Yaşatmak için Buradayız!
Muhterem Evcil parkını gördünüz mü?
Öldürülen kadınların, çocukların isimleri parklara veriliyor. Özgecan Aslan, Muhterem Evcil, Emine Bulut, Ceren Damar, Mehtap Bülbül, Helin Palandöken, Esin Işık, Deniz Aktaş, Fatma Şengül. Bu parkları gördüğünüzde lütfen hikayelerini okuyunuz.
İşte bu parklardan biri de Melis Deren’in sevgili annesi Muhterem Evcil’in adını taşıyor. Annesi öldürüldüğünde Melis sadece 11 yaşındaydı.
Melis Deren şimdi 21 yaşında ve 5 Ekim’de yapılan Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu Derneği’nin kapatılması talepli davanın 2. duruşmasında konuştu. Davaya Dernek yanında müdahil olmak istedi. Mahkeme ise bu isteğini reddetti.
Sevgili Melis Deren duruşmadaki beyanında “Annem 7 bıçak darbesi ile öldürüldü. Pınar Gültekin’in ölüm şeklini görünce annemin 7 bıçak darbesi ile öldürülmüş olmasına şükrettim” dedi. O an hemen arka sırasında Pınar Gültekin’in babası oturuyordu, göz göze geldik.
Çocukların artık ‘ölüm şekli beğendikleri, ölüm şekline şükrettikleri’ bir ülke oldu Türkiye.
“Babam, yargılandığı mahkemede annemin kendisine aldığı takımı giyerek ceza indirim aldı. Ben önce internetten nasıl kendimi öldürebilirim diye araştırdım. Bu araştırmayı sürdürürken bir gün kendimi, kadınları nasıl yaşatabilirim diye araştırırken buldum. Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu ile o günlerde tanıştım ve artık dernekle birlikte kadınları yaşatmak için mücadele ediyoruz. Benden büyük kadınlar beni arayarak derneğe ulaşmak istiyorlar. Benden yardım istiyorlar.” diye devam etti Melis.
Kadınlar devletin kurumlarına maalesef güvenemiyor ve bir genç kadından yardım istiyorlar. Kadınlar birbirlerine ve Platform’a güveniyorlar. Bu nedenledir ki kısılmak istenen kadınların sesidir.
KCDP kapatılmak isteniyor, kadın cinayetlerinin üzerindeki kalın örtü kalsın isteniyor.
Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu Derneği’nin (KCDP) kapatılması talepli davanın ikinci duruşması İstanbul Adliyesi'nde Gezi davasının, Cumhuriyet Gazetesi davasının ve daha birçok siyasi davanın görüldüğü büyük duruşma salonunda yapıldı.
Türkiye'nin her yerinden gelen kadınlar, KCDP Dernek Gönüllüleri, kadın dernekleri, barolar, baroların Kadın Hakları Merkezleri ve Kadın Hakları Komisyonları’nın üyeleri, TBMM üyeleri bizi yalnız bırakmadı. Tıpkı sloganımızdaki gibi Derneğe de “Asla yalnız yürümeyeceksin” denildi. Gerçekten adliye önünde sabahın ilk saatlerinden itibaren uzun yollardan gelen kadınlar polisleri ve adliye çalışanlarını karşıladı.
Sadece biz gönüllü avukatlar değil Türkiye’nin her yerinden 300’e yakın neredeyse tamamı kadın olan avukatlar vekil olarak yetki belgesiyle dosyaya katıldı.
Mahkemede söylediğimiz gibi bizler; yani kadınlar ve LGBTQ+ bireyler olarak “tarihe” yaptık savunmamızı.
Çünkü tarih yazdığımızın bilincindeyiz.
Türk hukuk sisteminde bir derneğin faaliyetlerinin kanuna, ahlaka ve derneğin kendi tüzüğüne aykırı olması halinde kapatılması talep edilebilir. Kadın Cinayetleri Durduracağız Platformu Derneği ne yapmıştı da kanun ve ahlaka aykırı gelmişti? Kar kış demeden demeden Türkiye'nin her yerinde adliyenin önünde öldürülen kadınların ve çocukların aileleri ile birlikte mücadele eden ya da istismara uğrayan kadınların ve çocukların yanında olan gönüllüler miydi ahlaksız olan?
Yoksa tamamen adalet için cübbeleri ile salonlarda hazır bulunan biz gönüllü avukatlar mıyız ahlaksız olan?
Türkiye'de hiçbir devlet kurumu “kadın cinayeti” kavramını bilmez ve herhangi bir veri tutmazken Gülsüm Kav ve arkadaşları tarafından dernek ismi olarak alındı.
