Süssüz Ağaçlar Değil Yıldızsız Ağaçlar Kalmasın
Yaz aylarında meyve veren ağaçlar kış aylarında görüntüsü ile az da olsa karamsar düşünürlere huzur veriyor. Dökülen yapraklar, göç eden kuşlar, ıslanan ve kuruyan dallar... Hepsi uzun bir süreçten geçer aslında. Ağacın olgunlaşıp meyve verebilmesi uzun ve meşakkatli bir süreç. Bu yolda bazı meyveler dalından düşer, bazıları çürük olur. Bir gencin toplum içine girip birey olabilmesi de böyle uzun ve yorucu bir maratona benziyor.
Ailesinden izinsiz habersiz hareket edemeyen bir genç zamanla üniversite kapısından girdikten sonra kendinde bir çok şeyin değiştiğine şahit oluyor. Ekonomik olarak ay sonunu getirebilmek için hesap kitap yapmaya, sosyal olarak bireysel çekimserliği yenip arkadaş canlısı olmaya, bireysel olarak gelecek kaygısı güdüp “benim geleceğim ne olacak?” sorusunu sormaya başlıyor. Tüm bunlar bizim ağacın öyküsüne benziyor sanki…
Sorunlar tesadüf değil, ekonomik
Sistem bir yerde çok basit işliyor. İlköğretim, ortaöğretim, lise, kazanabilirsen üniversite, mezun olabilirsen mezun genç işsiz. Genç bir arkadaşımızın bu soluksuz geçen hayatı sorgulamasına ve düşünmesine bile olanak sağlamıyor. Bireyselciliği öğütleyen kişilerin dediklerine bakınca bile bir genç, genç olarak yaşayamıyor. En temel özgürlüklerimize dahi müdahalelerin bulunulması aslında oldukça sınıfsal nedenlere dayanıyor. Bir patron çocuğunun hiç buna benzer sorunları yok. O zaman yaşanılan bu sorunlar bir tesadüf değil, ekonomik nedenler.
Farzı misal mevcut AKP'nin yönetim anlayışının biraz daha seküler olduğunu düşünelim. Kendi içinde bunun imkansız olduğunu biliyoruz da, şu liberalizmin palavralarına gülelim. Konserler, festivaller, etkinlikler filan yasak olmaktan çıksın. Peki bu etkinliklere gidebileceğimiz bütçe açlık sınırında ücret alan ailelerin çocukları için ne kadar mümkün? Daha ay sonunu bile getiremiyorsak kapitalizm bize nasıl bir gelecek sunacak?
KYK yurdunda ihmaller sonucu yaşamını yitiren sıra arkadaşımız Zeren için yaptığımız eylemlerin birinin devamında bir forum gerçekleştirmiştik. Forumda bir sıra arkadaşımız şöyle demişti;
“Okulumuzun kulüpleri ve toplulukları sadece tanışma partileri ve benzer etkinlikler düzenliyor. Bu organizasyonlarda oldukça pahalı. Okulun yemekhanesinde, yurdunda veya herhangi bir sorunumuz olduğunda ortalıkta yoklar. Partilere etkinliklere gidelim deyip bizleri çağırıyorsunuz. Para mı var biz de o etkinliklere o mekanlara gidelim gelelim. Daha KYK yurdundan çıkamıyoruz.”
Görüyoruz tek sorun seküler yaşama olan saldırı değil. Forumda konuşan arkadaşımız bir çok konuyu özetliyor aslında. ‘Para mı var bizde?’ bu soruyu sormak birey olmanın önemli adımlarından bir tanesi olabilir mi? Sosyal ve toplumsal olarak yaşadığı sorunları iktisadi ilişkilerle değerlendirip, içinde olduğu o kötü duruma karşı tavrını koymak birey olmanın bir işareti.
Az değil, 22 yıllık iktidar var karşımızda. Devlet gücü denen mekanizmalara AKP kendi malıymış gibi kamunun tüm kaynaklarına yerleşmiş. Tüm propaganda aygıtları sonuna kadar elinde. 22 yıllık bu gerici iktidarın bu kadar güçlenip kazanmasında bireylerin ne gibi hatası olmuştur? Ben söylüyorum; büyük sözü dinlemek bizde işe yaramadı. O büyüktür, bir bildiği vardır, onun dediğini yapayım önce mesleğimi elime alayım. Bu büyük sözü dinleyenler şu anda açlık sınırının altında ücretlere merhaba demekte. O büyüktür doğru ama gelecek de senindir. Ev veya araba almayı geçtik, tek başına kiralık eve çıkmak bile büyük bir imkansızlık değerinde. Alım gücü üzerinde olan etkileri bile geçtik, canımız hiçe sayılıyor artık. Lise sıralarında olması gerekenler çalıştıkları iş yerlerinde can veriyor. Üniversiteden mezun olarak ayrılması gerekenlerin cansız bedenleri ya okulun yemekhanesinden ya da yurdundan çıkıyor. Bizim bu ağaçların ne çok dalı kırılmış böyle.
Ağaçların geleceği
Ağaçlarımızın süslenmesi veya süslenmemesi tek derdimiz olmamalı. Kapitalizmin neden olduğu meseleler o kadar korkunç ki; o ağacı süslerken yanı başında olan arkadaşının yarın yanı başında olmama ihtimali var. Yemekhanede zehirlenebilir, KYK yurdunun asansörü bozulabilir, kendi geleceğini göremediği için karamsarlıklarla dolup yaşamına son verebilir. Zaten yitirdiğimiz tüm arkadaşlarımız böyle alınmadılar mı aramızdan… Yine dikkat ederseniz hiçbir patron çocuğu bu sorunları yaşamaz. Hep açlık sınırında ücretleri gündeminde olan ailelerin çocukları bu sorunları, bu ihtimalleri yaşar.
Ağaçlarımız çok yıprandı, dalları çok kırıldı. Ama köklerimiz hala sağlam, hala diri ve umutluyuz. Yaşadığımız tüm bu sorunları bir araya gelirsek, birleşirsek, örgütlenirsek aşabiliriz. Aksi takdirde bir bir eksilmeye devam edeceğiz. Ağacı süslerken yanı başında bir sol sosyalist örgüt de istemeyebilirsin. Ama unutmayalım; yanı başında ki arkadaşını yitirirsen arkadaşının hesabını sorumlulardan sormaya o istemediğin sol sosyalist örgütler gelecektir. Bu yüzden; ağacımız örgütlü mücadelemiz, yıldızımız ise bize en kötü senaryoları sunan bu sisteme karşı sıkılı yumruklarımız olsun. Ağaçlarımız süssüz değil, yıldızsız kalmasın.
Yarın, geniş bir yazar kadrosu ile günceli değerlendirme, siyasi gelişmeleri takip etme, öngörme, anlama ve fikri bir yön çizme hedefindedir. Ancak yayınlanan yazılardaki görüşler, Yarın Yayın Kurulu’nun politik değerlendirmeleriyle tümüyle aynı çizgide olmayabilir. Farklı değerlendirmelere sahip olsalar da mücadeleye katkı sunacağını düşündüğümüz tüm yazılara yayın ilkelerimiz çerçevesinde yer vereceğiz.