Şarm el Şeyh-Mısır’da İklim Konferansı
Birleşmiş Milletler (BM) yeryüzündeki sıcaklık artışı problemini görüşmeye devam ediyor. BM’nin alt kuruluşu olan çevre grubu dünyanın çeşitli yerlerinde 27 seneden beri toplantılar düzenleyerek, insanların aşırı endüstriyel faaliyetlerinden dolayı sıcaklığın artması konusunu görüşüyorlar.
Konu canlıların yaşaması açısından son derece önemli olmakla beraber, görünen o ki pandemi sürecinden sonra sanayi ülkeleri eski alışkanlıklarına (aşırı tüketim, silahlanma, ormansızlaştırma…) devam ediyor. Türkiye’deki maden ocakları talanlarında, ormanların gasp edilmesinde, gereksiz havalimanları inşaatlarında olduğu gibi…
Bu defa devlet ve hükümet yetkilileri ile konuya taraf olmak isteyen sivil toplum örgütleri, Şarm el Şeyh gibi dünyanın doğal tabiat harikası bir yerde toplanıyorlar. Kızıldeniz’in bir köşesinde olan bu yerleşim yeri denizi ve çeşitli balık popülasyonlarıyla dalgıçlar için bir cennet ve dalışın Mekke’si sayılıyor. Yani artık yok edeceğimiz dünya ve doğa gözlerinin önünde olacak.
Şimdiye kadar endüstriyel ülkelerden verilen taahhütler -Paris Anlaşması olarak yayınlanan ve ısınmanın 1,5 derece de tutulması hedefi- tutmadığı gibi iklim facialarından en fazla etkilenen Afrika, Asya ve Güney Amerika’daki daha yoksul ülkeler, iklim değişikliğiyle mücadele için halen kendilerine vaat edilen yardımları da almamış durumda.
İklim değişikliğiyle mücadelede Cuma günlerinde okul grevi eylemini yaratan İsveçli ünlü Greta Thunberg de Mısır’daki toplantının fazla bir şey getirmeyeceğini düşündüğünden katılmayacağını açıklamış. Bugüne kadar yapılan büyük yürüyüşlerin ve protestoların yeterli olmadığını gören yeni nesil eylemciler artık yeni eylemlere yöneliyorlar.
Bunlardan en önemlisi, eylemciler müzelere giderek ünlü ressamların tablolarına doğal maddeler püskürterek gündem oluyorlar. Ya da Hollanda’da özel jetlerin park ettiği havalimanı bölgesini bisikletleriyle işgal ediyorlar. Kültür ve sanata önem veren Batılı ülkeler için şok edici olan bu eylem tarzı, tabii ki bütün kurumsallaşmış partiler ve yapılar tarafından eleştiriliyor. Peki, kendini son nesil olarak gören bu aktivistlerin başka yapabilecekleri “uyumlu” eylem mi var?
Çin’in bir yanda atmosferi, bir yanda roketleriyle uzayı kirletmeye devam etmesi, Amerika ve AB’nin yaratılan savaş durumundan dolayı tekrar kömüre ve petrole dönmesi zaten verilen taahhütlerin tutulamayacağının diğer bir ispatı değil mi? Rusya’nın iklim değişikliği paktını imzalamayı iç işlerine karışılması olarak görmesi de ayrı bir bahane olarak önümüze çıkıyor. Silah üretimleri ve bombalar tam gaz ilerlerken en önemli karbon emici ormanlar, yanarak ve zararlıların istilasına uğrayarak hızla azalmakta.
Peki, bu konferanstan bu taahhütler ve Paris Anlaşması’ndan dolayı bir olumlu sonuç beklenir mi? Bence siyaseten Mısır’ın totaliter yapısının protesto edilmesi ve Mısır’ın asker kökenli başkanının zindanlarda tuttuğu insan hakları aktivistleri ve gazetecileri iyi niyet gösterisi olarak salıvermesi kazanç hanesine yazılır.
Türkiye’nin ise çıkaracağını duyurduğu iklim kanununu gelişen olaylar ve savaş nedeniyle ertelemiş olduğu anlaşılıyor. Ya da seçim beklenilecek ve seçimden sonra gelecek olan iktidara havale edilecek. Türkiye gibi ülkelerin de (gelişmekte olan) zaten verdikleri sözleri tutmadığı gözüküyor, böyle bir kanunu da olsa olsa torba yasayla göz boyama olarak çıkartacaktır.
Maden kazaları bize gösteriyor ki iktidar fosil yakıtlardan vazgeçmediği gibi bunu daha artırmakta. Bütün dünyada olduğu gibi Türkiye’de de fosil yakıt üretimi ve tüketimi hem ekonomik hem de istihdam nedenleriyle devam etme yönünde.
Yarın, geniş bir yazar kadrosu ile günceli değerlendirme, siyasi gelişmeleri takip etme, öngörme, anlama ve fikri bir yön çizme hedefindedir. Ancak yayınlanan yazılardaki görüşler, Yarın Yayın Kurulu’nun politik değerlendirmeleriyle tümüyle aynı çizgide olmayabilir. Farklı değerlendirmelere sahip olsalar da mücadeleye katkı sunacağını düşündüğümüz tüm yazılara yayın ilkelerimiz çerçevesinde yer vereceğiz.