“Kadın cinayeti” tanımlamasını Türkiye'de ilk kullanan kurum olarak derneğimiz Türkiye'de ilk verileri de raporladı. Gün geldi devlet kurumları bile derneğin verileriyle açıklamalarda bulundu. TBMM’de, ulusal ve uluslararası kurumlarda dernek gönüllülerinin medyadan ve başvuran ailelerden edindiği belgelerden oluşturduğu bu verileri kullandı.
Veri ve raporlama hayati önemdedir. Ölçmediğiniz bir şey görülmez olur. Elle tutulur, gözle görülür sayılar her ne kadar o sayıların arkasındaki hayatları tam anlatamazsa da görünür kılar.
KCDP verileri sadece sayı olarak vermiyor, bu raporlarda cinayetlerin nasıl işlendiğini de ayrıntılı olarak sunuyor. Ateşli silah kullanma oranı, cinayetlerin hangi mekanda işlendiği de verilerde görülebilir. Bugünlerde özellikle çokça yeniden nakarat şeklinde söylenen o özel alan olan “aile evinde” kaç kadının öldürüldüğü tek bir tıkla görülebilir.
Özellikle şüpheli ölümlerin ne kadar arttığı gözler önüne serilir bu raporlarla. Her şüpheli ölüm bir başka şüpheli ölümün kapısını aralar.
Türkiye'deki kadınların neler yaşadığını açık seçik ortaya koyan veriler ile bugünlerde İçişleri Bakanlığı’nın verilerinin uyumsuzluğu çok açık. Bakanlık verileri nasıl tutuluyor bilmiyoruz. Ancak KCDP verileri isim, yer ve tarih olarak açık ve belgeli. Üstelik Bakanlığın sayıları da hala çok yüksek. Çünkü kadın cinayeti için “1” sayısı bile yüksektir.
Sorun Bakanlığın verilerinin karşısına kıyaslayacak veriler sunmamız mı? Gören gözler için bu veriler. Peki, görmek istemeyenler ya da görünsün istemeyenler ne yapıyor? Cevabı açık; dernek kapatma davası açıyorlar.
2016'dan 2021 yılına kadar 5 yıl savcılık makamı Derneğin kapatılması için sürekli olay, belge ve olgu sormuş. Sormuş diyorum çünkü bizim dava açılana kadar bu savcılık dosyasından haberimiz olmadı. 5 yıl boyunca İstanbul Valiliği ve İstanbul Emniyet Müdürlüğü bir türlü o suça konu olgu ve delili bulamadı. İlk Savcı bu nedenle kapattı dosyayı ama sonraki savcı daha becerikli çıktı, tam da İstanbul Sözleşmesi’nden imza çekilmesinin akabinde ve yaratılan iklimde her nereden icap ettiyse tekrar delil ve olgu soruyor ve yine aynı belgeler gelmesine rağmen bu sefer bir gün içinde KCDP Derneğine kanuna ve ahlakı aykırılıktan kapatma davası açıyor.
Davadaki ilk duruşma 1 Haziran ve ikinci duruşma ise 5 Ekim 2022’de yapıldı. İki duruşma arasında 114 kadın cinayeti daha işlendi. 76 kadın ise şüpheli şekilde ölü bulundu.
Zaman kaybetmeye tahammülümüz olmadığı halde toplumsal cinsiyet eşitsizliğini gidermek için biraraya gelmek yerine havanda su dövüldü. Üstelik tıpkı İstanbul Sözleşmesi’nden imza çekilmesi gibi KCDP’ye açılan bu kapatma davası da toplumda kadınların şiddet karşısında korumasız olduğu mesajına yol açtı. Kadınlar yalnızlaştırıldı. Veriler açıkça gösteriyor.
Her röportajda söyledim, bir de burada dursun! Savcılık samanlıkta iğne arar gibi “suç” aradı, bulamadı. Şimdi de Çağlayan’ın en büyük salonlarındaki yargılama ile dosyaya getirilen fişlemelerle samanlıkta “suç” aranıyor.
Suçumuz kadını, çocuğu ve LGBTQ+ bireyleri yaşatmak istemek. Cinayetlerin, şüpheli ölümlerin ve tecavüzlerin üzerindeki örtüyü kaldırmak.
Evet, suçumuz bu. Yine yazımın başında andığım Muhterem Evcil’in kızı Melis’ten alıntı ile bitirelim:
“Eğer suçumuz bu ise bu suçu işlemeye devam edeceğiz!”
Yarın, geniş bir yazar kadrosu ile günceli değerlendirme, siyasi gelişmeleri takip etme, öngörme, anlama ve fikri bir yön çizme hedefindedir. Ancak yayınlanan yazılardaki görüşler, Yarın Yayın Kurulu’nun politik değerlendirmeleriyle tümüyle aynı çizgide olmayabilir. Farklı değerlendirmelere sahip olsalar da mücadeleye katkı sunacağını düşündüğümüz tüm yazılara yayın ilkelerimiz çerçevesinde yer vereceğiz.