Köpekleri De Vuramazlar
Katliam yasası meclisten gece yarısı geçti. Siyasi iktidar sokak hayvanlarını öldüren caniler değiliz anlamına gelecek şeyler dese de durum ortada. Şiddeti teşvik edecek, nice canları katledecek bir yasa geçti. Eller kalktı, baklavalar yendi, son tebrik fotoğrafı da çekildi. Her katliam yasasında ya da engelledikleri her mühim önergeden sonra fotoğraf çekmek, siyasi iktidarın ritüeli oldu artık.
İnsanlık ve tarih, onları, o fotoğrafıyla hatırlayacak.
Faillerin yüzlerini görünüz. Lakin onlar utanmaz oldular.
Milletvekillleri mecliste, halk sokakta günlerdir direniş gösterdi. Cumhurbaşkanı birkaç gün önce konuşmasıyla konuyu üç, beş marjinale, töröröye bağlasa da durum bunlarla bulandırılamayacak kadar berrak. Hayvanları Koruma Kanunu’nu uygulamamış olanlar şimdi katline methiyeler düzüyor.
AKP ve MHP oylarıyla katliam yasalaştı. En çok vicdana seslenenler bu konuda soğuk kanlı birer cellada dönüştü. Kaldırmış olsalar da palalarını, hiç bir meşuluğu da yok, taraftarı da. Yalnız küçük bir şiddet yanlısı azınlığı iyi cesaretlendirdiler.
Marjinal Kim?
Erdoğan'a göre marjinal, sokaklara dökülenler, meclise gidenler, günlerdir nöbet tutanlar. İşte biri de Konya'daki köpeklerine bakan Rukiye teyzemizin marjinal sesi: “Kısırlaştırsana, destek olsana belediyelerine talimat versene. Hayvanseverleri gariban görünce onlar suçlu mu? Terör mü? Bunlar ne etti? Ananıza, bacınıza ne etti? Evinize girdi dolarınızı markınızı mı aldı? Öteyi beriyi çaldı çarptı, gemiyi, yatı mı aldı? Kat mı aldı? Ayıp, çok ayıp! Gözüme gözükmeyin. Belediyeleri toplarken ederken görürsem affetmem! Ölümüne! Gel! gel! Ben burdayım. Yüzbir sene de yatsam lafımın arkasındayım! Sizin uğraşacak bir şeyiniz yok mu? Türkiye milleti açlıktan ölüyor! “
Yaşam savunucuları Rukiye teyze gibi sözünün arkasında şimdi mahalle mahalle örgütleniyor.
Gelin! Gelin! Biz De Buradayız! O Hayvanlara Zarar Veremeyeceksiniz. Köpekleri De Vuramayacaksınız!
Hayvan ticareti serbest, ama sokaktaki canlar tehlikeli yaklaşımı iktidarın ekonomi politiğini bir de başka yönüyle ortaya koyuyor. Mecliste görüşme sırasında öyle solcu bu zaten, törörö, marjinal diyemeyecekleri İYİ Partili bir milletvekili “ Bu ülkede insanın değil köpeğin bile fakirine tahammülünüz yok!” diyor. Düzce’de AKP’li Belediye Başkanı Faruk Özlü de katliam yasasına karşı çıkarak: “Milyonlarca hayvanı barınaklara sığdıramazsın. Ne bakanlık ne de belediyeler görevlerini yerine getirdi. Mevcut yasa çözüm için yeterli, uygulamaya odaklanılmalı. Sadece zarar verme potansiyeli olanlar barınaklarda tutulmalı. Zararsız, sevimli bir hayvanı neden barınakta tutalım, bunun mantığı var mı? Bütün sokak hayvanlarını tehdit olarak gören düşünce var.“ Ne de doğru demişler. Başkasına katılsam "senin görüşün belli zaten" dersiniz belki diye bu örnekleri veriyorum.
