistik amaçla olmasa gerek. Bunun en net örneklerini Ortadoğu'da yaşayarak görüyoruz. İnsanlar sadece daha iyi bir hayat yaşayabilmek için göç etmek zorunda kalıyor. Bizim Don Kişotlar ise; göçmenlerin Türkiye’de olmasını şikayet edecek kadar cesur ama insanların evlerini terk etme nedenini sorgulayamayacak kadar korkak.
Aşırı sağın ve göçmen karşıtı siyasetin dünyada ve ülkemizde ilgi görmesi, büyümesi bir rastlantı değil. Dünya üzerinde doyumsuz olan bir avuç zengin milyonların yaşam koşullarını yok ediyor. Çıkan savaşlar, yok olan doğa, sömürülen emek, evini yurdunu terk eden insanlar… Bu konu sadece belli başlı sloganlarla (Faşizme Hayır gibi) çözülecek değil. Ortada net bir hastalık olan kapitalizm var. Bu hastalık kanser gibi gün gün, an ve an kanımızı emmekte. Solun bu hastalığa karşı da bir zahmet kendi reçetesini yazması gerekir.
Bir doktor hastasının yanına gittiğinde ‘sen neden iyileşmiyorsun? ne zaman iyileşeceksin’ diye sormaz. Hastalığını teşhis eder ve uygun ilacı tedaviyi uygular. Açlık sınırına kafa atan asgari ücreti emekçiler alırken, pazar gezip fiyatlara bakarak ‘isyan ediyoruz, onurlu insanca ücret - zam istiyoruz’ demek de yeterli değil. Doktor arkadaş, hastamız böyle iyileşmez. Madem işçilerin, emek verenlerin iktidarını hedefliyoruz o halde elimizi masaya vuralım ve onların alın terinin ücretini net bir şekilde söyleyelim. Bu rakamları bilimsel olarak verilere dayandıralım. Ülkenin Gayrisafi Yurtiçi Hasıla geliri ne kadarsa emekçilerin ücreti de o kadar olmalı. Günümüzde bu rakam aylık kişi başı 42.300 TL olmakta. Şimdi işçilere iktidarı layık görüyorsunuz ama 42.300 TL almasını mı uygun görmüyorsunuz? Eğer bu rakamı gerçekçi görmeyecekseniz, ‘işçi sınıfının iktidarı’ iddanızdan vazgeçin.
Kitapta Don Kişot; yel değirmenlerini devlerle, koyun sürülerini ise ordularla karıştırır ve onlarla savaşırdı. Aşırı sağcılar da göçmenleri ve azınlık olan halkları düşman sanıp onlarla dövüşmeye kalkıyor. Asıl düşman felaketin kendisi olan kapitalizm. Ona karşı dövüşmekte cesaret isteyen bir şey. Sonuçta elinde hiç bir üretim aracı olmayan insanlara karşı ellerinde üretim araçları olan insanlar olacak. Bu düelloya çıkması için insanlara nedenler ve hatta gerekirse sonuçlar sunmamız gerekir. 17.000 TL ücret alan bir yurttaş sınıfsal olarak her yönüyle zaten öfkeli. Aşırı sağın popülist ırkçı söylemleri bu öfkeye yön vermemeli. Solun yurttaşlara hak ettikleri o 42.300 TL yi anlatması gerek.
Hedefi açlık sınırı, rehberi ise kapitalizm olan Mehmet Şimşek ve AKP iktidarı halka tasarruf palavraları anlatıyor. Diğer yandan her gün kendilerinin ve yandaşlarının vurgunları milyonları gündem oluyor. Bunlara karşılık bizim gündemimiz ise asgari ücretin ne olması gerektiğine dair net bir rakam olmalı. Mücadelemiz ise bu rakam üzerinden verilmeli. Her konuyu ‘devrimden sonra hallederiz’ gibi yarına bırakırsak, ancak devrimden sonra diye film çekeriz. Yurttaşlara kapitalizmle düelloya çıkmak için nedenler, sonuçlar, kazanımlar sunmalıyız. Bu sebeple güncel olarak; hedefimiz asgari ücretin ve emekli ücretinin 42.300 TL olması, rehberimiz ise verilerimiz ve programımız olmalıdır.
Yarın, geniş bir yazar kadrosu ile günceli değerlendirme, siyasi gelişmeleri takip etme, öngörme, anlama ve fikri bir yön çizme hedefindedir. Ancak yayınlanan yazılardaki görüşler, Yarın Yayın Kurulu’nun politik değerlendirmeleriyle tümüyle aynı çizgide olmayabilir. Farklı değerlendirmelere sahip olsalar da mücadeleye katkı sunacağını düşündüğümüz tüm yazılara yayın ilkelerimiz çerçevesinde yer vereceğiz.