Örgütlü Bir Toplum Düşleyelim
Dünya genelinde ekseriyetle yeni bir Komünizm fikri yaratma çerçevesinde gelişen, radikal ve özgürleşimci bir politika gütmeyi amaçlayan bir ekole tanıklık ediyoruz. Kültür Devrimi ve 68 deneyimlerinde tohumları atılan, SSCB'nin tamamen dağılması ile birlikte de olgunlaşmaya başlayan bir süreç bu.
"Her bir olayın/devrimin arkasında metinler vardır" yaklaşımını kabul ediyorsak, bu ekolün denemeye ve öne sürmeye uğraştığı fikre de kulak vermemiz gerekir. Her bir varyasyonuna karşı eleştirel bir yaklaşımda durmamız ama bu deneyi de olanca gücümüzle sürdürmemiz gerekir. Komünizm ufkunu yeniden inşa etme fikri, ne de olsa radikal bir politikayı hiçbir şekilde dar bir kalıba sığdırmaz.
Ve hatta tam tersine bu ekol, burjuva ufkunun dar ve "yardımlaşmacı" kalıplarına karşı kökten bir değişim hedefiyle kendini ileri sürer. Burada, bu yazıda esas ele almak istediğim de bu dar kalıpçı anlayışa karşı vermemiz gereken mücadeledir.
Konuyu gençlik hareketi vasıtasıyla tartışmak istiyorum. Bugün Türkiye'de gençlik hareketi denildiğinde akla ilk olarak üniversite öğrencilerine özgü sorunların tartışılması geliyor. Demokratik üniversiteler kurma hedefi kesinlikle ve elbette gençliğin tartışma konulardan biridir. Hatta bunun talep edilen bir durumdan ziyade örgütlü bir gençliğin hedefi olarak konuşulmasını olumlu buluyorum.
Ancak bahsi geçen bu örgütlü gençliğin, toplumun başta üniversiteli olmayan gençler olmak üzere diğer hak gasbına uğrayan kesimleriyle (1) nasıl bir ilişki kuracağı ve (2) bu ilişkiyi nasıl kuracağı tartışmamız gereken büyük sorunlardır diye düşünüyorum.
Daha da ileri giderek, "örgütlü" bir gençliğin ancak bu sorunları tartışarak var olabileceğini öne sürüyorum.
Başka bir açıdan da söz konusu olanın (demokratik üniversitelerin), sadece üniversite okuyan gençlerin değil bütün bir toplumun sorunu olduğunu da aktarabiliriz. Bu görüşün, bunun için mücadele vermesi gerekenlerin üniversite öğrencisi olan gençler olduğu fikrine aykırıymış gibi ele alınmaması gerekir.
Dolayısıyla rotamızı salt bir demokratik üniversiteler mücadelesinden ziyade, örgütlü bir toplumu nasıl yaratacağız tartışmalarına çevirmemiz bizi güçlü kılar. Burada "gençlik dinamitin fitilidir" yaklaşımının daha da önem kazandığını düşünüyorum. Bütün politik hareketlerin en ön saflarında gençlerin var olduğunu unutmayalım.
Bu açıdan bizim görevimiz de; genç kadınlarla, işçi sınıfının gençleriyle, mülteci veya ait hissettiği kimlik yüzünden dışlanan dostlarımızla politik ilişkilerimizi kurarak ve geliştirerek, onların örgütlenmesine yol göstermek olabilir. Bu da bütünsel olmayı hedefleyen özgürleşimci bir hareketin temelini oluşturabilir.
Böyle bir örgütlenmeyi oluşturmak, niyetimizden bağımsız olarak bizi "büyük" düşünmeye itecektir. Sadece üniversite öğrencilerine özgü sorunların tartışıldığı bir gençlik hareketi, yerini ancak bu şekilde topluma dair her sorunda bir tutumu olan örgütlü gençliğe bırakabilir.
Ayrıca ancak böylesine bütünsel düşünen bir politik akım, mülkiyet ilişkilerine en doğru yerden darbeler indirebilir.
Birinci tartışma konusu bağlamında öne sürdüğüm hedeflerin, kurmamız gereken ilişkilerin kolayca var edilebileceğini iddia etmiyorum. Bu konuyu bilimsel bir şekilde ele almak ve üzerinde tartışmak gerekir. Neticede bu bir örgüt kurma sorunundan başka bir şey değil.
Bu kapsamda ikinci soruya da kendimce yanıt verebilirim. Sahici bir Marksistin, özellikle şu dönemde, parlamentoyu devrim için yeterli bir araç olarak görebileceğini sanmıyorum. Nitekim Lenin de bu gaflete hiçbir zaman düşmedi. Ancak bu işin püf noktasını kaçırmamak gerekir. Türkiye özelinde bu tür bir parlamento işleyişinin genel olarak yetersiz olduğunu sadece ilan etmemiz görünen o ki toplum nezdinde hiç de olumlu tepkilerle karşılanmıyor. Bunun genel olarak parlamentosu bulunan tüm ülkelerde böyle olduğunu düşünüyorum. Dolayısıyla yapmamız gereken, o parlamentonun yetersizliğini halk kitlelerinin bizzat deneyimlemesini sağlamaktır.
Bunu gerçekleştirmenin yolu, halkın öz örgütlerinin sesini orada yankılamaktır diye düşünüyorum. Bu bir yandan oranın yetersizliğini, daha da gelişmiş meclis ilişkilerinin bizzat varlığıyla kanıtlarken, öbür yandan da bu yeni meclis ilişkilerini yani örgütlü toplumu yaratmanın yolu olabilir.
Lenin'in de Duma'nın sosyal demokrat vekilleri için buna benzer görevler tarif etmiş olduğunu anımsayalım. "Sistem araçlarını devrimci tutumla dolayımlamak" doğru anlayışının bizleri götürebileceği sonuç bu veya buna benzer olabilir.
Dolayısıyla toplumun ezilen diğer kesimlerini örgütleyici olan, bunu sürdürürken de kendini örgütleyen bir gençlik hareketi tasavvur etmiş oldum. Bunun bir döngü, bir halka anlatımı olduğunun farkındayım. Ancak Marksizm her zaman zincirin en doğru halkasını kavrama işi olmuştur. Bizim görevimiz de bu halkayı tespit etmek ve en doğru biçimde kavramaktır.
Yarın, geniş bir yazar kadrosu ile günceli değerlendirme, siyasi gelişmeleri takip etme, öngörme, anlama ve fikri bir yön çizme hedefindedir. Ancak yayınlanan yazılardaki görüşler, Yarın Yayın Kurulu’nun politik değerlendirmeleriyle tümüyle aynı çizgide olmayabilir. Farklı değerlendirmelere sahip olsalar da mücadeleye katkı sunacağını düşündüğümüz tüm yazılara yayın ilkelerimiz çerçevesinde yer vereceğiz.