Devrimcilerin Yeri Gökkuşağının Yanı
54 yıl önce polis Stonewall’a saldırdı ve yarım asırlık bir Onur yürüyüşü tarihi başladı. Düzene karşı önemli bir ayaklanmaydı Stonewall. Yıllarca tüm dünyada LGBTİQ+’ların kendi alanlarından çıkmasını, hakları için mücadele etmesini, politize olmasını sağladı.
Türkiye’de de bu böyle oldu. Bu sene İstanbul’da 18 Haziran ve 25 Haziran’daki Onur yürüyüşlerini organize eden LGBTİQ+’ları tebrik etmek gerekir. Senelerdir LGBTİQ+’lara yönelik yasak ve baskılarla karşı karşıyayız. Bu sene ise çay içmenin, film gösterimlerinin bile yasaklandığı bir ortamda büyük bir zoru başardılar. Taksim ve çevresi 1 Mayıs günleriyle yarışan derecede abluka altındayken, gökkuşağı bayrağı taşımak bile devlet tarafından suç olarak ele alınırken iki hafta üst üste o yürüyüşleri başarıyla gerçekleştirdiler. Her iki yürüyüş polisin yetişemeyeceği şekilde, kapalı çağrılarla organize edilebildi ve iki yürüyüş sırasında da tek bir kişi gözaltına alınmadı. Öyle ki, polis yürüyüşlerden sonra ava çıktı ve gözüne kuir gelen herkesi kafelerden, sokaklardan, araçların içinden çıkararak gözaltına aldı. Bu kişilerin üzerinde gökkuşağı bayrağı bile bulunmuyordu, eylemlere katıldıklarına ilişkin tek bir kanıt yoktu. Suçları mevcut cinsiyet rollerine uymuyor gibi gözükmeleriydi.
Bunlara rağmen apolitik olmakla eleştirilen LGBTİQ+’lar 25 Haziran’da yüzlerce kişiyle Taksim’e 5 dk mesafede basın açıklamalarını okudular, Galata’dan bayrak sallandırdılar, yürüdüler. Çağrı yapamadıkları bir ortamda, ilçe ismi bile veremeden, dikkatle örgütlenerek, yürüyüşü özenle organize ederek yaptılar bunu. Kurumların propaganda özgürlüğüne de saygı duyarak.
Onur’u örgütleyenlerin ne yaptığı, ne yapması gerektiği çok tartışıldı ama sosyalistlerin ne yaptığı pek tartışılmadı. Takdir etmek, bu mücadeleye destek olmak gerekirken gözlemledik ki sosyalist partilerin büyük kısmı ne Onur’un örgütlenmesiyle ilgilendi, ne de yürüyüşlere kitlesel katılmaya çabaladı.
LGBTİQ+ hareketi ilk kez yürüyüş düzenlemiyor, solcular da LGBTİQ+ mücadelesi ile ilk kez karşılaşmıyor. EHP’li LGBTİQ+’lar olarak 2010’da ilki yapılan Trans Onur yürüyüşünün örgütlenmesinde de yer aldık, 2023’te hala LGBTİQ+ Meclisleri içerisinde mücadelesini veriyoruz. Tutarlılığı ve politik programı toplumun nabzına göre oluşturacağımız konular olarak değil, bizim öncülüğünü üstleneceğimiz, koşullar zor da olsa eşitliği ve özgürlüğü savunacağımız konular olarak ele alıyoruz.
Trans Onur yürüyüşü bu sene seçim sonuçlarına, yasaklara, tehditlere rağmen 6 yıllık aradan sonra tekrar yapıldı. Denebilir ki seçimde kaybedilmiş, Erdoğan ilk balkon konuşmasına LGBTİQ+’ları hedef göstererek başlamışken iki hafta üst üste eylem yapılması zamansız oldu. Ama gördüğümüz kadarıyla sosyalistlerin bu sene Onur’un örgütlenmesine çaba göstermemiş olmasının nedeni tam olarak bu da değildi.
En sert faşizm tahlili yapanların en sıkı direnişi örgütlemesi gerekirken bu konu belli ki “tatsızlık çıkmasın” diye düşünüldü ve görmezden gelindi. Kürt sorununun etrafından dolanıldığı gibi LGBTİQ+’lar da yalnız bırakıldı. Bunlar kendine muhalif diyenlerin işte tam da bu zor günlerde en zor sorulardan birini pas geçmek istemesinden kaynaklanıyor. Bu kaçışın bir sonu olduğunu dostlarımıza söylemek zorundayız.
Sosyalist partiler seçim programlarında LGBTİQ+’ları unutmamış olsalar da bu dayanışmanın sözde kalmaması gerekir. İlerici mücadeleleri çoktan haklarını kazandıktan, halk tarafından meşru sayıldıktan sonra savunmak, “toplum daha hazır değil” bahaneleriyle haklıların yanında durmamak, devletin açıkça hedef göstermesine göz yummak sosyal demokratların işidir.
EHP’li LGBTİQ+’lar olarak bu sene her iki yürüyüşün de örgütlenmesinde yer aldık ve şunları gördük: LGBTİQ+ sözleşmeleri imzalayan, LGBTİQ+ adaylar gösteren, bu mücadeleye programlarında yer veren sosyalistler yılda zaten tek bir kez olan Onur yürüyüşünü pek önemsemedi. Elbet yürüyüşe katılan yoldaşları olmuştur, ancak LGBTİQ+’lara yönelik saldırılar bu derece artmışken Onur’u son gün yayınlanacak bir paylaşım olarak görenler, Meclis’te gündem etme imkanı varken etmeyenler, zor konulara cevap üretmekten çekinenler eleştiriye tabi olmalı. Bu durum haliyle yürüyüşü örgütleyen LGBTİQ+’ların sosyalistlere olan güvenini kırdı. Liberalizme karşı örgütlenmesi çok kritik olan bu alanda sosyalistler bulunmazsa eleştiri haklarını da kaybederler.
Zor sorulara cevap vermekten kaçınan, cinsel özgürlükleri savunmayan sosyalistler sosyal demokratlarla benzer bir noktaya sürüklenirler. Şimdi LGBTİQ+ mücadelesini savunmayan örgütlerin sonraki kuşakları, yoldaşlarının bu kararlarını ancak ikna edici olmayan bir “o farklı bir dönemmiş” sözleri ile açıklayabilecek. Somut ve zor sorular önümüze gelecek ve bunlara doğru cevaplar veren, tarihsel olarak haklılığı kanıtlanan örgütler ayakta kalabilecek.
Tüm bahaneler bir yana, devrimci dostlarımızın yeri iktidar eliyle en dibe gömülmeye çalışılanların yanı olmalıdır. Eminim bir sonraki Onur yürüyüşünde gökkuşağının tüm renkleriyle, örgütlerimizle yine yan yana olacağız.
Yarın, geniş bir yazar kadrosu ile günceli değerlendirme, siyasi gelişmeleri takip etme, öngörme, anlama ve fikri bir yön çizme hedefindedir. Ancak yayınlanan yazılardaki görüşler, Yarın Yayın Kurulu’nun politik değerlendirmeleriyle tümüyle aynı çizgide olmayabilir. Farklı değerlendirmelere sahip olsalar da mücadeleye katkı sunacağını düşündüğümüz tüm yazılara yayın ilkelerimiz çerçevesinde yer vereceğiz.