Her ne kadar katliam yasası görüşme sırasındayken bile güç bulup köpekleri toplamaya başlayan belediyeler olsa da bu yasanın uygulanmasına hep beraber izin vermeyeceğiz. Her ne kadar daha yasa görüşülürken, kavgası sürerken, o kavga havvan seferleri linç etme olarak fiziksel şiddete dönüşse de çoğunluk olduğumuzu unutmadan mücadele edeceğiz. Bir önceki yazımda ülkenin çoğunluk yurttaşlarının sağduyusuna güveniyorum demiştim şimdi bu güven ve sahip çıkış politik olarak da örgütlenmeli. Hayvanseverler bunun yolundalar, devamının gelmesi umudu ile.
Katliam yasasından güç bularak ortalığa saçılan kabadayıları, vandalları azımsamadan kamusal önlemlerin ivedilikle alınması gerektiğini de hatırlatalım. Çünkü geçtiğimiz günlerde kedi besleyen kardeşleri tehdit ve darp edenlerin serbest bırakıldığını biliyoruz. Köpek besledikleri için bir ailenin yok oluşunu biliyoruz: Mehmet Köşek, Yahya Köşek, Funda Güçlü! Katliam yasasını çıkarmadaki hızı hayvanların ve hayvanseverlerin saldırıya uğradıklarında görmüyoruz.
Yasa Geçmiş Olsa Da Uygulatmamak Elimizde
Her uygulamaya kalktıklarında karşılarında Rukiye teyze gibi “Gelin buradayız” diyenleri görecekler! Canları onlara asla teslim etmeyeceğiz. Çözümü anlatmaya devam edeceğiz: Kısırlaştır, Aşılat, Yerinde Yaşat!
Siyasi iktidar, her ne kadar muhalefet yerel yönetimlerinin üzerine çok gidiyor olsa da işte halkla bütünleşme, tüm zorluklara karşı beraber siyaset üretme vakti. Hadi, beraber yerel yönetim imkanlarıyla yapalım mı kısırlaştırmayı, aşılatmayı, yerinde yaşatmayı! Halk kendi imkanlarıyla şimdiye kadar nice cana baktıysa yine bakar amma kamu hizmeti sorumluluğu kamusal siyaset üretimine katılımcılığına ve seferberliğine neden dönüşmesin.
Bunu şundan da diyorum; diyorlar ki sahipsiz hayvanları sahiplendirelim. Bir kere sahipsiz hayvan yoktur! Cani yöneticiler, şiddet severler vardır. O sebeple bir arada yaşadıklarımızın sorumluluğu kamunundur, yerel yönetimlerindir, devletindir de! Ama kadınları sahiplendirmeyi dile getirenler hayvanları sahiplendirmeyi de aynı kökten yaklaşımla ifade ediyor.
Yazıyı bitirirken bir umut, kadınların soyadı tercihleri konusunun sonbahara kalması ihtimali artıyor gibi görüyorum. Bu yazı yayınlanana kadar netleşirse de şimdiden emek veren bileşeni olduğumuz EŞİK’e, meclise sesimiz olanlara tebrikler. Eğer önümüze yine “Kadın evlenmekle kocasının soyadını alır” cümlesini meclis kapanmadan getirirlerse karşılarında bizleri görmeye devam edecekler. Kararından vazgeçmeyen kadınları durduramazlar.
*Fidan Ataselim'in bu yazısı 31 Temmuz Çarşamba günü Gazete Duvar'da yayınlanmıştır.
Yarın, geniş bir yazar kadrosu ile günceli değerlendirme, siyasi gelişmeleri takip etme, öngörme, anlama ve fikri bir yön çizme hedefindedir. Ancak yayınlanan yazılardaki görüşler, Yarın Yayın Kurulu’nun politik değerlendirmeleriyle tümüyle aynı çizgide olmayabilir. Farklı değerlendirmelere sahip olsalar da mücadeleye katkı sunacağını düşündüğümüz tüm yazılara yayın ilkelerimiz çerçevesinde yer vereceğiz.