Post

Olaylara Fahrettin Altun’un Gözlüğünden Bakmak

Geçen yıl 1 Mayıs 2021 öncesi Emniyet, kamusal olaylarda görüntü almayı engelleyen bir genelge yayınlamıştı. Genelgeyi gerekçe gösteren polisler, EHP’nin 1 Mayıs eylemini kaydeden Yol TV kamerasını yere atıp çiğnemişlerdi. 

Genelgeye gerekçe olarak, polislerin özel hayatının gizliliğinin ihlal edilmesi gösteriliyordu. Oysa bu genelge anayasaya açıkça aykırıydı. Haberleşme ve basın hürriyetine aykırı olmakla birlikte, halkın haber alma hakkını engelliyordu. Yani o genelgeyi uygulayanlar, kameraları yere atıp çiğneyenler açıkça anayasayı çiğnediler. Kaldı ki Danıştay genelgeyi durdurdu.

O genelgeyle polislere verilmek istenen suç işleme yetkisi, seçimler yaklaşmışken şimdi tüm iktidara verilmek isteniyor. Hem de buna anayasal kılıf hazırlayarak, Meclisten yasa geçirmek yoluyla. Yani istiyorlar ki kanunsuzluk, kanun haline gelsin.

Neymiş efendim, çok dezenformasyon oluyormuş. İktidar da bundan çok rahatsızmış. Bunun için de yasa çıkaracaklarmış. 

İktidarın işlediği suçlar dağları aştı. Yolsuzluklar, mafya oyunları, çeteleşmeler. Onca katliamın sorumluluğu. Şimdi suçlarını örtmenin; sosyal medyayı, basını, vatandaşı susturmanın peşindeler.

Dertlerinin dezenformasyonu engellemek olmadığı çok açık. Bugüne kadar en büyük dezenformasyonu uygulayan iktidar ve onun uydusu medya değil mi?
Zam değil güncelleme. Enflasyon değil hayat pahalılığı. Almanya bizi kıskanıyor. Ekonomi gözlerdeki ışıltıdır. İşsizlik yok iş beğenmeme var. Dolar yükselince üretim Türkiye’ye kayacak. Bu yalanları bildiniz değil mi? Bu yalanları doğru kabul edeceğiz öyle mi?

Cumhurbaşkanı’na hakaret kapsamında her yıl on binlerce kişi yargılanıyor. Şimdi de “yalan haberle mücadele” diyerek işlerine gelmeyen paylaşımları, haberleri suç kabul edecekler. Yani Meclis açıldıktan sonra bu yasa geçerse, “enflasyon yüksek” diyen de suç işlemiş sayılacak. Çünkü iktidara göre enflasyon yok, hayat pahalılığı var. Peki gerçeğin ne olduğuna kim karar verecek? Hakan Ural’ın söylemleri mi gerçeği belirleyecek?

Yasanın özeti şöyle: Sosyal medya şirketlerine temsilci atanarak, iktidarın kontrolünde tutulacak. Yargı istediğinde yurttaşların kişisel verilerine erişip, vatandaşı cezalandırabilecek. Kimin gazeteci olup olmadığına Fahrettin Altun karar verecek.

Ülkeyi yönetenler hiç kusura bakmasın. Olaylara Fahrettin Altun’un gözlüklerinin ardından bakmayacağız. Gazeteciliği Hakan Ural’la Kanal Magazin ölçülerinde yapmayacağız. Biz Saray’da yaşamıyoruz. Olaylar da Kanal D Stüdyosu’nda gelişmiyor.

İktidar geçtiğimiz yıllarda medyanın tümünü tekeli altına almak istedi. Nice sermayeler akıtıldı. Şu anda o yandaşları kendi destekçileri bile takip etmiyor. Argümanları, dar bir çevre dışında objektif kimseye inandırıcı gelmiyor. Toplum yüzünü gerçekleri söylemekten vazgeçmeyenlere çevirmeye devam ediyor.
Bu iktidarın ilk sansür girişimi değil. Twitter mı kapatılmadı, Youtube mu yasaklanmadı… Televizyonlar kapatıldı. Gazeteciler haksız hukuksuz yere defalarca kez cezaevine atıldı, tehdit edildi. Daha yeni Diyarbakır’da 16 gazeteci arkadaşımız haksız yere tutuklandı. Muhalif medyaya ceza yağmaya devam ediyor. Bugüne kadar yapılanlar yetmez gibi, şimdi hem vatandaşı hem basını yargı sopasını göstererek daha fazla sindirmek istiyorlar.

İktidarın ülkeyi yönetemediği gün gibi ortada. Gazeteciler yazıyor, vatandaş sokak röportajlarında konuşuyor. Bunlar konuşuldukça gerçekler her gün daha fazla gün yüzüne çıkıyor. 

Niyet çok belli. Seçime giderken bu yasayı kullanarak toplumu susturmak. Zamlar konuşulmasın, kadın cinayetleri duyulmasın, müteahhit çeteleri yeşil alanları rahatça talan edebilsin, oylar çalınırken kimse duymasın. İktidar ülkede istediği gibi at koştursun.

Bugün bile suç işleyen kimseler ‘kişilik haklarına saldırı’ gibi gerekçelerle mahkemelerden erişim engeli çıkararak suçlarını örtbas edebiliyor. Ya da CİMER’e giden herhangi bir şikayetten dolayı gazeteciler her gün Adliyelerde, karakollarda ifadeye çağırılıyor.

İktidarın oyları günden güne eriyor. Egemenler hep yaptıkları gibi toplumu baskı altına almak isteyecekler. Ülkenin rejimini değiştiren tekçi yönetim anlayışı halka yine baskıyı, zulmü reva görüyor. Dün seçim yasasını değiştirdiler, bugün de sosyal medya yasasını gündeme aldılar. Toplumsal mücadele çeşitli yönleriyle egemenlerin en büyük korkusu olmaya devam ediyor.

Yalanı gerçek, gerçeği yalan diye sunanlara karşı toplum elbette gerçekleri görecek. Gerçeklerin üstünü örtmeye güçleri yetmeyecek. Sansürcüler gidecek. Gücünü gerçeklerden alan özgür basın susmayacak. Gazeteciler çıkacak, yine yazacak. Yurttaşlar özgürce konuşacak. 

 

Yarın, geniş bir yazar kadrosu ile günceli değerlendirme, siyasi gelişmeleri takip etme, öngörme, anlama ve fikri bir yön çizme hedefindedir. Ancak yayınlanan yazılardaki görüşler, Yarın Yayın Kurulu’nun politik değerlendirmeleriyle tümüyle aynı çizgide olmayabilir. Farklı değerlendirmelere sahip olsalar da mücadeleye katkı sunacağını düşündüğümüz tüm yazılara yayın ilkelerimiz çerçevesinde yer vereceğiz.

İlgili Yazılar

Post

Toplumun Enerjisi Rejimin Çuvalına Sığmıyor

Post

Olaylara Fahrettin Altun’un Gözlüğünden Bakmak