Post

İşçi Sınıfının Çıkarı Savaşlarda Değil Kardeşlikte

İstiklal saldırısı, Rojava’ya yönelik hava bombardımanı ve “her an olabilir” şeklinde konuşulan kara saldırısı… AKP iktidarı seçim düzlüğüne girerken ülkeyi karga tulumba bir savaş gündemi içerisine soktu. Bu hamlesi iktidarda kalmak için elinden geleni ardına koymayacağını gösteriyor.

Hükümet, Ukrayna savaşında edindiği “potansiyel arabuluculuk” rolünün hem ABD hem Rusya cephesinde yarattığı imkanları tepe tepe kullanıyor. İki büyük güç de Türkiye ile ters düşmek istemiyor. Saldırılar emperyalist güç ilişkileri içerisinde oluşan bu boşluğun içinden geçilerek yapılıyor.

Hedef; Kürt halkının Suriye’deki kazanımlarını ortadan kaldırmak ve Kürt siyasetini ülke içinde itibarsızlaştırmak. Milliyetçi dalgayı körüklemek. İş yerlerinde sömürüyü derinleştirmek. Emekçilerin dikkatini ekonomik krizden uzaklaştırmak. Özgürlükleri daha rahat engellemek. Savaş, şiddet siyasetinin yükselttiği dalgayı muhaliflerin üzerine boca etmek. Susturmak, bastırmak, gözaltına almak...

Daha önce bu paketi 7 Haziran - 1 Kasım sürecinde denediler ve başarılı oldular. Yıkılan Kürt kentlerinin, şiddetin, ölümlerin üzerinde iktidarlarını korudular. Ancak şimdi yükselttikleri savaş siyaseti onlara toplum nezdinde ne kadar fayda sağlayacak belli değil.

Emekçiler, köylüler, gençler, kadınlar sınır ötesinden zafer haberi beklemiyor. Kime mikrofon uzatılsa hayat pahalılığını, yoksulluğu, bitmeyen mesaileri anlatıyor. AKP bu konulara çözümler sağlayabilecek durumda değil. Savaş siyaseti çözüm yaratmaz, mevcut sorunları daha da derinleştirir.

Altılı masa muhalefetinin savaşa hayır demesini beklemek çok fazla olabilirdi. Ancak İstiklal saldırısının aydınlatılmamış olmasını dahi sorgulamadılar. Kürtlerin sorunları kendilerini o kadar da ilgilendirmiyor gibi davranmayı sürdürüyorlar. Yanlış. Ancak ufku dar sermaye muhaleferinin tutarsızlığına üzülmek bizim işimiz değil.

Mevcut Türkiye gerçekliği, demokratik veya sosyalist siyaset yapmak isteyen herkesin karşısına Kürt halkını çıkaracaktır. Hiçbir jeopolitik ilişki, hiçbir konjonktür sorunun temelinde yatan olgunun Kürt halkının siyasal, toplumsal, ekonomik, kültürel olarak ezildiği gerçeğini değiştirmez. Bu gerçeğin arkasından dolaşmak isteyen yaklaşımlar sosyalizme ilişkin tutarlılıklarını yitirir.

Bu ezilme ilişkisine son vermek, demokratik ve barışçıl bir çözüm yaratmak mümkündür. Yolu ise Kürt halkının tüm haklarının ve özgürlüklerinin tanınmasından geçer. Bunu tutarlı olarak yalnızca biz sosyalistler önerebilir, biz vadedebiliriz.

Emekçi halkların düşmanlığı yalnızca patron sınıfına ve kendisine bu düşmanlıklar, çelişkiler içerisinde yer bulan emperyalistlerin çıkarınadır. Türkiye işçi sınıfına tarihsel çıkarlarının milliyetçilikte, savaşlarda değil kardeşlikte yattığını anlatmak zorundayız.

Yarın, geniş bir yazar kadrosu ile günceli değerlendirme, siyasi gelişmeleri takip etme, öngörme, anlama ve fikri bir yön çizme hedefindedir. Ancak yayınlanan yazılardaki görüşler, Yarın Yayın Kurulu’nun politik değerlendirmeleriyle tümüyle aynı çizgide olmayabilir. Farklı değerlendirmelere sahip olsalar da mücadeleye katkı sunacağını düşündüğümüz tüm yazılara yayın ilkelerimiz çerçevesinde yer vereceğiz.

İlgili Yazılar

Post

Halkın Kendi Kendini Yönetmesi

Post

Aksa Tufanı’na Dair - II

Post

Aksa Tufanı’na Dair - I

Post

İki Tür Kimlikçilik ve ‘Bağımsız Devrimci Siyasal Hat’

Post

Kapitalist Yağmacıların Enkazını Kaldıracağız

Post

Devrimin Emarelerini Nerede Aramalı?

Post

İşçi Sınıfının Çıkarı Savaşlarda Değil Kardeşlikte

Post

Seçimlerle Sınırlı Kalmamak Üzerine

Post

“Sol Değerler” ve Devrimimizin Güncelliği

Post

Tarih Hala Sınıf Mücadeleleri Tarihinden İbaret